Bir Muz Öyküsü Tülay Demir

Bir muz öyküsü

BİR MUZ ÖYKÜSÜ

Bahar güne keyifli başlamıştı. Çocukları okula gönderdi. Etrafı düzeltti. Dağınıklığı sevmiyordu. Her şey yerli yerinde olmalıydı. Belli bir düzenle hepsi, yaşamı kolaylaştırıyordu aslında.

Belki de Bahar böyle mutlu hissediyordu kendini.

Günlük yürüyüşünü bugün semt pazarına yapacaktı. Yürüyerek 3 km pazar yolu vardı.

Eşofmanlarını giyindi. Küçük çantasına kimliğini ve pazara yetecek kadar parasını koydu. Ağırlık istemiyordu. Dönüşte pazar poşetleriyle minibüse binecekti.

Spor ayakkabılarını giyinerek, asansörü kullanmadan merdivenleri neşeyle şarkı mırıldanarak indi.

Hava çok güzeldi. Yürüyüş yolu gidiş-dönüş trafiğinin kaldırımındaydı. Yol boyu dinlenme parkurları ve spor aletleri vardı. Parkta sabah neşesiyle oynayan çocukları sevgiyle izledi.

Kahvaltıyı gene fazla kaçıranlar spor aletleriyle efor harcamaya çalışıyorlardı. Fazla kilolarından kurtulan Bahar gülümseyerek baktı. Geçmişteki kilo verebilme çabalarını anımsayarak gülümsedi. 1.5 yılda 20 kilo verebilmeyi başarmıştı.

Metabolizma bu duruma 4 yılda alışmıştı. Artık kilo almıyordu. Hafiflemiş haliyle yürüyüşler çok keyifliydi.

Cadde kenarında yürürken üniversite ve mesire yoluna saptı. Sabahın serinliğinde oksijeni doyasıya çekti içine. Ağaçlar çiçeklerle rengarenkti. İğdelerin kokusu muhteşemdi. Geç kalan öğrenciler daha hızlı yürüyerek derslerine yetişmeye çalışıyorlardı. Yürüyüş yapan az sayıda insan vardı. Selamlayarak yanlarından geçti.

Yazı dükkanı Eskişehir günleri
Yazı Dükkanı Eskişehir Günleri yazısını okumak için görsele tıklayınız.

Kestirme yoldan pazar yoluna çıktı.
Pazar yeni yeni kalabalık oluyordu. Tüm sebze meyve standları rengarenkti. Önce pazarcılarla sabah sohbeti ederek, fiyatlar alarak dolaştı. Pazarın bir köşesinde kendine yer bulan Songül kadının yanına gitti.

Özenle hazırlanan yeşilliklerini, biberini, domatesini elleri hep toprak kokan Songül’den alıyordu.

Az ileride Halit dayı vardı, diğer sebzelerini de onun yere koyduğu sepetlerinden aldı. Hiç pazarlık yapmadı. Bu gerçek emekçiler ederi kadarıyla ikram gibi satıyorlardı ürünlerini.

Yemek yapmayı seven, sevdiklerine farklı yemekler yapan kadınlar pazarda belli oluyordu. Aldıkları her sebzenin nasıl pişeceği kararıyla alışveriş yapıyorlardı.

Bahar kendini öyle kaptırmıştı ki, liste dışına çıkmıştı. Cüzdanında yalnızca minibüs ücreti kalmıştı.

Poşetleriyle durağa doğru yürümeye başladı.

Önünde yaşlı bir kadın ve dört yaşlarında bir çocuk yürüyordu. Çocuk kadının eteğini çekiştirip duruyordu.
-Nene bana niye muz almisin, ben muz istimm hee..
-Sus oğlum, bağırma, paramız yoh nası alam ben sahan muz? Paramız olursa alacam aha da sahan söz.
-Nene ben çohh istim bi tene al yeter. Valla bah yarısını da bacıma götürecem…

Ah güzel nine, can nine, nasıl üzgün, nasıl çaresiz, ve etraf duyacak diye nasıl tedirgin.

Tülay Demir’den bir öykü daha…

Bahar, cebindeki minibüs ücretiyle aldı iki muzu, yetişti kapkara kirpikleri olan çocuğa.
-Aha da muzlar geldi. Haftaya da sen bana elma alacaksın anlaşalım olur mu!
Çocuk şaşkın nine minnetle ve utanarak bakıyor.
-He tamam bizim bahçada elma var ki zaten getirecem sahan elma söz.
Bahar çocuğun önüne diz çöktü. Kapkara gözlerine baktı.
-Anlaştık, haftaya bu saatte buradayım elmalarımı isterim.
-Adım Yusuf benim teyze, haftaya burada elmalarla seni bekliyecem he.
Bahar sevgiyle sarıldı Yusuf’a, ninesinin şefkat ve minnet bakışlarını üzerinde hissederek, yanağına öpücüğü kondurdu.

Muz isterken gözyaşları yanaklarında tuz tadı bırakmıştı…

Poşetlerini kavrayan Bahar üç kilometrelik dönüş yolunu yürümeye başladı.

Poşetlerle zor olacaktı biliyordu. Ama Yusuf’un kapkara gözlerindeki sevgi ışıltıları ve muz poşetini göğsüne bastırması, her yorgunluğa bedeldi.

İç sesi söyleniyordu Bahar’ın: 
-Sen kendini tanımıyormusun niye yanına daha fazla para almıyorsun?  Sonra senin neden biletin yok? Ara sıra kullansan da neden biletsiz bir kadınsın? Haydi tabana kuvvet…

“Sus iç sesim yüreğimdeki keyif ve huzur döver seni söylemedi deme. “

Bahar elinde poşetler dilinde “sev kardeşim” şarkısı keyifli yorgunluğuyla evine vardığında, bir küçük yüreğe dokunmanın huzuru içindeydi.

Beden yorgunluğu bir duşla geçebilirdi. Ama vicdan ve merhamet sesini susturmanın bedeli ağır gelirdi. Ruhu ve yüreği bunu hazmedemezdi.

Pazar poşetlerini boşaltırken elma almayı unuttuğunu fark etti. Sevgiyle gülümsedi…

Tülay Demir
17 Nisan 2022

Tülay Demir’in facebook sayfası

Tülay Demir
Tülay Demir son yazıları (Hepsini Gör)
5

Bu yazıyı da okuyabilirsiniz

Çocukluk Çağımız Daha Güzeldi Sadi Geyik

Anı

Bir cevap yazın