BARCELONA
Türkiye’den dört saatlik bir hava yolculuğundan sonra Barcelona’ya ulaştık. Ocak ayında olmamıza karşın ılık bir hava. Otelimize gitmek için bindiğimiz taksici tarafından dolandırılmış olarak otelimize ulaşıyoruz. Tabi ancak otele varınca anlayabiliyoruz bunu. Biraz dinlendikten sonra çıkıyoruz dışarıya ve şöyle bir çevreyi dolaşmaya başlıyoruz. İlk günü yürüme uzaklığındaki yerlerde dolaşarak geçirmeye karar veriyoruz. Otelimiz merkezi bir konumda olduğu için her yer yakın ve ulaşım kolay. Sokaklar yürüyen insanlarla dolu. Bizim gibi gezmek amaçlı gelenlerin yanı sıra yerlilerden sokaklarda yürüyen, dolaşanlar da çok görünüyor.
SAGRADA FAMİLİA
İkinci günü ilk olarak programımıza Barcelona’yı bu kadar turistik bir yer haline gelmesinde çok önemli bir yeri olan Katalan mimar Antoni Gaudi’nin (Antoni. Placid Guillem Gaudi Cornet) eserlerini ziyaret ederek başlamaya karar veriyoruz. Rotamızı La Sagrada Familia’ya (kutsal aile) çeviriyoruz. Bazilikanın yapımını Gaudi 1883 yılında devralmış1926 yılında bir tramvay altında kalarak yaşamını yitirdiği için yarım kalmıştır. Halen yapımına devam edilmektedir. Binanın ön yüzü Meryem Ana’nın yaşamını, bir yüzü İsa’nın doğumunu, bir yüzü yaşamını ve bir yüzü de ölümünü anlatan figürlerle dantel gibi işlenmiş muhteşem bir yapı. Her gün binlerce insanın ziyaret ettiği, içinin ise kesinlikle görülmesi gereken harika bir eser.
CASA MİLA (1906-1910) ANTONİ GAUDİ
Casa Mila Katalonya’nın merkezinde Passeig de Gracia caddesinde bulunan Antoni Gaudi tarafından tasarlanıp inşa edilen bina.Casa Mila halk arasında taş ocağı olarak da bilinmektedir.
CASA BATLLO yine Barcelona’nın merkezinde bulunan Antoni Gaudi’nin en önemli başyapıtlarından biridir. UNESCO Dünya Mirası listesinde yer almaktadır. Cephenin çoğu yeri, altın turuncu tonlarında başlayan ve yeşilimsi mavilere dönen kırık seramik karolardan yapılmış bir mozaikle dekore edilmiştir. Görünüşe göre düz çizgiler kullanılmamıştır.
Önünde durup bakıldığında balkonlarının insan kafatasına benzediği, ön cephe sütunlarının, korkulukların kemiklere benzediği görülmektedir. Bu yüzden yerel halk Casa Batllo için “Kemik Evi” olarak da söz etmektedirler. Ön cephesi iskelet bir görünüme sahiptir. Her bakan farklı benzetmelerde bulunabilmekte olup hayal gücünün sınırsızlığıyla adlandırılabilir. Önünde günün her saatinde elinde cep telefonu ve kameralarıyla onlarca insanın başı yukarılarda evin muhteşem görüntüsü karşısında mest olduğunu görmek mümkün. Çatı kemerli olup bir ejderha ya da dinozorun sırtını andırmaktadır. Çatıdaki bacalar insan figürlerinden oluşmuştur. Ayrıca binaya bitişik birbirinden güzel başka binalar da bu sokağa ayrı bir güzellik ve zenginlik katmaktadır.
PARK GÜELL
İspanya Barcelona’da bulunan bahçeler ve mimari unsurlardan oluşan bir kamu parkıdır. 1904 den 1914 e kadar inşaatı sürmüş 1926 da halka açılmış olup 1984 de UNESKO, parkı “Antoni Gaudi’nin Eserleri” adı altında bir Dünya Mirası Alanı ilan etmiştir.
