Adamlar Yaşamlar 5.Bölüm Recai Oktan

ADAMLAR, YAŞAMLAR

5.Bölüm

(Bu yazıda okuyacaklarınızın, gerçek yaşamla ilgisi olabilir:
Benzerlikler ise sadece rastlantıdan ibaret olmayabilir.)

Bekir Sıtkı ……’nin açıklaması, Vedat Okman, İsmet Karaca ve Mustafa Düver’in ilgisini çekmekle kalmamış, bilgilenmek isteklerini de tetiklemiş, konunun Wernicke Korsakof üzerine yoğunlaşacağı ve gecenin kolay kolay sonlanmayacağı belli olmuştu.

Bodrum’u beldelerine, beldelerini birbirine bağlayan düzenli, kolay bellenen ana yollar olduğu gibi; kaçamak ara yollar da vardır. Bu kaçamak ara yollar, beldelerin kendi içinde de kullanılan, alışılanın dışında, kısa oldukları için yeğlenen yollardır. Bilenler için zaman kazandırır, özel araçla gidiliyorsa, yakıtta artırım sağlar. Örneğin Bodrum’dan Turgutreis’e doğru giderken, Ortakent kavşağında, sağ yanı yeğlediğinizde, Turgutreis ve Gümüşlük’ü pas geçip, direk Yalıkavak’a hem de 15 kilometre daha az yol kat ederek gidebilirsiniz. Ortakent kavşağından 3-4 kilometre gittiğinizde, solda Tepeköy ayırımını görürsünüz. Ara yola girip, yine 4-5 kilometre gittiğinizde de dünyanın modern kültür-sanat merkezlerinden biri olan Dibekli Han’a ulaşırsınız. Bodrum’a medyatik serüvene gelenlerin büyük bölümüne sorulsa, Dibekli Han’ın adını bile duymadıklarını söyler.
Tepeköy’ü de pas geçip, yeni ve bölünmüş yolda, yükseltiye tırmanarak devam ettiğinizde, solda büyük Yel Değirmeni (Wind Mill) lokantası karşınıza çıkar. Manzarası ve kahvaltısı ünlüdür. Sağ taraftaki tepelerde de geçmişte görev yapan, yan yana 8-10 yel değirmeni göze çarpar. Tepeden aşağı doğru inerken, Bodrum Yarımadası’nın orta ucunda yer alan, ikinci yarımada görüntüsündeki Yalıkavak, yeni marinası ve göz kamaştıran görüntüleriyle ayaklarınızın altına serilir.

***

Turgutreis’te, Yazar Çizer Meyhane’de, rastlantının bir araya getirdiği beş adam da o gece içlerine yönelik yollardan acı, öfke ve çaresizlikle dolu duygularla, kestirme yolculuklar yapacaklardı. Onların yolculuğunun sonunda, ayaklarının altına göz kamaştıran manzaralar değil; duygularının üstüne, insanın insana düşmanlığını, ihanetini, saldırganlığını, kan emiciliğini ve utanmazlığını yansıtan gerçekler çöreklenecek, bir daha da yitmeyecekti.

***
Cumartesi gününün pazar gününe döndüğü saniyelerde, Yazar Çizer Meyhane’nin çalışanları, yöneticilerden ve konuklardan izin isteyerek, mekandan ayrılmaya başladı. Selma sona kaldı. Günün raporunu ve para hesabını ayrıntılı olarak İsmet’e devretti. Ayrılırken, ışıkların bir kısmını kapatmalarını, buzdolaplarının çalışmasını, devredeki çay ocağını denetlemelerini ve ana kapıyı sıkıca kilitlemeyi unutmamalarını söyledi.

Vedat, İsmet ve Bekir Sıtkı, Mustafa’yla Hasan’ın oturduğu masaya yerleşti. Selma, ayrılmadan önce çay servisi yapmıştı. Karşı sokaktaki balıkçı lokantalarının ışıkları pırıl pırıldı ve oradaki zaman, Yazar Çizer Meyhanesi’ndekinden daha hafif, dayanılır, eğlenceli ve amaçsızdı.

