“Aydın” sözcüğü boşuna kullanılmamış. Bilimin ve sanatın ışığı ile beyni aydınlanmış, saydamlaşmış, ışık dağıtmaya başlamıştır aydın kişi. Aydının ölçüsü, evrensel insan haklarına ve etiğe uygunluktur. O tüm insanlık için yararlı olan görüşü savunur.
Gerçek aydın; devlete, bir toplum kesimine, bir ülküye (ideolojiye), güçlüye yaranmak için evrensel doğrulardan ödün vermez. Gerektiğinde tüm ülkülerin yanlışlarını eleştirir. Gerçek aydın, çevresine ve dünyaya tek pencereden bakmaz, tek yönlü araştırma yapmaz. Karşıtlıkları da inceler ve sonuçlar çıkarır. Dünyayı ve olup bitenleri, yeni bilgileri izler, değerlendirir, kendi imbiğinden geçirir. Zekidir ve aklı kullanma yöntemlerini bilir ve uygular. Herkesin gittiği yolun doğru yol olduğunu peşin olarak onaylamaz.
Gerçek aydını saldırılar ve baskılar yıldıramaz, durduramaz. Her zaman “kral çıplak” diyebilme gücü vardır. Onun çabası, içinde yaşadığı toplumu ve insanlığı olumlu olduğuna inandığı yönde değiştirmek, dönüştürmek, gönencin yolunu göstermektir.
Aydın insan dogmalardan kurtulmuş, tabuları aşmış, yeniliklere açık, bir sorun’un nedenini çok yönlü araştıran, soruna çok yönlü bakabilen, edindiği bilgileri kendi akıl süzgecinden geçiren, evrensel bir sonuca varabilen, sonucu insanlık yararına sunan kişidir.
Başkalarının yanılgılarına hoşgörülü olabilen, insanlara sevgiyle yaklaşabilen, düşünce özgürlüğü içinde insanların yan yana yaşamalarının gerekliliğine inanan, kendisiyle barışık ve insan onurunun her şeyden önemli olduğunu bilen insandır aydın kişi.
Aydın insan, yarının bugünden daha iyi olmasına çaba harcayan, paylaşımcı bir kişiliktir. Paylaştığı şeyler “varlık” değil, bilgi ve görüşleridir. Prusya Kralı Büyük Friedrich şöyle demiş: “Bir ülkede bilim, akıl ve sanattan çok servete değer verilirse, bilinmelidir ki orada keseler şişmiş, kafalar boşalmıştır”.
Aydın, bilgi deposu demek değildir. Önemli olan “bilgi edinme, düşünme yöntemi ve dürüstlüğü”dür. Aydın insanı, laboratuvarına kapanmış, dış dünyaya pencerelerini kapatmış bir bilim insanı ile de karıştırmamak gerekir.
Aydın insan, ulusal değerlerini, dilini, düşüncelerini geliştirip, bilgi toplumu yaratarak evrenle kucaklaştıran, ışığını her yöne dağıtandır. Erdemli insanın tüm özelliklerini kendisinde toplamıştır. Kesinlikle aydın olmak diploma ve kariyerle ölçülemez. Adının önünde profesör etiketi olan çokça cahillere tanık oluyoruz.
Aydın, kendisini hiçbir zaman aydın olarak sunmaz. Onun aydın olduğu başkalarınca onaylanır. Zorbalığa boyun eğip susanlar aydın olamaz. “Onurlu aydın duruşu” nun hemen herkes ayırdındadır. Ancak, çıkarcı çevreler acımasızca ona saldırırlar, susturmak isterler. Çünkü aydın, halka doğrular konusunda yol gösterir; haksızlıklara, sömürüye, yanlışlara karşı çıkar. Çıkarcı güçler için en büyük engel gerçek aydınlardır. Onlardan çok korkarlar. Tarih sayfalarında ülkemiz ve dünyada aydınların sömürgenlerce öldürüldüğü, tutuklandığını, sürüldüğünü, işkenceler yapıldığını görüyoruz.
Aydın, gerçek toplum önderi, bilge kişidir. Halka doğruları gösteren yol göstericidir. Aydın sorumluluğu çok ağırdır, yollar çok dikenlidir. Taşıyamayan yan çizer. Gerçek aydın, çoğunluğun tapındığı güce de karşı çıkandır.
Türk aydınlarının büyük bir sorunu vardır. “Aydın bunalımı”.
Nedir aydın bunalımı?
Aydın, halka sunduğu çözümü halkın benimseyemeyişi, anlayamayışı sonucu aydının umarsızlığı, yalnızlaştırılmasıdır. Burada bir kısır döngü vardır.
Aydına göre, halk önerilen çözümlere kulak asmıyor, aydını desteklemiyor gösterilen doğru ve olumlu yolu seçmiyor.