Yine yüzlerce insanın önünde yılın hemen hemen her gününde bilet kuyruğu oluşturduğu ve içini gezmekten büyük keyif alacağınız bir park. En ince ayrıntısına kadar Gaudi’nin izlerini taşıyan içinden Barselona’yı tepeden seyretmenin doyumsuz zevkini yaşayacağınız harika bir yer. İçini tadını çıkararak gezmek için isterseniz baya uzun bir zaman ayırın. Çünkü dolaştıkça her köşesinde farklı bir dünyayla karşılaşacaksınız. Hele ki en yukarısına çıkıp Barcelona’yı seyretmenin tadı bir başka. Tüm parkı dolaştıktan sonra epey yorulacağınızdan başka bir yeri gezmeye pek haliniz kalmayacaktır.
.
CASA VİCENS yine Antoni Gaudi tarafından Vicens ailsi için özel yapılmış bir evdir. Sadece dıştan gördüğümüz, içine girmediğimiz bir bina. Antoni Gaudinin ilk önemli mimari projesi olarak bilinen bina Hindistan, İran ve Japon kültürel etkilerini taşımaktadır.
Barcelona’nın her sokağına girdiğinizde mutlaka görmeniz gereken yapılar, bina, kilise ya da katedralle karşılaşmanız mümkün. Öncelikle Gaudi eserlerine yer verdikten sonra diğer eserleri görmeye geldi sıra. Öncelikle otele yakın olanlara ayrı bir gün ayırmadan aynı günlerde ziyaret etmeye çalıştık. Otelimizin bulunduğu yerin yakınlarında GOTİK SOKAKLAR vardı ve her fırsatta o sokaklarda yürüdük.
GÖZ FISILTILARI
gökyüzüne uzanan şehrin kokusu sinmiş
dev duvarlar kale surları gibi
içinde binlerce gözler dev duvarlara
bakıyorlar gelip geçenlere başını kaldır yukarıya
göz fısıltıları dolaşıyor masmavi gülümsemesiyle
bu kalabalıklar içindeki bizim gökyüzü orada…
ıssız sokaklarda
15 OCAK 2023
Barcelona Katedrali yine en çok turist çeken yapılardan biridir. Dıştan bakıldığında uzun ve sivri kuleleri dikkat çekmektedir. Hikâyesine gelince bu muazzam yapı, Romalıların dini inançları yüzünden idam ettiği Eulalia anısına inşa edilmiştir. Romalılar tarafından çıplak bir şekilde sokağın ortasına bağlanılarak ölüme terk edilen Eulalia, mevsimin bahar ayı olmasına rağmen bir anda kar yağmaya başlar ve yağan kar Eulalia’nın vücudunu kaplayarak onu korur. Bu duruma çok sinirlenen Romalılar Eulalie’yi bıçaklarla dolu bir varilin içine sokarak öldürürler. Günümüzde Eulalie’nin mezarı bu Barcelona Katedrali’nin içinde bulunmaktadır.
Ne yazık ki burada da binanın alnına ekran panosunu yapıştırmaktan geri kalmamışlar. İçine yine biletle girilebiliyor, sadece bahçe kısmını haftanın belli gün ve saatlerinde ücretsiz olarak ziyarete açıyorlar. Diğer zamanlarda bilet almazsanız sadece binayı dıştan görebiliyorsunuz. Binanın ön meydanında yine haftanın belirli günlerinde antika eşyalar, resimler, el sanatları ve ikinci el eşyaların sergilenip satıldığı şirin bir Pazar kuruluyor. O ülkenin kültürünü de yansıttığı için bu tür pazarları zaman ayırıp gezmekte yarar var diye düşünüyorum.
Sokak müzisyenleri her yerde adım başı karşılaştığımız, varlıklarıyla şehirlerin sesi ve ruhu olan insanlar, iyi ki varlar. Gezerken bir yandan müzik dinlemek ayrı bir tat katıyor gezimize.
