Bir Kuru Nefes Nurcan Yüksel Öçal

BİR KURU NEFES BİR EŞ VE BİR BABANIN AĞZINDAN

Artık iyice yaşlandım, ufak bir rampayı çıkarken bile zorlanıyorum, hastalıklar çoğaldı. Çok şükür ki yanımda olan ve hiç ayrılmayan eşim var. Nasıl hayata iki kişi başladıysak, şimdi de o durumdayız, başladığımız yere döndük.

Aslında sızlanmaya hakkım yok. Çocuklarımız, torunlarımız bizimle fırsat buldukça ilgileniyorlar. Benim sağlığım elimde bastonla gezmeme ve yaşıma göre iyi sayılır. Bütün ömrüm boyunca sadece işe gidip geldim, fazla yıpranmadım. Eşim tabii doğumlardan ve sürekli yorucu işler yaptığından, sırasında benim yapmamı gerektiren işleri de yaptığından iyice yıprandı, tek başına zor yürüyor, artık bezlenmeye bile başladı.

Çocuklar bizden ayrıldıktan sonra, kendi başımıza idare ettik ama sonunda zamana yenildik. Büyük oğlanın yanına taşındık ama iki tarafın iyi niyetine rağmen bir türlü aynı evde yaşamaya uyum sağlayamadık. Sonunda evlerine yakın, iki odalı, küçük, düz ayak bir ev buldular bize, böylesi her iki taraf için de iyi oldu, kimse kimsenin gözüne batmıyor. Burada onların gözetiminde yaşamaya başladık, daha doğrusu uzatmaları oynamaya devam ediyoruz. İyi havalarda hanımın elini tutup, ufak yürüyüşler yapıyoruz, daha önce hiç yapmadığımız, yapamadığımız. Buna da şükür, çocuklar temizliğimizi, yemeğimizi, ilaç ve doktor işlerini düzenliyorlar, bizi hiç yalnız bırakmıyorlar.

Bir gün tek başıma ufak bir yürüyüş yapayım dedim, anahtarı evde unutmuşum. Karım evde, ben dışarda epey korktuk, kapıyı açamayınca, aksilik çocuklar da evde yoktu. Sonunda, komşular çilingir çağırdılar da hanımla birbirimize kavuştuk. İnşallah ben karımdan önce ölürüm. Ne onun ölümüne ne yokluğuna alışacağımı hiç sanmıyorum, bir kuru nefes alması bana yeter.

BİR EŞ VE BİR ANNENİN AĞZINDAN

Sonunda sağlığım iyice bozuldu. Zamanında bedenimin kaldıramayacağı işler yaptım, eşim için, çocuklarım için, bakabildiğim kadar baktığım torunlarım için. Hayatım boyunca kendimi onlara adadım. Hiç pişman değilim tabii, şimdi olsa yine yaparım.

Yıllar ne çabuk geçmiş farkında olmadan. O koşturmaca içinde iyice yaşlanmış, bir çok hastalığa buyur demişim. Hayatım o kadar da kötü geçmedi aslında, beni seven ama sevdiğini hiç söyleyemeyen, utanan bir kocam vardı. Ben anlardım beni sevdiğini, bir bakışı yeterdi anlamama. Sonra çocuklarımız, üçü de birbirinden sevimli, afacan. Büyümeleri bir hızla oldu ki, hiç anlamadık. Neyse pek zorluk çıkarmadılar bize okuyan okudu, çalışmak isteyen çalıştı. Bir şekilde kendi ayakları üstünde durdular. Birer birer bizden ayrıldılar. Erimle başladığımız yere döndük ama artık çok yaşlandık, maskaraya döndük. Şimdi tek başıma yürüyecek durumda bile değilim. Sanırım sona hızla yaklaşıyorum. Bir yastıkta kocadığım eşim gözümün içine bakıyor, ağrım, acım var mı, diye. Ondan önce ölürüm diye çok korkuyor, bakışlarındaki acıyı görüyorum.

