James Bond’un Senaristi bu yazıyı okusun, acele gelip “Hacıkırı-Belemedik” senaryosunu yazmazsa ne olsun
Gez-gez-bitmez koca dünyada o kadar yer varken, sen James Bond, kalk düş yola, geleeee gele gel de Adanalıların bile yakın geçmişe kadar bilmediği Hacıkırı Köprüsü’nde filim çevir. Siz siz olun da, hadi gelin merak etmeyin şimdi… İyilik yapma isteğimiz kabardı, sizin yerinize biz merak ettik ve zaten geçmişte TV programımıza konu olduğu için hazır notlarımızı elden geçirip “işbu” yazımıza vücut verdik.
Peşin peşin söylenmesi gereken şudur ki, Hacıkırı Köprüsünün başka adları da var; kayıt altına alabildiklerimizi sunalım: Kıralan, Vardıha, Varda, Koca Köprü, Alman Köprüsü, Gavurderesi Köprüsü… Yeter değil mi? O halde, buyurunuz şimdi gizemli ve şaheser köprümüzün cemaziy-yel-evveline.
Sene 1888… Rahmetli Sultanımız Abdülhamit ile Alaman Padişahı, toprağı bol olsun İmparator Kaiser Wilhelm anlaşma imzalamışlar. İstanbul’dan bindikte, Bağdat’a, beri yanda Halep, Şam’a kadar gidilebilecek bir demiryolu ağı olsun diye kavilleşilmiş. Temel güzergah; İstanbul-Bağdat-Hicaz olacak. Alman tarafı, bir an evvel Bağdat’a inerek petrolden en üst düzeyde yararlanmayı koymuş kafasına. Hepsi bu değil, bir de, zenginlik kaynağı olarak bilinen Hindistan ticaret yollarına el uzatmayı da çok önemsemiş. Bizim derdimiz ise, savaş durumunda asker ve mühimmat taşımak.
Haydarpaşa’dan Eskişehir, Konya, Ereğli, Pozan… demişler de, (tı)sını telaffuz edip Pozantı diye bitirememişler. Çünkü, geçilmesi gereken arazilerin tamamı deredir, tepedir, ray döşemenin mümkünü yok.
Müslümanı da, Hristiyanı da Cenab-ı Hak’ka sığınıp “Hele o Pozantı yanları bir dursun, sonradan icabına bakarız” diyerekten girişmişler işe. 1900’lere gelindiğinde, işler adamakıllı gelişmiş gelişmesine de, Torosların Pozantı taraflarına halen bir çözüm bulunmamış. 1902’de, Proje tekrar gözden geçirilip detaylandırılmak istendiğinde, Konya-Ereğli-Burgulu (Burgullu) güzergahı net biçimde kağıda geçirilmiş, Mersin-Adana arası hizmet veren hat üzerinde de revizyon yaparak Hicaz hattı için yeni bir istasyon (Yeni İstasyon), bunun Mersin hattına bağlantısı ve doğuya doğru uzantısı netleştirilmiş. Gel gelelim, Burgulu-Adana arasının nasıl geçileceği konusu bir türlü sonuçlandırılamamış.
AZICIK İSİM SAYALIM
ŞU KONUYU YAYALIM
Proje maliyetini Osmanlı ve Alaman Hükümeti çekiyor. Alaman tarafının parası, Deutsche Bank’tan. Konya-Adana arasında inşaat işlerini yapmak üzere Phillip Holzmann GmbH ile anlaşılmış. Rayları Krupp Şirketi döşeyecek. Elektrik santralı ve tesisatı ise Siemens’ten sağlanacak…
Ph. Holzmann şirketinde iki mühendis var ki, namları dünyalara yayılmış. İnşaat ve demiryolu dediniz mi, bu ikisinin adı geliyormuş akıllara; biri Winkler, anadan doğma Alaman, üstelik Alaman oğlu Alaman. İkincisi ise, Anadan doğma Osmanlı vatandaşı, Rum oğlu Rum;1862 istanbul-Tarabya doğumlu. Sonradan taşınıp yerleşmiş, Alaman vatandaşı olmuş. Adı, Nicholas Mavrogordato…
Konya-Bulgurlu hattına girişilip te Adana’da Yeni İstasyon ve Demirköprü ve doğu-batı hat inşaatı başlatılırken, bu iki mühendis te Adana’ya gelip demir asa-demir çarık kuşanarak çıkmışlar Toroslara. “Bir elinde zembil, bir elinde su testisi, sırtında heybe” şeklinde düşünmeyesiniz; adamlar koskoca alaman mühendisleri, “zibil” nasıl para öyle; gani. Deve katarlarında erzak-nevale, kader Allaha havale, her mezradan bir avcı, her köyden bir yön bulucu alıp bayır senin-dağ benim, bahçe senin, bağ benim; çadır senin otağ benim diyerek, seki seki, yamaç yamaç, dere dere, yayla yayla dolaşmışlar ve sonunda iki güzergahı ele almışlar.