LA RAMBLA
Barcelona’nın en meşhur caddesi. Trafiğe kapalı olan bu cadde yürüyüş yapmak, alışveriş yapmak, sokak sanatçılarını seyretmek, ayrıca bu sokakta yer alan bir çok kafe ve restoranda bir şeyler yeyip içmek için mükemmel bir yer. Bizim İstiklal caddesine benziyor, sürekli yürüyen insanlarla dolu. Aradaki fark bu caddenin dev ağaçlarla dolu olmaıs. İstiklal caddesinde ne yazık ki böyle dev ağaçlar yok. Ocak ayında olmamıza karşın bu yolda yürümenin zevkine doyamadık. Her fırsatta akşamları çıkıp yürüdük. Bu caddenin bir ucu Katalon Meydanı’na ulaşıyor. Katalon Meydanı bizim Taksim Meydanı’na benziyor. Kuşları, kalabalığı bize Taksim’i çağrıştırdı ve İstanbul özlemimizi giderdik böylece.
KATALUNYA MEYDANI (PLAÇA DECATALUNYA)
LA BOGUERİA. (PAZAR YERİ)
La Rambla caddesine yakın bulunan La Boguare (Pazar yeri) mutlaka gezilip görülmesi gereken yerlerden birisi. Burada bizim pazarlar gibi sadece meyve , sebze gibi ürünler değil aynı zamanda yerinde pişirilerek bar şeklinde kurulmuş tezgahlarda oturup karın doyurulan yerlerin olduğu bir mekan. Çok ilgi gören bir yer. Yerli, yabancı birçok insan karnını burada doyuruyor. Deniz ürünleri, et ürünleri, sakatatlar, meyveler, sebzeler, kuru gıda gibi aklına ne gelirse burada var. Ama ağır kokudan dolayı ne yazık ki biz yararlanamadık, midemiz kabul etmedi.
Bu pazarda gördük sadece zeytinleri. Otelde kaldığımız bir hafta boyunca hiç zeytin görmedik. Sanırım kahvaltı dışında kullanıyorlar ama karşımıza çıkmadı ne yazık ki, epey özledik zeytinli kahvaltılarımızı.
Deniz ürünlerinin kızartılmışını çerez gibi atıştırmalık olarak çok tüketiyorlar. Duyduğumuza göre burası yemek için yerli halk tarafından da çok tercih edilen bir yermiş. Çeşit bol ve fiyatlar uygunmuş. Biz cesaret edemedik tatmaya. Gezilerde en büyük sorunlardan birisi de mideyi ve bağırsakları bozmak olduğu için seyretmeyi yeğledik, bir de resim çektik bol bol. Ama bar türündeki taburelere oturarak yemek yiyenlerle günün her saatinde karşılaşmak olası. Hamur işleri de yine çok fazla bu Pazar yerinde.
Deniz ürünleri kızartılarak atıştırmalık paketler halinde satılıyor, bizim çekirdek gibi.
TİBİDABO TEPESİ (1902 de başlamış ve 60 yılda tamamlanmış)
Kutsal Yürek Kilisesinin yapımı 60 yıl sürmüş. Latince’de “tibi dabo” “sana sunuyorum” demekmiş.Efsaneye göre şeytan, Hz. İsa’yı tepeye çıkarıp muhteşem şehir manzarasını göstererek “sana sunuyorum” demiş. Tepenin adı bu rivayete dayalıdır. Binanın tepesindeki İsa heykeli altın kaplama olup birçok yerden görünmektedir.512 metre yüksekliğe sahip Tibidabo Tepesi, Collserola Dağları’nın en yüksek kısmını oluşturuyor. Ayrıca üst kısmında asansörle çıkabileceğiniz 288 metre uzunluktaki iletişim kulesi bulunmaktadır. Buraya ulaşmak için füniküler ve otobüs kullanabilirsiniz. Yürümeyi sevenler için patika yollardan yürümek de güzel ama yorucu.
ARC DE TRİOMF (1888) ( PARC DE LA CİUTADELLA’NIN GİRİŞ KAPISI)
PARC DE LA CİUTADELLA
PORT VELL. (ESKİ LİMAN)
1992 Barcelona Olimpiyatları için özel tasarlanmış. Şehrin denizle buluştuğu yerlerden biri olup, çevresinde mağazalar, restoranlar, kafe ve sinemalar bulunmaktadır.
