Çırılçıplak Bir Yalnızlık Sevda Akyol Baştımar

Yaşam başlar ve biter. Nasıl başlayıp nerede sona erdiği değil, ikisi arasına neler sığdırabildiğin önemlidir aslında.

Amin Maalouf 

ÇIRILÇIPLAK BİR YALNIZLIK

Her birey için farklı bir anlam taşıyan yaşamdan kopma, zorunlu olmadıkça üzerinde konuşmak istenmeyen bir konudur. Sevdiklerimizi yitirdiğimizde yüreğimizin sızladığını duyumsar, ölümün o soğuk yüzüyle karşılaşınca biraz olsun durulur, kısa bir süre sonra da hiçbir şey olmamış gibi her şeyi unutup günlük yaşantımıza geri döneriz.

Bireylerde varoluşsal kaygıya neden olan, bilinçaltımıza acımasız bir gerçek olarak yerleşen ölümü düşünmek istemeyişimizin en önemli nedenlerinden biri korkularımızdır. Korkularımızın temelinde çoğunlukla iye (sahip) olduklarımızı yitirme düşüncesi, sevdiklerimizi bir daha görememek korkusu, yalnızlık duygusu yatar. 

sevdiğim insanlar

hepsi toprak oldular

yalnızlığın dibindeyim

ıssız bir yerde asılı yüreğim

değişmez yolum

geriye kalan

bir tek gömüt taşım…

Ölüm geri dönülmezliktir.

Canlılar doğar, bir süre sonra da yaşamdan koparlar. Ölüm, bu yerkürede her canlı için ötelenmeyen tek gerçektir.

Ölüm sonsuzluktur. 

Lukretus der ki: 

“Ben varken ölüm yok, ölüm varken ben yokum; o zaman korkacak ne var? Bu durumda korkmak, ahmaklıktan başka bir şey değildir.“

Ölümü içselleştirmek, ölümden korkmamak, ölüm bilincine varabilmek yaşamımıza kuşkusuz varsıllık katacaktır.

Kendisini bu gerçeğe hazırlamayan, ölümle yüzleşmekten kaçınan her insan, yaşamı boyunca mutsuz olur. Yaş aldıkça bu kaygı daha da artar.

Unutmayalım; varsıllık ve gönence içinde yaşayan da, yoksullukla boğuşan da bu yaşamdan eşit koşullarda gider. 

Ne acıdır ki doğanın bir parçası olan insan, yaşamdan kopma zamanı geldiğinde birkaç metre bez parçasına gereksinim duyacağını bilmezlikten geldiği gibi yaşamı boyunca uğruna acımasızca savaşım verdiği tüm yalancı varsıllığını bu yerkürede bırakacağı gerçeğini kabullenmekten kaçınır.

Oysa ölüm, eşitlikçidir.

……

Saygın düşündeşlerim,

gövdesini kaplayan ölümcül ura bu akşam yenik düşen Lora’yı yarım saat önce son yolculuğuna hazırladım.

Boynunda asılan kolyesini, küpelerini, incelmiş yüzüğünü çıkarıp komodinin üzerinde bulunan kutuya sessizce bırakıp soğuyan gövdesine son kez dokundum.

– İşte, dedim, işte yaşamın gerçek yüzü…

Çırılçıplak bir yalnızlık!

İçime akıttığım gözyaşlarıma, ışıklığa vuran yağmur damlaları eşlik ederken sessiz ağlayışlardaydım.

döl yatağına düştüğünde yalnızdın

suyunu sevginin kaynağından içtin

yerküreye çıplak geldin

çıplak gideceksin

varsıllığına aldanma!

İnsanoğlu keşke bu gerçeğe odaklanabilse…

Dünya barış kokardı.

Saat gecenin beşi. Birazdan gün ağaracak…

Her sabah gözgüye (aynaya) baktığımızda kendimize; konuğu olduğum bu yerkürede; ölümle yaşam arasındaki bu ince çizgiye bugün hangi güzellikleri katabilirim, sorusunu sorabiliyorsak, ne mutlu bize… 

Ben, uzun süredir salt bu düşünceyle güne başlamayı ilke edindim.

Sevda Akyol Baştımar

Yazarın UYANIN KADINLAR yazısını okumak için tıklayınız. 

Sevda Akyol Baştımar
Sevda Akyol Baştımar son yazıları (Hepsini Gör)
11

Bu yazıyı da okuyabilirsiniz

Çocukluk Çağımız Daha Güzeldi Sadi Geyik

Anı

Bir cevap yazın