Adamlar Yaşamlar 13. Bölüm Recai Oktan

ADAMLAR, YAŞAMLAR

13.Bölüm

(Bu yazıda okuyacaklarınızın, gerçek yaşamla ilgisi olabilir:
Benzerlikler ise sadece rastlantıdan ibaret olmayabilir.)

Bekir Sıtkı’nın sözlerinin ardından, ortamda duygusallık üst düzeye vardı. Mustafa Düver yerinden kalktı, “mideler ne durumda arkadaşlar, acıkmadınız mı” diye sordu. Turgutreis’ten gelenler hazırlıklıydı. Vedat’ın otomobilinin bagajında, mangal ve malzemeleri, aç olanlar için bekliyordu. “İtiraz yok, bu akşam sizi ben ve eşim ağırlayacağız” dedi. Duygusal ve gergin ortamlarda, yemek önerisi hep olumlu sonuç vermiştir. Mustafa’nın önerisi de benzer etkiyi yaratmıştı. Odadakiler, çalışmaya katkı koymak için hareketlendi. Hasan, Mümtaz ve Mehmet’in fazla yararı olmayacaktı.

Vedat’la Mustafa dışarı çıkarken, İsmet, Yıldız’a evin içinde yardımcı olmaya hazırlandı. Bekir Sıtkı, evdeki mutfak eşyalarının yerini gösterdi.

Vedat, otomobilinin bagajındaki orta boy mangalı, mangalda yakılacak kömür ve çıraları, maşa – yelleç gibi yardımcı aletlerle et şişlerini, büyük tepsiyi çıkardı. Yardımlaşarak ve özenle, kömürleri mangalın ortasına küme yaptılar. Çıraları diklemesine kümenin etrafına dizip, tutuşturdular. Vedat, şişleri ve tepsiyi eve götürdü. Yıldız, etleri doğrayıp, şişleyecek; İsmet de salataları yapacaktı.

Görev alanlar, saat düzeniyle çalışmış, kısa sürede etler şişlere geçirilmiş, tuz ve toz kırmızıbiberle terbiyelenmiş olarak, tepsinin içinde hazır duruma gelmişti. İsmet bir yandan maydanoz ve sumaklı soğan salatası, öte yandan domates, salatalık, sarımsak, taze nane ve taze soğandan oluşan, üzerine yeterince zeytinyağı ve limon suyu konmuş mevsim salatasını hazırlamıştı.

Mustafa’yla Vedat, evdeki 8 kişiye yetecek etleri ve gelirken fırından aldıkları lavaşları alıp, mangalın başına gittiler. Çıralar görevini iyi yapmış, kömürleri de tutuşturmuştu. Vedat yelleçin yardımıyla, kömürlerin kırmızı nar gibi olmasını sağladı. Mustafa et yüklü şişleri mangalın üzerine dizdi. Kısa aralıklarla çevirerek, yavaş pişmelerini sağladı. Vedat, yeterince kıvama gelen etleri, lavaşa sararak eve götürürken, Mustafa ikinci partiyi de mangala dizdi.

Evin içinde sofra hazırlıkları bitmiş, kadro ortadaki masanın başına yerleşmişti bile. Hepsinin önünde boş birer servis tabağı ile çatal, bardaklarda da su ve ayran vardı. İkinci parti şişler de Mustafa tarafından getirilip, sofraya kondu. Eşit biçimde pay edildi. Vedat, mangalın yanındaki büyükçe ve kalın bez parçasını suyla ıslatıp, dışarı çıktı; mangalın üstünü elindeki ıslak bezle, yanan kömürün hava almasını önleyecek biçimde kapattı. Böylelikle duman çıkmasını ve kömürden sıçrayacak kıvılcımların tehlike yaratmasını önlemiş oldu.

Yemek keyifli geçti. Konuşmalar; WK, işkence, zulüm, adaletsizlik, hukuksuzluk gibi çağdışı konulardan; sanat, edebiyat, tiyatro, müzik, gezi, eğlence gibi konulara evrildi… Yemek boyunca Hasan, Mehmet’le Mümtaz’a, Bekir Sıtkı hepsine yardımcı olmaya çalıştı. Turgutreis ekibi de duruma alışınca, her biri bir WK’lıya yardımcı olmaya başladı. Yemeği sevinçle yiyip, bitirdiler. Sofra toplandı. Kahveler içildi. Yaşanan kötülükler, kısa süre için bile olsa, yerlerini iyiye bıraktı.

TRAFO’YA DOĞRU

Akşam saatleri, karanlıkla geldi. Vedat, aklına takılan konuyu Bekir Sıtkı’ya açtı:

-Yarın, Bodrum Trafo’da, dostlarımın da katılacağı, sevdiğimiz yazar Necati Doğanay’ın imza günü var. Bundan iyi fırsat olmaz. Gelirseniz, yazar dostum ve davetli arkadaşlarla tanışırsınız. Gelecekle ilgili projelerinizi de masaya yatırabiliriz.

Bekir Sıtkı:

-Trafo da ne? Neresi? Ben bilmiyorum.

-Tabii ya! Bilmemen doğal. Trafo, Bodrum odağında, limana en yakın sanat-edebiyat mekanıdır. Aynı zamanda kafedir. Barlar Sokağı’nın liman tarafı girişinde hemen sağdan yüz-yüzeli ğmetre sonra karşına çıkar. Bodrum Koyu’nun en seyredilesi bölümünü, oradan görebilirsin.

-Mehmet ve Mümtaz’ın gelmesi olanaksız. Onların durumu, gözle görünenden de ağır. Gümüşlük’te yaşayan gönüllü arkadaşlarımızdan birini yarın burada nöbete çağırır, biz Doktor İnan Heröz’ün otomobiliyle geliriz. Doktor, Trafo’nun yerini biliyordur kesin.

-Tamam, anlaştık.

-Saat kaçta buluşacağız?

-Bana ‘14.00 gibi’ dediler. Siz istediğiniz zaman gelin. Akşam saatlerine değin orada olacağız.

-Bizi düşündüğün için sağ ol Vedat Kardeş.

Taşevdeki sohbet muhabbet bir süre daha devam etti. Saat 22.00 olurken, Turgutreis grubu izin istedi. Evdeki herkes birbirine sarılarak, iyi dileklerle vedalaştı.

Yıldız, Mustafa, Vedat, İsmet’in dönüş yoluna çıktıkları otomobilin radyosunda, Ezginin Günlüğü’nün bildik şarkısı dağılıyordu evrene:

“Sigaramın dumanına sarsam saklasam seni

Gitme gitme gittiğin yollardan dönülmez geri

Gitme gitme el olursun sevgilim incitir beni

Yokluğuna yol yol olsa uzasa unutmam seni

Gitme gitme gittiğin yollardan dönülmez geri

Akşam vakti sardı yine hüzünler

Kalbim yangın yeri gel kurtar beni senden

Akşam vakti dolaştım sokaklarda

Yırtık bir afiş seni gördüm duvarda

Devam Edecek

Öykünün sonraki bölümünü okumak için tıklayınız.

Öykünün ilk bölümünden başlayarak okumak için tıklayınız. 

3

Bu yazıyı da okuyabilirsiniz

Çocukluk Çağımız Daha Güzeldi Sadi Geyik

Anı

Bir cevap yazın