Bir Şeyda Öğretmen Öyküsü Tülay Demir

Yaşamın ikinci baharı denir ya; ben onu çocuklarımla yaşamaya, torun büyütmeye adadım.
Çalışmadan, yararlı işler yapmadan yaşamak bana göre değil. Yaşamımda hareket olmalı ve yaptıklarım öncelikle bana doğru gelmeli. Gün boyu çalışan yavrularıma önce anne, sonrasında aşçı, dadı, ev düzenleyici, iç işleri programlayıcısı gibi sorumluluklar alarak, torunum olunca onlarla yaşamaya başladım.

Ev işlerinde hep yardımcımız oldu.

İkinci torunum olunca, her gün benimle olabilecek bir genç kız istedim. Torunlara oyun ablalığı da yapardı. Bir arkadaşın önerisiyle, Şeyda’yla tanıştım.

Şeyda Üniversitenin ikinci öğretim uygulamasında, Tarih bölümünde okuyordu 1.sınıftaydı. Annesi ile  babası ayrıydı. Anne ev işlerine giderek, dört çocuğunun bakımını üstlenmişti. Büyük ablası da hasta bakıcılığı yapıyordu. Şeyda’nın küçüğü de lisedeydi. En büyük abi evlenmişti ama onun da yaşamı zor koşullardaydı.

Şeyda zayıf uzun boylu ve çok ürkek duran bir genç kızdı. Ama onurlu oluşu, gözlerinden okunuyordu.

Birlikte yaşamaya başladık. Kahvaltı yaparken bile;, ne yazık ki, ürkek bir kuş gibiydi. Sohbet havasında konulara girerek, çaktırmadan tabağına her şeyden servis yapıyordum.  Tabağımızdakiler bitecekti ve israf günahtı. Bunu Şeyda’ya söylemek, tabağındakileri bitirmesi için yeterliydi.

İlk hafta tanışma ve deneme birlikteliği olacaktı. Programımızı yaptık; torunlarımın bakımı ve günün yemeği görevi bende, günlük düzenleme ve hiç bitmeyen ütümüz Şeyda’daydı.

Eli yatkın ve çok naif temiz bir evlat olacaktı, Şeyda bana; hissettim…

Hafta bitince Şeyda kararını “ben yapamayacağım teyzeciğim, sizi de boşuna daha fazla yormayayım ben” diyerek bildirdi, mahcup bir ifadeyle… Tam ondan beklediğim ürkek, çekingen yaklaşımdı bu… Tabağına yiyecek servisi yaparken, ben de kendi kararımı ona açıkladım… “

-Şeyda, güzel kızım, ben seni bırakmıyorum. Yapamadığın her işte, yanında olacağım çünkü ben seni çok sevdim. manevi kızım olur musun?

Bunu söyleyince gözlerindeki minnet ışığını görmek, dünyanın tüm duygularına bedeldi.

Artık anne-kızdık ve iki afacanla günlerimiz çok güzel geçiyordu. Her şey program dahilindeydi. Saat 4’de Şeyda duşunu alıp, benim odamı kullanarak, diğer arkadaşları gibi fönlü saçlarıyla, tertemiz giysileriyle okuluna gidiyordu. Her gün başarı dileklerimle kapıdan uğurlanarak…

Her geçen gün toparlaması, benimle sohbete başlaması, en önemlisi sağlıklı beslenmesi ruhumu doyuruyordu. Babası tek fobisiydi; ne yazık ki, alkol de alınca arada kendini gösteriyordu. Şeyda’nın da işe girdiğini duyunca; bıraksın okulu işte ne güzel kazanıyor, dediğini öğrenince telefon açtım

-Şeyda okuyacak, kefili benim. Eğer onun istemediği bir şey yaparsanız, gerekli tedbir için her yere başvurmaktan çekinmem. Lütfen kızınıza bu okulu bitirmesi için şans verin. Parasının büyük bölümünü okula yatırıyor zaten… Çok zeki bir kızınız var, bir o kadarda edepli. siz rahatsız etmeyin, yeter, dedim.

Kafa tutmaya kalkan baba ciddiyetimi anlayınca, bize ettiği dualarla kapattı telefonu.

***

Şeyda ile çok güzeldi günlerimiz; çalışkan, dürüst, temiz inançlı, naif bir kızım daha olmuştu. Hepimiz onu çok seviyorduk.

Facebook arkadaşımdı, arada sayfasında gezinirdim; fazla dokunmadan, yorum yapmadan…
İşlerimizin çok yoğun olduğu bir haftaydı, ev badana boya olmuştu. İki afacanın bakımını aksatmadan, evimizi yerleştiriyorduk. Acelemiz yoktu, Bir iki güne biterdi. O akşam facebook’ta sonraki günün doğum günü olduğunu gördüm. Hem de hafta sonuydu ve işimiz bitmez ise Cumartesi’de gelecekti.