Halka göre ise aydın, halkın düzeyine inemiyor, kibirli ve burnu havada olduğundan sunduğu çözüm önerileri yaşama geçirilemiyor.
Bu konuda her iki kanadın da haklı yönleri var. Geri kalmış ülkelerde aydın olmak son derece zordur. Halkın bilinç düzeyinin çok düşük olması en büyük sorun olduğu gibi, uluslararası anamalcı (kapitalist), yayılmacı (emperyalist) güçlerin pençesi altında olması, az gelişmiş ülkelerin kalkınmasının önündeki önemli engellerden biri.
Onlar, az gelişmiş ülkeleri tüketici yığını ve sömürü alanı olarak gördüklerinden öyle kalması için ne gerekirse yaparlar. Elleri hep bu ülkelerin üzerindedir. Her zaman da maşa olarak kullandıkları yerli işbirlikçileri, destekçileri vardır.
Aydın sorumluluğu taşıyabilen az sayıda yetişmiş aydınımızı da ne pahasına olursa olsun, her yola başvurarak ya beyin göçüne ya baskılarla sindirmeye zorluyorlar ya da katletmeye varan çok sert insanlık dışı yollara başvuruyorlar.
Böyle bir ülkede “aydın bunalımı” vardır. Avrupa Ortaçağında da aydın bunalımı vardı. Aydınlardan korkan egemenler, sömürücüler, aydınlara hep saldırmışlardır.
Bütün bunlar, ülkemizden aydın çıkmaz sonucu çıkmaz kuşkusuz. Aydın, tam da böyle zamanlarda ortaya çıkar ve haykırır. Başına çok kötülükler de gelebilir. Ancak, halk aydın yüreğini, aydın duruşunu görerek haksızlığa başkaldırmayı öğrenecek.
Aydın bunalımının uzun sürmemesini candan, gönülden istiyorum.
Gerçek aydının özellikleri yazmakla bitmez. Bu konuda çok kitaplar, makaleler yazılmış. Ben şimdi ünlü kişilerden birkaç söz eklemek istiyorum:
“Sanatlar, özgürlük tarafından emzirilince büyürler”. (Friedrich Schiller / 1759 – 1805)
“Aydın, kendisiyle ilişiği olmayana da karışandır” ( Jean – Paul SARTRE / 1905 – 1980)
“Evrensel aydın, gerçeği elinde bulunduran ve hakları elinden alınanları evrensel değerler adına savunan kişidir.” (Michel Foucault / 1926 – 1984)
23 Ekim 2018
Nurettin ŞENOL
- On Kasım Ata’mızı Anıyoruz Nurettin Şenol - 10 Kasım 2022
- Aydın SorumluluğuNurettin Şenol(Yazarlarımız ve Kitapları) - 28 Aralık 2021
- Türkçe Yazım Kuralları Yazan: Nurettin Şenol (Yazarlarımız ve Kitapları) - 26 Aralık 2021
Bu konu uzun yıllar düşünce dünyamda volta atar durur. Aydının özgürce tavrını koyabilmesi için devlet erkinden bağımsız geliri olması gerekir. Çünkü hemen ekmeği ile oynanır. Ülkemizde kitaplarının geliri ile geçinen iki aydın, Aziz Nesin ile Yaşar Kemal vardı. Aziz Nesin 12 Eylül Pentagon Cuntasına yaptığı yürekli çıkışlarını Sivas’da yakılmak istenmesine karşın ölünceye kadar sürdürdü. Yaşar Kemal, kitapları en çok yabancı dillere çevrilen yazar olmasından ötürü dünyaca tanınıyor olmasına karşın benzer tavırlar koyamadı.
Zor aydın olmak; zora soyunmak, yalnızlığı, dışlanmışlığı göze almak. Cumhuriyet her alanda dünya ölçeğinde aydınlar yetiştirdi. Halk aydınların arkasında olmayınca ezildiler, horlandılar, işlerinden oldular. Anımsayın! Barış Derneği Davası, Aydınlar Dilekçesi Davası. Ruhi Su’yu yurt dışına tedavi olmaya göndermediler. Sayıları 20 kadar olan üniversitelerden 1402 öğretim üyesini uzaklaştırdılar. Aziz Nesin, “biz aydınlar; rakı içmeyeni, hapse düşmeyeni, evlenmeyeni aydından saymayız” diyerek şaka yollu bir saptamada bulunuyordu. Böyle olunca yeni kuşaklar aydın değil aydınımsı oldular. Bir STK kurup AB fonlarından ceplerini doldurmaya bakıyorlar. Eleştirmek, kızmak gerekir mi? Bence gerekmez. Şu da var ki gerçek aydın inandığı doğruları söylemeden huzur içinde yaşayamaz.