Çanakkale Savaşlarına Nereden ve Neden Gelindi? İbrahim Uysal

Olaylara bakarken kendi tarihi gerçekçiliği açıdan bakmak, daha doğru bir yaklaşımdır. Örneğin, 1800’li yılların sonu,1900’lü yılların başındaki Çanakkale ile, 1917 Bolşevik/Rus/Proleter Devrimi sonrası Çanakkale’ye ve daha sonrasına aynı gözlükler ile bakamayız.

Artık, 1900’lü yılların başıdır ve Osmanlı İmparatorluğu henüz yıkılıp yok olmamıştır. Hüküm sürdüğü topraklar üzerinde, idari ve
askeri açıdan yönetecek organizasyon gücü ve yeteneği kalmamıştır. Mali açıdan ise Duyunu Umumiye boğazına çökmüştür.

İmparatorluklar feodal düzen/dönemlerin ekonomik ve siyasi yönetim sistemleridir. Birleşik Krallıkta başlayan Sanayi/ Endüstri Devrimi ile, 18. ve 19. yüzyıllarda, yeni buluşlar ile üretim araçları şekli değiştirmiş ve makineleşme sonucunda gelişen ticaret ile de Avrupa, Amerika ve Japonya’da, sermaye birikimi yaşanmıştır.
Çağın her türlü bilgi birikimini ve teknolojisini kullanan bu devletlere, üretiminde kullanacağı hammadde kaynakları ve yeni pazarlar gerekmiştir. Bu da ancak imparatorlukların parçalanması sonucunda ortaya çıkacak küçük ulus devletler ile mümkündür.

Ayrıca, sanayi devrimini yaşayan Avrupa’da, kentleşmenin yaygınlaşması sonucunda, tarımsal gıda ürünlerine gereksinim artmıştır. Bunun için de, Afrika’nın işgal ederek sömürgeleştirilmesi, diğer yandan da, geniş tarım alanlarına ve steplere sahip Rusya ile yakın ilişki içinde olunması gerekmiştir..

Bu bağlamda, sanayileşmiş Avrupa Devletleri, Osmanlı Devleti ile Afrika’da karşı karşıya gelmiştir. Osmanlı, bu toprakları sessiz sedasız terk ederken, Trablusgarp’ı ise, Eylül 1911’de başlayan ve iki yıl süren bir savaşı sonrasında kaybetmiştir.

Mustafa Kemal, Trablusgarp cephesinde

 Türk Tarihinde bu, Trablusgarp/ Türk-İtalyan Savaşı olarak geçer.

Her ne kadar Trablusgarp savaşı, Osmanlı İmparatorluğu ile İtalya Krallığı arasında yaşansa da, dönemin hakim devlet ve milletlerinin doğrudan ya da dolayı etkileri ve katkıları olmuş; savaş, Trablusgarp dışında Adriyatik Denizi, Ege Adaları, Çanakkale Boğazı ve Kızıldeniz gibi farklı bölgelerde de sürmüştür.

Birinci Dünya Savaşında da İtalya, Osmanlı topraklarından, Trablusgarp Vilayetine bağlı Trablusgarp, Fizan ve Sirenayka bölgelerini işgal edip, “Libya Devleti”nin kurulması için yerel güçleri de teşvik ederek, sürece onlara her türlü olanağı sağlayacaktır.

Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun, 28 Temmuz 1914’de Sırbistan’ı işgal etmesi ile başlayan Birinci Dünya Savaşı İtalyan, Fransız ve Yunan askerlerince işgal edilecektir

Günün İtilaf Devletleri, İstanbul’u işgal ederek, boğazların kontrolünü ele geçirmek, İttifak Devletlerini zayıflatarak Çarlık Rusyasına güvenli bir ticaret yolu açmak için Çanakkale Boğazı’na girip, Anadolu ve Trakya’yı işgali planlamışlardır.
Başlangıçta İngiltere, Fransa ve Çarlık Rusyası’ndan oluşan İTİLAF DEVLETLERİNE, daha sonra İtalya ve Amerika’da katılacaktır. Birinci Dünya Savaşı sürerken 1917 Sovyet Devrimi sebebiyle, Rusya ittifaktan ayrılacaktır.
Bunun karşısında İTTİFAK DEVLETLERİ ise başlangıçta, Almanya, Avusturya-Macaristan, Osmanlı ve İtalya’dan oluşan İttifak;

İtilaf devletlerince savaş sonrası İtalya’ya Osmanlı topraklarının vaad edilmesi ve diğer ittifak üyeleri ile yaşanan sorunlar sebebiyle, Nisan 1915’de İtalya İttifak devletlerinden ayrılıp, itilaf devletlerinin safına geçmiştir.