MUSEU d’HİSTORİA DE CATALUNYA ( KATALONYA TARİH MÜZESİ)
PAELLA
İspanyol yemek kültürünün en çok bilinen ve rağbet gören yemeği. Deniz ürünleriyle yapılmış pirinç pilavı. En çok yenen, sevilen, her restoranın baş yemeği ama benim damak tadıma uymadı. Çok para ödediğimiz için yemek zorunda hissettim ve zorlayarak yediğim için sanırım tiksindim.
Kişi başı 25 euro ödeyince yemek zorunda kalıyor insan ne yazık ki. Bu iki kişilik yemek 50 euro, ister ye, ister seyret, isterseniz fotoğrafını çekersiniz, bizim gibi.
SANGRİA Ama içine meyve suyu karıştırılmış bu içecek harikaydı. O yemeğin yanında tercih edilen bir içecekmiş.
CHURROS İspanya dolayısıyla Barcelona’da en çok bilinen tatlı. Bizdeki çemberli (halka) tatlının şuruba batırılmamış hali, Üzerine pudra şekeri serperek sıcak sıcak servis ediliyor. Yanında sıcak çikolata ile de tercih edilebiliyor. Bundan birkaç kez yediğimi itiraf ediyorum.
Barselona İspanya’nın kuzeydoğu kıyısında bulunan, Katalonya özerk bölgesinin başkenti ve en büyük kentidir. Barselona sokakları yaşanmışlıkları içine hapsetmiş, kara taşların oluşturduğu yüksek duvarlarla çevrili Gotik sokakların yer aldığı tarih kokan bir yerleşim yeri. Sokaklarında günün her saatinde yürüyen sakin insanlar. Telaşsız, gürültüsüz, huzurlu işine, okuluna, evine giden insanlar. İstanbul’un koşuşturmacalı, telaşlı, bir yerlere yetişme çabasıyla gergin kalabalığından sonra burası çok farklı geldi bana. Kimsenin acelesi yok gibi, her şey tıkır tıkır işliyor sanki. Sokaklarda, istasyonlarda, duraklarda, restoranlarda herkes sakince sırasını bekliyor. Kimse yüksek sesle konuşmuyor, gülmüyor. Ama metrolarda dilencisi çok fazla. Elinde bir enstrümanla dolaşan çok sayıda dilenen insan var. Kağıt toplayan hiç kimseyi görmemek de şaşırtıcı geldi bana. Özellikle sokakta çalışan, mendil satan, dilenen hiç çocuk görmemek daha da şaşırttı.
Bizim sokaklardan farklı olarak elinde sigara içenlerin neredeyse yok denecek kadar az olması. Sanırım içenlerin çoğu da yabancı. Sokaklarımızın izmaritten geçilmediğini düşününce burada sigara içenlerin çok az olmalı, içenlerde kesinlikle yerlere atmıyor izmaritlerini. Ayrıca adım başı unlu ürünlerin yapıldığı pastaneye benzer yerlerin olması ve günün her saatinde özellikle kuruvasan denen hamur işinin çok tüketildiği. Kahvaltıdan ikindi çayına, akşam kahvesinin yanında hep tüketiliyor. Sokaklarda kokusu eksik olmuyor. En çok dikkatimi çeken bir başka nokta fazla kilolu, obez sınıfına girecek pek kimsenin olmayışı. Özellikle elli yaş üstü çok fit ve hiç kilolu insan görmedim. Sanırım sürekli yürüyüş yapıyorlar, sokaklarda çok fazla ileri yaşta çiftler yürüyorlar günün her saatinde. Ayrıca insanların kış mevsiminde olmamıza karşın baharlık elbiselerle dolaşmaları ve hiçbir üşüme belirtisi göstermemeleri bizi epey şaşırttı. Öyle ki orta yaş üstü kadınlar ince çoraplarla, bazıları yazlık ayakkabı ve ince mantolarla bahar günündeymişçesine yürüyorlar. Gençler daha da abartarak şortlarla sokaklardalar. Oysa biz kışlık botlar, kazaklar, kabanlar içinde bile üşüdük zaman zaman. Genlerinden olabileceği gibi beslenme koşullarından kaynaklandığı sonucuna vardık, kendi değerlendirmelerimiz sonucunda.
