Adamlar Yaşamlar 14. Bölüm Recai Oktan

ADAMLAR, YAŞAMLAR

14. Bölüm

(Bu yazıda okuyacaklarınızın, gerçek yaşamla ilgisi olabilir:
Benzerlikler ise sadece rastlantıdan ibaret olmayabilir.)

WK teşhisi konduktan sonra, en yakın dostları bile, Hasan’ın uyuyup uyumadığını, rüya görüp görmediğini öğrenememişti. O pazar gününü pazartesi gününe bağlayan saatlerde, Hasan rüya gördü. Rüyasından aklında kalanlar, ömre bedeldi:
***
Aylardan nisandı. Adana’daydı. Dünyanın en güzel coğrafyasında, en doyumsuz iklimi görmek isteyenler, nisan ayında Adana’ya gelirdi. Erik ve badem çağlaları oluşmadan önce, dalları beyaz, pembe, kırmızı çiçeklerle donanırdı. Kentin tüm caddelerinin kaldırımlarının kenarlarında, onar metre ara ile dikili olan turunç ağaçlarının, her mevsim yeşil kalan yapraklarının arasında, beyaz çiçekler açar, içlerinde minik turunçlar belirinceye değin mis gibi kokardı. Rüyasında, Hasan 17-18 yaşlarındaydı. Adana’da Vali Yolu diye bilinen bulvarda, futbol maçlarının oynandığı stadyuma doğru yürüyordu. Yanında okul giysileriyle, mahcup ve çekingen bir genç kız vardı. Konuşmadan, birbirine fazla yaklaşmadan, bakışmadan, varlıklarını sevgi ve sevinçle duyumsayarak, gelecekle ilgili hayaller kuruyorlardı. Kızın adı Nevin’di. Ailece tanışıyorlardı. Yürüyüşleri, dünyaya karşı meydan okuma gibiydi ama ailelerinden biri görecek diye, ikisinin de ödü patlıyordu. Bu yolu Hasan seçmişti. Mahallelerinden uzaktı ve tanıdık birine görünme olasılığı, yok denecek kadar azdı.
Her şey güzelce sürerken, nisan yağmuru, yaptı yapacağını! Önce hava karardı, yıldırımlar art arda çaktı ve yağmur sicim gibi inmeye başladı. Ardından Hasan’ın kendini göklerde uçacak gibi duyumsamasına neden olan hareket geldi. Nevin sağ eliyle, Hasan’ın sol elini sıkıca tuttu. Eli titriyor, tutunacağı güvenli bir yer arıyordu. El ele biraz ötelerindeki evin balkon çıkıntısının altına sığındılar. Bakarak, zamanı unutarak, birbirinin elini hiç bırakmadan, yağmurun dinmesini beklediler.
***
Rüya belki devam etmişti ama Hasan, sadece bu kadarını anımsayacak ve paylaşması gerektiğinde, kendisini en iyi anlayan Bekir Sıtkı’ya bunu anlatacaktı. Bekir Sıtkı, arkadaşına sevgiyle baktı. Karşılık verip vermeyeceğini hiç umursamadan, “canım kardeşim, biz toplum için savaşmayı da insan sevmeyi de biliriz. Senin rüyanda gördüklerin, gönlünün zenginliğinin kanıtıdır. Hepimizin, davamız uğruna geride bıraktığımız nice sevdalar var. Bu rüya, bedeninde olmasa bile ruhunda iyileşmeler olduğunu gösteriyor” dedi.
Hasan, başını arkadaşının göğsüne dayadı. Çok az bildiği duygulardan birini, mutluluğu yaşadı.