Gecenin beşlisinden her biri, söze önce başlamamak için, çay içmeyi uzatıyordu. Kısa ama dayanılmaz sessizliği, gazeteciliğinden gelen istekle Vedat bozdu:
-Bekir Sıtkı kardeş, şu WK’yı bize anlat hele.
-Wernicke-Korsakof, bilimsel manada açlığa bağlı bir rahatsızlık. Afrika’da açlığa, Avrupa’da alkole bağlı olarak değerlendirilmiş. Alman Wernicke ile Rus Korsakof’un adlarıyla literatüre geçmiş. Aslında bu iki bilim insanı, hastalığı birbirinden bağımsız biçimde tanımlamış. Kaynaklara bakıldığında, orada direk alkole bağlı hastalık olarak tanımlanıyor.
Mustafa dayanamadı:
-Hasan kardeşin durumu, bu anlattıklarının hangisine uygun?
-Hasan’ın hastalığı, cezaevinde yatarken, haksızlıklara ve adaletsizliklere karşı direnişini, ölüm orucu ile sürdürürken meydana geldi.


Bu kez İsmet sordu:
-Biz niye duymadık, kamuoyu neden bilmiyor WK’yı?
-Sadece Türkiye’de değil, dünyanın başka bölgelerindeki devletler de cezaevlerinde direniş yapan mahkumların, bedenlerini uzun süreli ölüme yatırmalarından kaynaklı bu rahatsızlığı gizlemek için, değişik algı operasyonlarına başvuruyor. İşbirliğine zorladıkları medyanın desteği ile, duyulmasını, yayılmasını önlüyorlar. Bu nedenle olabilir.

Yazar Çizer Meyhanesi’nin kalın ön camındaki gürültü nedeniyle, Hasan’ın dışındakiler irkildi. Vedat yerinden fırladı, kapıya yöneldi. Karşı sokaktaki balıkçı lokantalarının birinden çıkan iki kafadar, alkole direnemeyen kafaları ve bedenleri ile sallanarak caddeye doğru giderken, ön camdaki gürültüye neden olmuşlardı. Vedat, kafası iyilerin gitmesini bekledi, ‘çık çık’layarak, masaya döndü. “Gelişmiş ülkelerde böyle direnişlerin olduğunu ve sonucunun WK’ya dönüşeceğini düşünmezdim” dedi Mustafa. Bekir Sıtkı devam etti:

-Ama olmuş. 70’li yılların sonlarında, İspanya’da kayda geçen uzun süreli açlık grevleri ve ölüm oruçları ve bu eylemlerinden ölen insanlar var. Genelde devrimci, yurtsever insanlar.

Vedat elini gerginlikle boşalmış çay bardağına uzattı, aldı, ağzına götürdü. İçmek istedi, boş olduğunu görünce, bir kez daha ‘çık çık’ladı. Kalktı. Masadaki bardakları topladı, Meyhanenin çay ocağı olarak kullanılan bölümüne gitti. Bekir Sıtkı’yı da idrar yolları sıkıştırıyordu. İsmet’e, “tuvalet nerede” diye sordu. “Solda, son kapı” dedi İsmet. Bekir Sıtkı tuvaletin kapısına geldiğinde, kadınlar ve erkekler için iki ayrı bölüm olduğunu gördü. Kadınlara ait olanın kapısında Angelina Jolie’nin; erkeklere ait olanın kapısında ise Brad Pitt’in fotoğrafları vardı.

Devam Edecek

Öykünün sonraki bölümünü okumak için tıklayınız. 

Öyküyü ilk bölümden başlayarak okumak için tıklayınız. 

9

Bu yazıyı da okuyabilirsiniz

Çocukluk Çağımız Daha Güzeldi Sadi Geyik

Anı

Bir cevap yazın