Değişim

Carl Sagan

-“insan toplumları genel olarak sıradüzen (hiyerarşik) bir yapıya sahiptirler, adetlerine bağlıdırlar ve yeniliklere açık değildirler. Değişim önerileri kuşkuyla karşılanır. Amerikan toplumunu ve diğer toplumları yeniden yapılandırma girişimlerinde karşılaşılan güçlüklerin çoğu, var olan durumdan çıkarları olan grupların gösterdiği dirençten kaynaklanır. Önemli değişiklikler hiyerarşide üst sırada yer alanların aşağıya doğru birçok basamak inmesini gerektirebilir. Bu onlar için istenmeyen bir durum olduğundan karşı koyarlar.” (1)

Heraklitos

– Yeryüzündeki her şey, hiçbir cismin değişmez bir biçim almasına izin vermeyen sürekli bir akış içerisindedir. Çevremizdeki her şey değişir. Bizde değişiriz, değişmez denilenler de değişir. “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.”(2)

 

– Ancak, “değişim bir toplumun yaşamında önemli yeri olan sınıfların ve genel olarak halk yığınlarının değişikliği istemesi ve yürütmesi işi durumuna gelmedikçe, o değişim toplumu daha iyiye değil, belki daha kötüye götürür. Değişmeyi zoraki, israflı ve yüzeysel bir biçime sokar. Türk tarihinde modern reform düşüncesinin doğuşundan itibaren Türkiye’de durum böyle olmuştur. Bu durum, gelişme ve kalkınma konularını çok nazik bir konuma getirir.(3)

– Dünyaya din penceresinden bakan, her çözümün gökten indiği sanılan kitaplarda bulunduğuna inananlar, doğal olarak değişime karşı en katı direnci gösterirler. “Onların bu yola gitmeyişlerinin nedenini anlamak bizim için, yani toplumsal hayatta değişmenin normal bir tarih olayı, aynı zamanda evrimsel bir zorunlu süreç olduğunu kabul eden kimseler için biraz güçtür. Bunların “aslında değişimin nedenlerini aramamaları, hayatı duran, değişmeyen, değişmemesi gereken bir düzen saymalarından ileri geliyor. Ortaçağ düşünüşünün temeli budur. Ona göre, var olan düzen (nizam-ı âlem) Tanrı’nın takdir ettiği bir düzendir; ideal olan odur.”(4

 

Prof. Dr. Ali Demirsoy

“Bunun için, batı sosyologlarının da sık sık örnek verdiği Berlin’deki Kreuzberg mahallesi en iyi örnektir. Sovyetler yıkılmadan önce, yaklaşık 100.000 Türk işçisi, özellikle 1964 yılında gelenler, Doğu Almanya’ya tam sınır olan ve tehlikeli bir yer olarak bilinen Kreuzberg’e yerleştirildi. Aradan tam 50 yıl geçti, Kreuzberg’deki işçilerin gerek davranış, gerek sosyal işlevler, gerek dünya görüşü, gerek giyim kuşam, gerek analitik düşünce vs. vs. (Sümerbank pazen pijamalarla sokaklarda dolaşmak dâhil) bakımından bir adım değişmediği gözlendi.”(5)

Nail Çakırhan

– Bütün olumsuzluklara karşın zaman ileriye akan bir ırmaktır. “Sizi eteğinizden çekerler, bir süre geri gidersiniz. Umutsuz olmak için sebep yok. Geleceği çok aydınlık görüyorum. Mustafa Kemal zamanını düşünün. Elde yok, avuçta yok. Gençler çöllerde kalmış. Dönenler ya topal, ya bilmem ne. Oralardan geliyor bu memleket.”(6)

 

Ethem Arı

– Sonuç olarak değişim ileri geri işleyebilen toplumsal bir olgu olduğu söylenebilir. İlk olarak değişimi toplumsal sıradüzende (hiyerarşide) üst sırada bulunan “tuzu kurular” istemiyorlar. Çünkü toplumsal bir altüst oluş nerede durur, durduğunda kendi konumları ne olur bilemezler. Din ağırlıklı, dünyaya din penceresinden bakanların çoğunlukta olduğu toplumlarda ise var olan düzeni (nizam-ı alem) Tanrı’nın takdir ettiği ideal düzen olarak kabul gördüğünden değişime direniyorlar. Durum böyle olunca bizim gibi toplumlarda değişimin, değişerek gelişimin önü kapanmış oluyor. Öte yandan evrimsel sürecin zorlamasıyla durağan, duramayan değişimi sonsuz enerjiyle durmadan çalışması gereken saate benzetirsek, önüne engeller çıktığında geriye doğru işlemeye başladığını, özellikle yarım yüzyıllık bir süreçte çok net olarak görebiliyoruz.