***
Aynı saatlerde, Bodrum odağının, ziyaretçisi bol kültür-sanat merkezlerinden Trafo’da yoğun hazırlık yapılıyordu. Mekan, Bodrum Koyu’na egemen noktadaydı. Kapalı ve açık bölümlerinde, 500 konuk rahatlıkla ağırlanabiliyordu. Trafo’da bu pazartesi günü, ülke çapında bilinen yazar Necati Doğanay’ın söyleşisi, yeni yayımlanan, Zamanda Tersine Yolculuk adlı kitabının da tanıtımı ve imza günü vardı. Necati Doğanay, Vedat Okman’ın yakın arkadaşı, arkadaştan öte gerçek dostlarından biriydi. Ülkenin yazı platformlarında ağırlıklı bir isimdi. Zamanda Tersine Yolculuk kitabında yer alan ekonomi politik ağırlıklı yazılarla, ülkenin her alanındaki yöneticilere sakınmadan öneriler sıralıyordu. Kitabına değgin ilk tanıtım, söyleşi ve imza günü etkinlikleri için Bodrum’u seçmesi, buradaki aydın topluluğunun, çıkar ilişkilerinden uzak olduğunu düşünmesindendi. İstanbul, gerçek anlamdaki kültür-sanat etkinlikleri bağlamında, geçmişteki önemini yitirmişti. Tüm ilişkilerde para beklentisi yükselmiş, ahlak sunumu azalmıştı.
Necati Doğanay etkinliğine destek veren profesyonel ekip, bir yandan ayaklı sehpalara yazarın ve kitabının fotoğrafları bulunan afişleri yapıştırırken, diğer yandan da mekanı düzenliyorlardı. Söyleşi, kapalı salonda; tanıtım, imza günü ve ikramlar açık alanda yapılacaktı. Yazar, Trafo’nun yakınındaki butik otelde konaklamıştı. Kahvaltısını bitirdiği dakikalarda, Vedat ve İsmet, konakladığı otele geldi. İçtenlikle selamlaşıp, kucaklaştılar. Necati, konuklarına sabah kahvesi ikram etti. İsmet, “neden otelde kalıyorsun, bizde de kalabilirdin” deyince, Necati, “sağ ol kardeşim. Böyle daha rahat ediyorum. Bodrum’a her gelişimde, zamanımı gönlümce geçirmeyi seviyorum” yanıtını verdi.
Vedat, alışıldık konuşmaların ardından, bugün iki özel konuklarının olacağını belirterek, dilinin döndüğünce Bekir Sıtkı ve arkadaşlarından dinlediklerini özetledi. Bu gruba yardımcı olmak gerektiğini vurguladı. Necati Doğanay, günün programına kilitlenmişti. Konuya dikkatini veremedi. Vedat ve İsmet, Bodrum’daki işlerini halletmek ve diğer dostlarını da görmek gerektiğini belirterek, izin istediler. Öğle yemeği saati yaklaşıyordu. Trafo’ya yakın noktadaki sebzeli döneri ünlü lokantaya gidip, karınlarını doyurdular. Oradan ayrıldıktan sonra, Halikarnas tesislerine yakın noktadaki Liman Kafe’ye yürüdüler. Ortak dostları Eren Baskın’la özlem gidereceklerdi.
***
Doktor İnan Heröz, otomobilinin kontağını, saat 13.30’da, Peksimet’teki taşevin önünde kapadı. Eve girdi, içerdekileri selamladı. Mehmet’le Mümtaz’a, o gün için, Gümüşlük odağından Sami Önen, gönüllü yardımcılık yapacaktı.
Bekir Sıtkı ve Doktor İnan, Hasan’a iki yanından destek vererek, otomobile götürüp, ön koltuğa oturttular. Hasan’ın hep yanında taşıdığı bilekten destekli koltuk değneğini Bekir Sami yanına aldı. 15 dakika sonra, otomobil Bodrum’a doğru hareket etti.

DEVAM EDECEK

Öyküyü ilk bölümünden başlayarak okumak için tıklayınız.

3

Bu yazıyı da okuyabilirsiniz

Çocukluk Çağımız Daha Güzeldi Sadi Geyik

Anı

Bir cevap yazın