Geçen gün kapıda kaldığı zaman, ona kapıyı açamamam ikimizi de çok üzdü, o gün sanki bir ay birden yaşlandık. Yalnız kalmaktan, çocukların yanına yeniden dönüp huzursuz olmaktan, huzursuz etmekten çok korkuyor. Ama görünen o ki, önce ben gideceğim ve eşimi iki kez üzeceğim. Bu konuda yapacağım tek şey ona ölümümü alıştırmak olacak. Nasıl yapacağımı bilmiyorum ama? Nefesim yettiği kadar yanındayım, onun nefes alması da benim yaşama nedenim. Bir kuru nefes alması bana yeter.

BİR EVLADIN AĞZINDAN

Ah, anam babam iyice yaşlandılar. Hele anam, artık yürüyemiyor bile. Önce üç kardeş yanımıza birer ay arayla alalım, dedik. Altıncı aydan sonra işler bozuldu, biri düğünümüz var, bu ay sizde fazladan kalsın, dedi. Biri çocuğun sınavı var, onlar varken doğru dürüst çalışamıyor dedi, sonunda hep bizde kalmaya başladılar. Bizde de hanımın tüm iyi niyetine rağmen, alıştıkları ortam olmayınca, karşılıklı iki taraf uyum sağlayamayınca, onları kiralık bu küçük eve sığdırmaya çalıştık. Allah’tan bana yakınlar, iş gidiş dönüşlerinde eksikliklerini gidermeye çalışıyorum. Sonları ne olacak hiç bilmiyorum, umarım çok fazla ağrı, acı, sızı çekmeden bu dünyadan göçerler. Yeterince evlatlık görevimi yapabildiğimi sanmıyorum ama diğer kardeşlere bakınca bir gıdım iyiyim diye kendimi avutuyorum, Allah beni affetsin, benim sonum nasıl olacak? Tek evladım belki de bana hiç bakmayacak, bakamayacak. Kimselere çaktırmıyorum ama bende de sağlık sorunları başladı, kendime nasıl zaman ayıracağım? İkisinin de son nefeslerine kadar yanlarında olurum umarım. Bir kuru nefes almaları bana yeter.

BİR TORUNUN AĞZINDAN

Babannem ve dedem iyice yaşlandılar. Çocukluğumdan anımsıyorum da, annem babam işteyken, bana nasıl da özenle bakıyorlardı. Babannem elinde yemek tabağı peşimden koşturur, dedem parklarda peşimden koştururdu, az yormadım onları. Şimdi ikisinin de hasta olmasına çok üzülüyorum Onlarla elinden geldiğince ilgilenmeye çalışan babam (arada ben de yardım edebiliyorum ve bundan çok memnun oluyorum) bir de beni teselli ediyor, doğanın kanunu çocuğum, bir gün hepimiz bu dünyadan er geç göçeceğiz. Onların yine de şansı var, yakınlarında biz varız ve en azından ikisi bu yaşta birlikteler. Babamın bu düşüncesine ben de katılıyorum. Halam ve amcam, babam kadar ilgilenmiyorlar anne babalarıyla.

Ara ara düşünüyorum da, bir gün annem babam yaşlanınca ki, inşallah yaşlanacak zamanları olur, zamanından önce ölmelerine hiç dayanamam. Ben de onlarla babam gibi ilgilenebilsem, üstüme düşen görevi yapabilsem. Ama nerede? Gördüğüm kadarıyla kendi yaşamımı düzenlemem bile yıllarımı alacak. Babam onlarla iyi kötü ilgilenebiliyor, kendi sağlığına hiç bakamıyor, bunun ayırdına vardım geçen gün. Elinde pazar poşetleriyle soluk soluğa eve zor attı kendini. Onlara daha fazla nasıl yardım edebilirim, düşünmem gerek. Bir kuru nefes almaları bana yeter

NURCAN YÜKSEL ÖÇAL
11.11.2022

Nurcan Yüksel Öçal’ın Baloncu Baba ve Melek Balon öyküsünü okumak için tıklayınız. 

Nurcan Yüksel Öçal
6

Bu yazıyı da okuyabilirsiniz

Çocukluk Çağımız Daha Güzeldi Sadi Geyik

Anı