Bayram’ın Çay Ocağı Sadettin Şekerci

BAYRAM’IN ÇAY OCAĞI

Bayram’ın çay ocağını çok defalar önünden geçmeme rağmen fark etmemişim.

Bizim mahalledeki fırının hemen köşesinde, Çiftlik Cami’sinin karşısında küçük bir yer. Bayram, buraya gelen herkesi tanır, hangi evde kim oturur, memleketi neresi her şeyi bilir. Önündeki mor ve beyaz renkli begonvilin etrafında hayat yorgunu emekliler, işçiler geçim sohbetleri yapar.

Begonvil yerini çok sevmiş olmalı ki coştukça coşmuş, mekanın isminin de bulunduğu bütün çay ocağının etrafını sarmış. Bu nedenle görememişim buranın ismini. Ağabeyimin hastalığı sırasında hastaneye her gidiş gelişimde uğrak mekanım oldu burası.

Bir WatsApp grubu oluşturdu oğulları. Aramızda nöbet planlaması yaptık. Sabahları ben gidiyordum, akşamları oğulları devralıyordu nöbeti. Akşamdan haberleşemediğimiz zamanlarda erkenden kalkar, “mekanım” çay ocağına giderdim. Ola ki ani bir haber gelirse erkenden ulaşayım hastaneye diye.

Bazen gökyüzündeki küçük sığırcık sürülerini görürdüm. Çiftlik Cami’sinin üzerinden babamın köyüne, yüzmeyi öğrendim dediği, Kazan Gölü’ne doğru uçup giderlerdi. O anda aklıma Sait Faik’in ‘Son Kuşlar’ kitabındaki öyküsü geldi. Havada ve denizdeki tirşe maviliğin üstünde birtakım esmer damlacıklar görünürdü. Sağa sola oynarlar, sonra bir istikamet tutturur, geçip giderlerdi. Konstantin Efendi esmer lekelerin adalar istikametinde gittiklerini görür, etrafına bakar, bir tanıdık görecek olursa gözünü kırpar, gökyüzüne bir işaret çakar, ‘bizim pilavlıklar geldi’ derdi. Kuşlar çok yakından geçmişse, seslerini taklit ederek kalın dudakları ve dişlerinin arasından onlara seslenirdi. Kuşların çoğu, bu sesi dost sesi sanarak aldanır, vapurun etrafında bir dönüp uzaklaşırlardı.

Ben, artık mekanım haline gelen bu yerde, uçup giden kuşlara bakarken geçmişe dalıp giderdim.

Ağabeyimle geçirdiğimiz günler, çardak hayatımız, tütün tarlamız… Acısıyla tatlısıyla geçmiş koca bir ömür…

Bu şekilde geçen bir ayın sonunda , yıllar öncesinde tüm ülkeyi sarsan haberin geldiği bir 10 Kasım sabahı geldi kötü haber. En kötü haber, en küçük oğlu Hüseyin’e gelmişti. ‘Biriniz acil gelsin diyordu’ doktorlar.

Sabah saat yedi buçuk gibi çıktım dokuzuncu kattaki Beyin cerrahi bölümüne. Genç bir doktor karşıladı beni.’Hastanın neyi oluyorsunuz, başka gelecek var mı’ diye sordu. Kardeşi olduğumu söyledim. Saat 06.30 gibi kaybetmişiz abimi.

O anda sanki dünya başıma yıkılmıştı. Ağabeyim, Sait Faik’in öyküsündeki göçmen kuşlar gibi bir daha dönmemek üzere göçüp gitmişti bu dünyadan.

Hala her sabah erkenden giderim ben Bayram’ın Çay Ocağı’na. Olur da göçmen kuşlar geri dönerler diye… 

Sadettin ŞEKERCİ

20 Kasım 2022

Sait Faik Abasıyanık- Vikipedi

Mehmet Sönmez’den TARİHİ SU DEĞİRMENİ yazısı

Sadettin Şekerci
Sadettin Şekerci son yazıları (Hepsini Gör)
3

Bu yazıyı da okuyabilirsiniz

Çocukluk Çağımız Daha Güzeldi Sadi Geyik

Anı

Bir yorum var

  1. Tülay Çintosun

    Güzel yazınızın sonu ebedi bir veda ile bitince çok üzüldüm. Allah abinize rahmet eylesin. Geride kalanlara sabırlar diliyorum.

    0

Bir cevap yazın