(1) – Carl Sagan / Cennetin Ejderleri / Say Yayınları 2.Baskı 2015 s.197
(2) – Herakleitos (İÖ.535-475)
(3) – Niyazi Berkes / 200 Yıldır Neden Bocalıyoruz / Cumhuriyet Kitapları s.16-17
(4) – Aynı kitap s.10
(5) – Prof.Dr. Ali Demirsoy / Bu Ülkenin İnsanları Evrim Kuramından Ne Anlıyor?
(6) – Nail Çakırhan / Gazeteci ve Türkiye’nin ilk alaylı mimarı. Ağahan Mimarlık Ödülü sahibi.

 

ETHEM ARI

16 Eylül 2019

ETHEM ARI
İzlemek için
7

Bu yazıyı da okuyabilirsiniz

Çocukluk Çağımız Daha Güzeldi Sadi Geyik

Anı

5 Yorumlar

  1. “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” sözünü çok anlamlı buluyorum. Yaşamda hiç bir şey olduğu gibi kalmamıştır. Geriye dönüşlerde bile aksi yönde uyanış olarak değişim dalgasını peşinden sürükler. Bu anlamlı paylaşım için teşekkür ederiz Ethem Bey, Sağ olun

    1
  2. Değişim doğası gereği süreklidir.Genellikle ve olması gerektiği değişimin ilerleme şeklinde olanıdır.Ileri teknoloji,ılerleyen bilim ve buna bağlı olarak ileri doğru gelişen insan düşüncesi.Bunun önüne bir engel konduğu zaman geriye doğru bir değişim olur ki insanlık için zararlı olan budur.Dunyada bizi çok gerilere iter.Gelisen teknolojiyle daha bir hızlanan ileriye doğru gelişime neden olan Değişim,buna direnen toplumları çok geride bırakır.Bu konuyu tahlil etmemizi sağlayan yazınızı beğenerek okudum.Anladigimi da yorum olarak yazdım.Yanlis ya da eksiğim varsa eleştiri ve düzeltmelere açığım.

    1
  3. FEVZİYE ŞİMDİ

    Hiyerarşisi üst sıralarda olanlar elbette değişimi istemez sıranın değişeceğine korkarlar çünkü. Sosyolojik yazılarınızı merakla takip ediyorum. Kaleminize sağlık.

    1
  4. Bölümce aralarında alıntı olan bölümler birbirine karıştığı İçin yazının tamamı alıntılardan oluşmuş gibi görünüyor. Burada paylaşılan yazılar kalıcı olduğu için daha özenli yazı göndermem gerekiyor. Aşıdaki bölünce yazının özeti gibidir ve sonuç olarak değişimden ne anladığım bölümdür.
    *
    “Sonuç olarak değişim ileri geri işleyebilen toplumsal bir olgu olduğu söylenebilir. İlk olarak değişimi toplumsal sıradüzende (hiyerarşide) üst sırada bulunan “tuzu kurular” istemiyorlar. Çünkü toplumsal bir altüst oluş nerede durur, durduğunda kendi konumları ne olur bilemezler. Din ağırlıklı, dünyaya din penceresinden bakanların çoğunlukta olduğu toplumlarda ise var olan düzeni (nizam-ı alem) Tanrı’nın takdir ettiği ideal düzen olarak kabul gördüğünden değişime direniyorlar. Durum böyle olunca bizim gibi toplumlarda değişimin, değişerek gelişimin önü kapanmış oluyor. Öte yandan evrimsel sürecin zorlamasıyla durağan, duramayan değişimi sonsuz enerjiyle durmadan çalışması gereken saate benzetirsek, önüne engeller çıktığında geriye doğru işlemeye başladığını, özellikle yarım yüzyıllık bir süreçte çok net olarak görebiliyoruz.”

    1
  5. Fatmanur Caner

    Suyun muhakkak sonuç olarak kendi kanalında ileriye aktığı doğrudur. Ama insanlar yaşadıkları zaman dilimini düşünürler ve o sınırlar içinde olanlarla ilgilenirler. Çünkü etki alanındadırlar. Olacaklar realite olarak yaşanır. Acılar, yokoluşlar belki de yıllar yıllar süren baskıcı iktidarlar. Evrensel değişim dönüşümü ise resmi tarihçiler, yaşayan tarih yazıcıları sonradan yazarlar. Şu zamanlarda da aslında dönüşüm değişimin arifesinde ya da tam içindeyiz. Ama sonraki anlatımlarda bunu tam anlamıyla anlıyacağız. Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete atasözü her dönem için geçerlidir. Ama gerçek kıyamet her zaman olmaz. Gerçek olduğunda biz onun adına değişim dönüşüm diyoruz.

    6

Bir cevap yazın