Bir tanesi, Burgulu’dan alıp Halkapınar-Gülek-Durak üzerinden Adana’ya varıyor, diğeri de, Burgulu’da başlayıp Ulukışla- Çiftehan-Pozantı-Belemedik-Hacıkırı-Bucak-Durak ve Yenice üzerinden Adana.
İlki kısa, inşaat için de uygun. Amma velakin bir de fark etmişler ki, 1500 metre yükseklikten aşağı inerken kısa bir mesafede 300 metreye, az sonra da 50 metreye düşüyor. Doğuya giderken iyi… Tren şoförü (Makinist miydi ne) ayağını gazdan çekip kontağı kapatsın, neredeyse Yenice’ye kadar kendiliğinden yelli yelli gelir tren. Gelgelelim, Batıya giderken o yüksekliği tırmanacak lokomotif ne o zaman icat edilmiş, ne de daha sonra…
Olacak gibi değil, dönmüşler ikinci güzergaha.
İki koca mühendis, tekrar deve-kervan, atlı-yayan bu sefer güzergah üzerinde günler haftalar geçirip 12 tünelli, biri çok büyük olmak üzere 10 köprülü bir çözümü yazıp çizmişler.
SULTAN ABDÜLHAMİT
MÜHENDİS MİYDİ NE?
Sultan Abdülhamid-i Sani, yani Padişah İkinci Andülhamit te Torosların nasıl aşılabileceği konusunu beter biçimde merak eder dururmuş ki, sene 1903, Alamanlar bir randevu talep etmişler. Sultan huzuruna bakın kimler çıkmış:
Holzmann GmbH Yönetim Kurulu Başkanı Otto Riesse, Deutsche Bank’ın yeni atanmış Genel Müdürü Arthur Vonn Gwinner, Mühendis Winkler ve Mühendis Mavrogordato. İrade-i Sen’iyye (Yüce İade sahibi anlamında) ve Zıllullah-fil-arz, yani Allah’ın yer yüzündeki gölgesi Sultan Hamit II, çok önemsediği toplantıya mühendis ve mimarlardan oluşan bir ekibi de çağırmış.
Projeyi, anadan doğma Osmanlı ve arazide haftalarını, ayarını geçirmiş olması hesabıyla, Mavrogordato anlatmış, biiiir-bir. Sultan Hazretleri sık sık sorular sorarak detaylar üzerinde de bilgiler almış ve sonunda, olumlu sinyal olarak kabul edilen birkaç “Hımmm” sesi ve gözlerinde ışıltılarla ayrılmış toplantıdan. Yanındakiler, saray kararının en kısa zamanda tebliğ edileceğini söylemişler.
ALAMANIN MALZEMESİ
Kadere bakın ki, o sıralarda emr-i hak alaman mühendis Winkler’i öteki dünyaya göndermiş. Böylece, Anadan doğma Osmanlı çocuğu olan Nicholas Mavrogordato şantiye şefi olmuş ve koşmuş gelmiş Hacıkırı’na…
Nasıl gelmesin ki, adam zaten daha padişah huzuruna çıkmadan evvel tüneller için Belemedik’te, koca köprü için de Hacıkırı’da hazırlıkları çoktaaan başlatmışmış bile…
ŞANTİYE BİNALARI: Dünyanın sayılı demiryolu köprülerinden sayılan Hacıkırı Ana İnşaatı 7 yıl sürmüştü. Bu büyük işe uygun bir şantiye elbette kaçınılmazdı.
ADANA’MIZDAN DEVESİ
Almanya’da hazırlanmış demirler, çimentolar yüklenmiş vapura, vapur gelmiş buharını savura savura… Mersin’e ulaştığında, katar katar develer, ben diyeyim onlarcası, siz deyiniz yüzlercesi ıhtırılıp(*) yüklenmişler. Boyunlarındaki çan sesleri o kadar yüksek çıkıyormuş ki, uzaklardan akıncı mehteranı gibi algılanıyormuş. Develer senelerce yük taşımışlar Tarsus ve Bucak üzerinden Gavurderesi kavşağına.
Gavurderesi dediğimiz, Hacıkırı Köprüsü’nün kurulduğu deriiin ve haşin vadi. Köprünün bir yamacı Hacıkırı, diğer yamacı Alçakgedik. İki yana dağıtılıyormuş malzemeler. Bir kısım deve katarları da, Belemedik şantiyesini besliyormuş.
Uzatmayalım, 1902’de avan projesi, 1903’te kesin çizimi yapılan Hacıkırı Köprüsü inşaatına 1805 senesinde başlamışlar ve 1912’de bitirmişler. Tam trafiğe açılması ise, doğu güzergahının önemli ölçüde ikmal edildiği 1916 yılında mümkün olmuş.
HUSUSİYETLERİ
& ÖZELLİKLERİ
Her ne kadar Hususiyet ve Özellik aynı anlamı taşıyorsa da, ara başlıkta iyi durduğu için ikisini kullandım. Siyasetçiler “Hürmetle ve saygı ile” derler, “Muhabbet ve sevgi” ile derler de, her ikisinde aynı anlamlı sözcük kullandıklarını bilmezler ama, biz hiç olmazsa hem biliyoruz, hem bilmeyenlere öğretiyoruz; siyaset üstüyüz yani.