Yazı Dükkanı’nda Yavuz Yılmaz’ın İSPANYA GEZİSİ yazısının 1. bölümünü okumak için tıklayınız.
Yazı Dükkanı’nda Yavuz Yılmaz’ın İSPANYA GEZİSİ yazısının 2. bölümünü okumak için tıklayınız.
Ulaşım daha çok toplu taşımalarla yapıldığı için yollar trafik yönünden sakin. Metrolar çok kalabalık ve yoğun çalışıyor, ayrıca istediğin her yere metroyla ulaşma şansın var. Dil biraz sorun olabiliyor. İngilizce bilen çok yok. Katalanca konuşuyorlar. Derdimizi anlatmakta sıkıntıya düştüğümüz zamanlar oldu. Onun için mutlaka yurt dışı tarifeli internet paketiniz olmalı. Metrolarda karışık olduğu için lavigasyona gereksinim duyuluyor.
EURO para birimleri olduğu için ne yazık ki her şey bizim için çok pahalı. Uçak biletlerimiz pandemi döneminde alındığı için ancak şimdi gitme fırsatı çıktı. Epey kararsız kaldık, biletler mi yansın, pahalı bir geziyi mi tercih edelim diye. Sonunda görmeyi çok istediğimiz Barcelona’yı en ekonomik şekilde nasıl gezebiliriz diye bir planlama yaparak gitmeye karar verdik. Bir haftalık gezimiz süresini çok iyi değerlendirdik ve görmemiz gereken her yeri hemen hemen gördük. Hemen hemen diyorum çünkü daha listemizde olup da gidemediğimiz Barselona’nın dışındaki yerler kaldı. Çok yorucu ama çok zevkli, doyuma ulaştırıcı bir gezi oldu. Günümüzde ülke koşullarımız çok uygun olmasa da olanağı olan ve gezme fırsatı bulan herkesin gezip görmesi gereken bir yer. Eminim gezip görenler de aynı fikirdelerdir benimle.
Bu arada ilk varışımızda acemiliğimize geldi ve taksi şöförü kaşla göz arasında taksimetreyi değiştirdi ve bizden çok para aldı ama dönüşte o hataya düşmedik. En çok hırsızlığa karşı dikkatli olmakta yarar var, özellikle kilise, müze gibi kalabalık yerlerde. Bir de sakın resminizi çekivereyim falan diye teklif eden yabancılara izin vermeyin. Resmi doğru dürüst çekemedikleri gibi bir de Euro üzerinden para istiyorlar. Hele ki Müslüman olduğunuzu söylemeyin sordukları zaman, yapışıyorlar insana. Ben de Müslümanım deyip kopardığını kar sayıyorlar. Pakistanlılar falan çok var böyle kalabalık yerlerde dolaşan. Bizi de oyuna getiren oldu ne yazık ki. Ama sonunda akıllandık, iyilik yapmak amacıyla yaklaşan herkesten kaçtık köşe bucak.
Yemek konusunda bizim Türkler oralara da açmışlar kebapçı dükkanlarını. Yani para varsa her şey var sözün özü. Ama bir öğün karnını doyurabilmek için en az beş yüz liracık gerekli. Artık gerisini size bırakıyorum.
Ben her şehrin kendine has bir dokusunun yanı sıra kokusunun da olduğunu düşünürüm hep. Barselona’nın da burnuma yerleşen özel bir kokusu oldu. Sanki otelden sokaklarına kadar oraya özel, şehirle bütünleşmiş bir kokusu kaldı bende. Başka şehirlerden çok farklı , özel bir koku.
- Adım Adım Barcelona Muazzez Özcan - 16 Mart 2023
- Kardelen’im Muazzez Özcan - 13 Mart 2023
- Kadın Muazzez Özcan - 7 Mart 2023
Sayenizde Barselona yi Gezmiş gibi olduk.Guzel bir gezi yazısı açıklamalı fotoğraflarla tamamlanmış.Bu şartlarda yurt dışına çıkmamız imkansız gibi.Boyle dış seyahatlerinde yazsın arkadaşlar. Gezmiş gibi olalım.Emegine sağlık arkadasim.