Çanakkale savaşında batırılan ilk İngiliz gemisi Bouvet

Bütün bu gelişmeler ışığında ÇANAKKALE SAVAŞININ sürecine bakmak gerekir ise, Çanakkale Savaşı, Birinci Dünya Savaşı sırasında 1915–1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası’nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan ve düşmana ÇANAKKALE GEÇİLMEZ dedirten bir savaştır.
Bir başak özelliği ise, Mustafa Kemal’in de 57.Alay askerlerine: “Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar alabilir.” dediği savaştır.

Birinci Dünya Savaşı, 11 Kasım 1918’de Fransa’da imzalanan ateşkesle resmen sona ermiştir ama;
13 Kasım 1918 Çarşamba, İtilaf Devletlerinin Donanmasına bağlı zırhlılar, Galata Rıhtımında: 22 İNGİLİZ, 17 İTALYAN, 12 FRANSIZ VE 4 YUNAN ZIRHLISINDAN oluşan bir donanma ile ÇANAKKALE BOĞAZI geçilerek İstanbul’a işgale gelmişlerdir.

Bu çerçevede de, Saray ve Padişah’ın bilgisi dahilinde, MONDROS Ateşkes Antlaşması gereğince, İngilizlerin komutasında karaya asker çıkararak İSTANBUL’U işgal etmişlerdir.

Bu sırada Mustafa Kemal de İstanbul’da, Anadolu’ya Ulusal Kurtuluşu örgütlemek üzere geçmek için gizliden gizliye çalışmaktadır. Devlet içinde ve dışında ki etkili ve etkisiz çok yakın arkadaşları da bu konuda kendisine yardım etmektedirler.

1915’in ilk aylarında başlayan, 8 Mart 1915’de “ÇANAKKALE’NİN GEÇİLEMEYECEĞİ” gören düşman kuvvetleri geri çekilmek zorunda kalmış olsalar da, İstanbul ve Anadolu’yu işgal etmekten asla vazgeçmemişleridir.

Düşman zırhlılarını Çanakkale’de 70 bin şehit verme pahasına durdurup İstanbul’un işgalini önleyen Mustafa Kemal; bu kez de, Haydarpaşa’dan karşıya motor ile geçmek ister ama Boğazı kontrol eden İngiliz İşgal Kuvvetlerince, izin verilmez.

İki saat bekledikten sonra, köhne bir motorla Boğaz’a sıra sıra kale gibi demirleyen demir zırhlıların arasından karşıya geçmeye çalışan Mustafa Kemal; Geçerken zırhlılara şöyle bir bakıp, yanındakilere: “GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER!..” diyecektir.

Osmanlı Sarayı ve Padişah teslim olmuş, İttihatçı liderler kaçmış, ordular dağıtılmış, başkent İstanbul Fatih’ten bu yana ilk kez düşman tarafından işgal edilmiştir!…

Ülkenin dört bir yanında ve Payitahtın bulunduğu İstanbul’da işgaller yaşanırken Mustafa Kemal, Anadolu’ya geçip Ulusal Kurtuluş Savaşını başlatmak düşüncesindedir. Bunun için de saray, işgal kuvvetleri ve mevcut ordu komutanları dahil herkes ile görüşmekte, ne düşündüklerini anlamaya çalışmaktadır.

Bir yandan da, Birleşik Krallık Savaş Konseyi sekreteri Albay Hankey, Winston Churchill’in de desteğiyle 1914 Eylülünde, Çanakkale Boğazı’nın donanmayla geçilerek İstanbul’un işgalini öngören bir planı, savaş konseyine sunar ve Birleşik Krallık ve Fransa gemilerinden oluşan donanma ile Çanakkale Boğazına geniş çaplı bir saldırıyı şubat 1915’de başlatır.

Özellikle 19 Şubat 1915 ve 25 Şubat 1915 bombardımanları sonucu Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Çobanlı, bir kısım tabyalarının geri hatta çekilmesini emrini uygular.

En güçlü saldırı ise 18 Mart 1915 günü uygulamaya konulur. Bu plan ile Birleşik Kuvvetler Donanmasına ağır kayıplar verdirilir ve düşman, deniz harekâtından vazgeçmek zorunda kalır.
Düşman işgallerine karşı bu toprakların kurtuluşu için 19 Mayıs 1919’da, Mustafa Kemal öncülüğünde yakılan ÇOBAN ATEŞLERİ başarılı oldu ve Ulusal Kurtuluş Savaşı kazanıldı ise, bunda ÇANAKKALE SAVAŞININ rolü çok büyük olmuştur.

8

Bu yazıyı da okuyabilirsiniz

Çocukluk Çağımız Daha Güzeldi Sadi Geyik

Anı

Bir yorum var

  1. Kaleminize emeğinize sağlık hocam

    0

Bir cevap yazın