Efendim, Hacıkırı Köprüsü, çelik-kafes, taş örgü tekniği ile yapılmış olup, böyle yapılarda pek rastlanmayan dairesel güzergahlıdır. Köprü kavisi, 1220 metre yarıçaplı bir daire parçasıdır. Çelik kafes alanı üzerinden hesaplandığında 220 metre, vadinin Hacıkırı ve Alçakgedik arasındaki mesafe ile ölçüldüğünde 172 metre uzunluğa sahip. 4 Ana ayak üzerinde, 3 ana kemerlidir. Köprü üst yüzeyi ile vadi tabanı arasındaki mesafe günümüzde 99 metre olmakla birlikte, zamanla taşınmış malzemeler dikkate alındığında, inşaat sırasında daha derin olduğu kesin.
Biri alman mühendis olmak üzere inşaat sırasında 22 can almış. Mühendislik görevi Almanlara, ustalık işleri Ermenilere, bedene dayalı amelelik hizmetleri de Türklere verilmiş. Ustalara, ameleye verilenin 3 katı ücret verilmiş.
İstanbul-Hicaz arasında bu kadar büyük, bu kadar yüksek başka bir köprü yok. Hele böyle kavisli köprü gören bir Allah kulu deseniz, hiç yok.
TAM GAZİ OLAYAZDI,
KADERİ BAŞKA YAZDI
Sene 1920… Mart’ın 16’sı. Gazi Mustafa Kemal Güney Milis kuvvetlerine emir veriyor: “Fransızın ikmal yolunu yok edin!”. Çete Reisi Emin Ağa (Polat) hemen varıp geliyor Hacıkırı’na, ayaklarına sarıyor dinamiti. Tam patlatacak, Mösyö Deduval yalvar yakar engelliyor. Deduval, Mavrogordato tarafından bakım-onarıma görevlendirilmiş Fransız Mühendis.
Sonunda, Yaramış Köprüsü üzerinde mutabık kalınıyor ve Hacıkırı gazilikten kurtuluyor.
İnşaat sürecinden fotoğraflar
Velakin köprü ve civarı son derece stratejik alanları kontrol ediyor ve Fransızların elinde. Kuş uçurtmuyorlar. Kuvvetlerimiz buradan öteye bir geçebilse, çok yol alacak ama, nasıl? Karaisalı’da konuşlanmış kuvvetlerimiz bakıyor ki bu böyle olmayacak; tekrar “elde ne var” hesabına girip silahlarını bir soldan, bir de sağdan sayıyorlarsa da, sonuç hep aynı; topu topu 300 silah. Üstelik, umumi kaliteye bakarsanız, kara-barut, dolma-tüfekten ileriye gitmez. Sonunda, “Yahu alında ne yazılı ise o gelir başa; ya şehit oluruz, ya gazi!” deyip 300’ü silahlı 2300 nefer 1920, Nisan 2’yi 3’e bağlayan gece sessizce gelip mevzilenmişler. Sabahın aydınlığında da Fransız kumandana “Teslim olun, biz bu kadar kalabalıkken boşu boşuna ölmeyin” haberi gitmiş. Fransız bilmiyor mu silah ve teknolojik farkı? Biliyor elbet; “Yok!..” demiş, ve çarpışma kopmuş bunun üzerine.
Olup biteni anlayabilmek için önce bir “Hikmetullah!..” demek gerekir.
Bizim 300 çakaralmaz silah, iman gücü ile birleşince üstün gelmiş ve 6 Nisan’da Hacıkırı elimize geçmiş.
Ne dersiniz, bu geçmişten iki tane daha 007 James Bond çıkmaz mı yani?
________________________________________________________________
(*) Ihtırmak: Yük atmak ya da indirmek amacıyla deveyi çöktürmek
- Notlar ve Fotoğraflarla Gizemli Çin – 4. BÖLÜM Nurettin Celmeoğlu - 19 Nisan 2021
- Notlar ve Fotoğraflarla Gizemli Çin – 3. BÖLÜM Nurettin Celmeoğlu - 12 Nisan 2021
- Notlar ve Fotoğraflarla Gizemli Çin – 2. BÖLÜMNurettin Celmeoğlu - 7 Nisan 2021
Hacıkırı Köprüsü’ne verilen emekler kadar sizde gerekeni yapmışsınız. İnceliklere ulaşan bilgilendirme için teşekkür çok ederiz.
Bu tarihi köprünün tanıtımı Nurettin Çelmeoğlu tarafından çok ilgi çekecek bir üslupla yapılmış. Böylesine özellikli bir öz varlığımızı dünya turizminde cazibe merkezi haline getirmemiş olmamız da bizim çok büyük eksiğimiz. Elinize sağlık.
Hacikiri Köprüsü yazacaktım.Yanlis yazmışım.Duzeltemedim.Boyle düzelteyim dedim.
Hacımimi Köprüsü yapımı ve özellikleri,tarihteki yeriyle ne güzel anlatılmış.Elinize sağlık.
Muhteşem, bilgi dolu bir anlatım. Emeğinize sağlık.
👍👍