Neyse, işlere devam ederken Şeyda geldi.

“-Bak Sevdacan, çok uzadı bu işler… Böyle olmaz ki canım, bugün ne yaparsan yap, bu işler bitmeli, bu evin hali ne yaa, dedim.

Şaşırdı, telaşlandı, neler oluyor der gibi… Gülmemek için kendimi zor tuttuğum yüzüme bakmaya çalıştı. Yok, ciddiydim. Hiç böyle yapmazdım; hafta sonu belki de ona söylemediğim bir planımız vard çocuklarla… Haklıydım da hem.. Ev yarına böyle dağınık kalmamalı, diye,hızla düşündüğünü hissettim, Şeyda’nın.

Nasıl ona fırsat vermeden çalışıyorum, kafamdaki güzel düşünceyi eyleme dönüştürebilmek için… Sonunda işler bitti. İkimiz de yorgunduk ama rahatlamıştık. Şeyda beni yorduğuna üzülüp duruyordu. Giyindi, tam kapıdan çıkarken seslendim, durması için…

Elimdeki bir küçük hediye kutusu ve bir zarfla yanına gittim.

-Güzel kızım, iyi ki doğdun, iyi ki seni tanıdım. Yarın senin doğum günün; bu zarfı al ve lütfen bir pastaneden rezervasyon yap. Arkadaşlarınla kutla bu güzel günü, istiyorum. Bugünkü telaşım bundandı canım, dedim.

Nasıl ağlamakla gülmek arası bir ifade oluştu yüzünde…

-Canım teyzem, anlamıştım bir şey olduğunu. Sen beni hiç öyle koşturmazsın, kıyamazsın ki; gene de kıyamadın. Şimdi sizi öpmem lazım. Bu benim ilk kez kutlayacağım bir doğum günü olacak. Teşekkür ederim, iyi ki varsınız. Buna benzer, yüreğime sevgiyle akan başka sözler de söyledi. O kutlamayı yapacağının sözünü vererek, uçarcasına merdivenlerden inip gitti.

İkinci gün sayfasında resimlerini gördüm, üç arkadaşıyla. Çok güzel bir pasta vardı masada, gözlerinin içi gülüyordu, çok mutluydu… Ben mi? ben zaten çok mutluydum; böyle bir kızımıza yaptığım başarabildiğim güzellikten…

Tam iki yıl Şeyda ile geçti. 3. sınıftayken, biz başka bir şehre taşındık. İki şehirde de taşınırken yerleşirken, ağladığımızı birbirimizden gizleyerek, birlikteydik; sonra ayrı şehirlerde olduk.
Yarım günlük geçici çocuk bakımı işleri buldu, okulunu devam ettirdi. O yaz tatilinde, annesini yalvar yakar ikna ederek, hep görmek istediği İstanbul’a gitmeyi başardık. Hayalinde görmek istediği her yeri gezdik, yapmak istediği her şeyi yaptık. Konsere bile gittik; oğlum ve gelinimin rehberliğinde…

Yeni öğretim yılında dereceye girdiğini öğrendim, yani  ön lisans tamamdı. Ürkek kızım, adım adım yaşam tuğlalarını emek ile, onur ile, sevgi ile örüyordu ve ben böyle bir güzelliğe, az da olsa cesaret katkım olmasından çok mutluydum. Şeyda kendine güvenen bir öğretmen oluyordu. Üniversitede lisansına devam edecekti.

Yolun açık olsun öğretmenim. Biliyorum ki, yolunun kesiştiği Şeyda’ların hep yanında olacaksın, karanlığa bir mum yakacaksın… Işığın hiç bitmesin, dilerim öğretmenim…

13 Kasım 2020

Tülay Demir
 

Tülay Demir
Tülay Demir son yazıları (Hepsini Gör)
15

Bu yazıyı da okuyabilirsiniz

Çocukluk Çağımız Daha Güzeldi Sadi Geyik

Anı

4 Yorumlar

  1. Teşekkür ederim sevgilerimle ⭐?

    0
  2. Genç bir insanın hayatına ne kadar zarif dokunmuşsunuz. Yüreğinize sağlık!

    3
  3. FEVZİYE ŞİMDİ

    Yardıma ihtiyacı olan o kadar çok çocuğumuz var ki! Kimi kaybolurken kimi çeşitli yardımlarla ayaklarının üzerinde durmayı başarabiliyor. Aferin Şeyda öğretmen. Teşekkürler size.

    3

Bir cevap yazın