Aşk sözcüğü Arapça bir sözcük. Türkçede sevmek kökünden türeyen “sevi” var. Benim köyümde biri birine tutulduğunda “sevisi düşmüş” derlerdi, aşık olmuş” demezlerdi. “Kara sevdaya tutulmuş deriz, kara aşka tutulmuş demeyiz. “Aşk” sözcüğünün kökü dışarda eğreti bir sözcük olduğu belli. Gelgelelim dilimize öylesine yerleşmiş ki, şimdi insanlar karşı cinse duyulan seksüel arzuya bile “aşk” diyorlar. Biri, karşı cinsten birinin resmini görüyor “aşık oldum” diyor. Oysa o aşk değil beğenmektir. Televizyonlardaki eşli yarışma programlarında, özellikle hanımlar beylerine “aşkım, aşkım” diye sesleniyorlar. Sanıyorum her şey gibi çok ve yerli yersiz kullanmaktan bu sözcüğü eskitiyoruz. Böyle olunca çingenelere “roman” körlere “görme engelli”, genel olarak sakatlara “engelli” dediğimiz gibi “aşk”a da, “sevi” demeye başlayabilirsek çok yerinde bir davranış olur.
– Aşkın alanına girmek felsefenin alanına girmek gibi, uçsuz bucaksız bir serüvenin içine dalmaktır. İnsan tekdüze bir yaşam sürerken illa ki karşısına “peri padişahının kızı” ya da “beyaz atlı prens” mi çıkması gerekir? Aşkı sorgulamak, yargılamak, ölçüp biçip bir kalıba sokarak ondan her bedene uyacak bir giysi biçmek olası değildir. Çünkü neredeyse aklın ve mantığın bittiği noktada başlar aşk. Kimileyin siz ayırdında olmadan beyninizde yaratmış olduğunuz önörneğe (idol) benzeyen birine, elinizde olmadan tutulduğunuz, şiddetine göre bir esinti, rüzgar, olmadı fırtınadır aşk. Her insanın kendine özgü bir aşk tanımı olsa da şöyle demiş halkımız;
Bakmaz yaşlıya gence,
İnsan anlamaz önce,
Akıl çıkar aradan,
Aşk bedene girince.
– Aşkın olmazsa olmazı karşı cins değildir kuşkusuz. İnsan bir canlıya, bir nesneye aşık olabilir. Üzerine tül giydirilmiş görüntüsü verilen kusursuz bir mermer heykele aşık olabilirim. Her ne kadar güzellik, çirkinlik ve yakışıklılık insanlık tarihi kadar eski olmasına karşın estetik bilimi (güzelduyu) Avrupa aydınlanmasından sonra ete kemiğe büründü. İnsanı çeken her zaman güzelduyu değildir. Viktor Hügo’nun Notre Dame’ın Kamburu karakterini yazılı ve görsel olarak sinemada da sevmişizdir. Atatürk’ü sevdiren bir çift mavi göz değil, insanlığın bütün erdemlerini kendinde toplamış olmasının yanında yurduna, ulusuna ve dünyanın bütün ezilen uluslarına adanmış bir yaşam olmasıdır. Bırakalım güzelduyu ile ilgililer ilgilensin. Bizler insana bakarken önyargılardan arınmış bir biçimde, sadece insan olarak bakalım. Budur evrensel kabul görmüş insanlığın ortak erdemi. Diğerleri sadece birer ayrıntıdır.
Bakmaz yaşlıya gence,
İnsan anlamaz önce,
Akıl çıkar aradan,
Aşk bedene girince.
