Yıl 1951 ben beşikteyim. Tokat’ın merkez köyü eski ismi ( BİZERİ) Yeni ismi AKBELEN Köyünde. Annem; Kaynanası, kayınları, gelinlerle yani eltisiyle birlikte yaşıyor. Gün oluyor evde kardeşler gelinler arasında dedi kodu laf çıkıyor. Bu huzursuzluk evde dedeme yansıyor. Rahmetli dedem dur sus dese de laf geçiremiyor kimseye. O kadar kızıyor ki tam tepesi atmış. Kimse dur sustan anlamıyor laf dinlemiyor. Ulan sizi bana parayla mı verdiler, ne yapmak istiyorsunuz diyor eline ne geçti, önüne gelene vurmaya başlıyor. Bahçede dikili tütün cerekleri varmış, tütün çereğini dikili yerden söküyor babama, amcama, amcamın hanımına vurmaya başlıyor.
Tütün cereği; Yeni nesil bilmez ormandan kol kalınlığında çam, gürgen, pelit gibi ağaçlar kesilir sırayla birer karış aralıklarla üzerlerine çivi çakılır, cereğin ucu sivriltilir birer metre arayla aynı hizada yere çakılır. Bu tütün cereklerine tarladan kırılan, yani toplanan tütün yaprakları ipe dizilir cereklere çakılan çivilere bağlanarak güneşte kurumaya bırakılır. Yukarda sözünü ettiğim cerek bu.
Dedemin öyle gözü dönmüş ki, kimin neresi gelirse vuruyor yerden söktüğü cerekle. Rahmetli annem bu olayı görünce sopa yememek için aradan çıkıp dışarı kaçıyor. Dedem diğer oğullar ve gelini döverken annemin kaçtığını görünce elindeki cerek kırılmış, o anda eline bir balta geçmiş baltayla annemin peşine koşuyor. Annem bahçeden tarlalara doğru can hazmıyla koşuyor, dedem de eline geçen baltayı annemin arkasından anneme fırlatıyor, balta annemim başı üstünden önüne yere düşüyor. Balta annemin başının üstünden başına değmeden geçiyor Allah kurtarmış annemi. Balta annemin başını ikiye de ayırabilir annemi öldürebilirdi.
Annem o kaçış babasının evini buluyor. Diğer amcamın hanımı da yediği dayaktan sonra o da babasının evine gidiyor. Tabi bir müddet sonra ortalık yatışıyor dedemin hırsı geçiyor. Ben beşikteyim annem bana dayanamıyor babasının evinden kocasının evine bana dayanamayıp geliyor. Niye geldin anne, diye sağken sordum da; oğlum sen beşiktesin, sana dayanamadım geldim, sen olmasaydın gelir miydim, dedi. İşin içinde sopa değil ölüm de olsa yine evladı için anne gelir, geliyor. Diğer yengem amcamın hanımı da bir müddet sonra o da kocasının evine geliyor, ses soluk kesiliyor, geçim devam ediyor.
Yıllar sonra amcam görevi nedeniyle ayrılıp gidiyor, dedemle babam birlikte kalıyorlar. Kaç yıl birlikte durdular bilmiyorum. Kaç yıl sonra biz de dedemden ayrıldık aklımda değil. Bu hikâye çok uzun teferruatına girmeden anlatmaya çalıştım. Tam bir roman olur yazsam. Bunu niye anlattım bugün anneler günü, bir annenin benim annemin, yaptığı fedakârlığı anlatmak için. Anneler günü kutlu olsun tüm annelerin. Tabi benim annem yok. Yıllar oldu öleli Allah rahmet etsin mekânı cennet olsun.
Hani derler ya cennet annelerin ayağının altında. Dokuz ay karnında taşıyor iki ya da üç yıl emziriyor gece uyumuyor çocuğu ağlamasın diye. Kendi yemiyor çocuğuna yediriyor. Bu kadar fedakârlık kimde var? Ben babayım baba ama annelerin emeği çocuklarda daha çok inkâr edemem. Allah tüm annelerin emeğini boşa vermesin cennetiyle mükâfatlandırsın. Tüm okurlarıma anneli babalı sağlıklı mutlu yıllar dileklerimle. Sevgilerimle.
Yazan: Hasan ÖĞMEN 9-5-2021
- Annem Hasan Öğmen - 11 Mayıs 2021
Anneler çocukları için her türlü fedakarlığı yaparlar, her zorluğa katlanırlar. Anneniz de bunun güzel bir örneğini sergilemiş. Dayak yediği halde çocuklarından ayrılmamak adına evliliğini sürdüren o kadar çok kadınımız var ki! Kaleminize sağlık.
Kaleminize, yüreğinize sağlık ÖĞRETMENİM