– Aşkın olmazsa olmazı karşı cins değildir kuşkusuz. İnsan bir canlıya, bir nesneye aşık olabilir. Üzerine tül giydirilmiş görüntüsü verilen kusursuz bir mermer heykele aşık olabilirim. Her ne kadar güzellik, çirkinlik ve yakışıklılık insanlık tarihi kadar eski olmasına karşın estetik bilimi (güzelduyu) Avrupa aydınlanmasından sonra ete kemiğe büründü. İnsanı çeken her zaman güzelduyu değildir. Viktor Hügo’nun Notre Dame’ın Kamburu karakterini yazılı ve görsel olarak sinemada da sevmişizdir. Atatürk’ü sevdiren bir çift mavi göz değil, insanlığın bütün erdemlerini kendinde toplamış olmasının yanında yurduna, ulusuna ve dünyanın bütün ezilen uluslarına adanmış bir yaşam olmasıdır. Bırakalım güzelduyu ile ilgililer ilgilensin. Bizler insana bakarken önyargılardan arınmış bir biçimde, sadece insan olarak bakalım. Budur evrensel kabul görmüş insanlığın ortak erdemi. Diğerleri sadece birer ayrıntıdır.
– Sevmeli insan çiçeği, böceği, ağacı, ormanı, sadece bir üyesi olduğu bütün canlıları. Sanatı sevmeli, bilimi sevmeli. En çok da yaşamlarını insanların aydınlık geleceğine adamış bilim insanlarını; Atatürk, Galileo, Pastör, Darwin, Bruno, Sokrates, Edison, Tesla, Nasreddin Hoca ve Şeyh Bedreddin gibi Prometeleri* sevmeli.
(*) – Prometheus; Yunan mitolojisinde, Baştanrı Zeus’un güvenini kazanarak ondan aldığı ateşi ya da bilgi ateşini mağaralarda aç susuz soğuktan titreyen insanlara verir. Tanrılığının sorgulanmasına neden olduğu İçin Zeus tarafından bir kayaya bağlanarak, ciğerlerinden her gün bir parça almaları için kartallara buyruk verilir. Buna karşın “insanların gözlerindeki sevinci görmek bütün acılara değer” diyen kahraman.
(*) – Prometheus; Yunan mitolojisinde, Baştanrı Zeus’un güvenini kazanarak ondan aldığı ateşi ya da bilgi ateşini mağaralarda aç susuz soğuktan titreyen insanlara verir. Tanrılığının sorgulanmasına neden olduğu İçin Zeus tarafından bir kayaya bağlanarak, ciğerlerinden her gün bir parça almaları için kartallara buyruk verilir. Buna karşın “insanların gözlerindeki sevinci görmek bütün acılara değer” diyen kahraman.
ETHEM ARI 25 Şubat 2019
ETHEM ARI son yazıları (Hepsini Gör)
- Yunan AskerlerininBakışıyla Anadolu Harekatı İlyas Küçükcan-Ethem Arı - 9 Kasım 2022
- Geleceğin Türkiye’siEthem ArıKatkı: 4 - 31 Mart 2022
- Gazetecilik Ethem Arı - 12 Mart 2022
Güzel bir konuyu anlamına yaraşır şekilde işlemişsiniz..
Çalışma hayatımda zaman zaman öğrencilerime sevgilim dediğimde bazı meslektaşlarım garipserdi.Yüreğimde hissettiğim her canlıya sevgilim diyebilirim..Kaleminize emeğinize sağlık arkadaşım.?
“Kimileyin siz ayırdında olmadan beyninizde yaratmış olduğunuz önörneğe (idol) benzeyen birine, elinizde olmadan tutulduğunuz, şiddetine göre bir esinti, rüzgar, olmadı fırtınadır aşk.”
Aşk eşe, çocuğa, dünyadaki her canlıya, fikre, sanata duyulabilir. Aşkta ufkun genişliği, kişinin görüş düşünüş ufku ile eşdeğerdir. Aşk zaman içinde tutkudan arınıp sevgiye, hatta hatıralara dönüşebilir ama yok olmaz.
Aşkı hissetmek öyle kolay değildir, her yerde rastlanmaz, herkes ulaşamaz.
Değerli arkadaşım bu güzel duyguyu işleyişinize teşekkür ederim.