Deprem bir doğa olayıdır.
Fay hattının geçtiği yerlerde; zengin fakir, doğu batı gözetmeksizin saniyeler içerisinde gelir ve biter.
Yani ülke olarak deprem kuşağında yer almamız nedeniyle, fay hattının olduğu yerler ne yazık ki depreme gebe…
Bu gerçekten kaçamayız ancak bu gerçeği biliyor olmamız, hazırlanmak için avantaj sunuyor.
Öncelikle;
– Buna göre; imar ve kalkınma planı gerçekleştirilmeli.
– Buna göre; kat sayısı ve bina denetimleri yapılmalıdır.
– Buna göre; en başta yüklenicilerin eğitilmesi, her isteyenin yüklenici olamayacağı, olacak ise bunun da mutlaka bir yeterlilik belgesi ile belgelendirilmesi gerekir.
– Buna göre; yapılara oturma ruhsatı verilmeden önce oturmaya uygun mudur, değil midir diye, gerçek bir denetimden geçirilmesi gerekir.
Ancak her şeyde olduğu gibi bu konu dada ülke olarak karnemiz zayıf. Deprem kuşağında yaşamamıza rağmen, hiç bir ciddi önlem alınmıyor. Aslında yukarıda sıraladığım “yapılması gerekenler” listesinin çoğunun yasaları, yönetmelikleri vardır. Ancak dayı, ahbap, siyasi ilişkiler ve ne yazık ki maddi çıkarlar ile uygulama savsaklanır. İnsan canı hiçe sayılır ülkemizde. Kimimizin ölüsü gecekondudan, kimimizin ölüsü bir yaşam boyu çalışıp, didinerek sahip olabildiğimiz tek mülk olan bir apartman dairesinin yıkıntısından çıkar.
En küçük bir sarsıntıda bile onlarca insan ölüyor, binalar tuzla buz oluyor. Ne çok yazık ki, her seferinde kurban bir başka şehir ve deprem sonrası manzaraları yine hep aynı.
Ve her seferinde deprem mağduru maalesef yine yoksullar oluyor.
Deprem en çok yoksullara felaket olur. Deprem en çok yoksulların evini başına yıkar.
Çünkü depremde yoksulluğunuzun geri dönüşümü sadece ölümdür. Yoksullar en lüks, en güzel evleri zenginler için yapar. En dayanıksız, en derme çatma evlerde ise kendisi oturmak zorunda kalır.
Kendi yaşam garantisi yoksulluğu ile eşdeğerdir. Depremde ne kadar yoksul iseniz, ölüme de o kadar yakınsınız.
Sonra deprem olur, yoksul ölür, zengin ihtişamlı evinde yaşamaya devam eder. Zenginin yaşam garantisi, yoksulun sırtında… Yoksulluğun ölme ya da yaşamda kalması arasındaki çizgi, yoksunluğunun derecesinde gizli.
Zira insanı deprem değil yoksulluk öldürür. Demek ki neymiş; bu ülkenin bir de yoksulluk gerçeği varmış.
Yoksulluk yok olmadığı müddetçe ölümler de kaçınılmaz olacaktır. Ama ne yazık ki, her depremin yaraları daha kabuk bağlamadan, unutulmaya yüz tutulur, hiç bir ders çıkarılmaz.
Her deprem bu gerçeği hatırlatsa da, ne yazık ki, ateş bir tek düştüğü yeri yakıyor her seferinde…
Sonuç; yoksul ölür, zengin kalır. Depremler de can almaya devam eder.
Zeynep Kıyak
29.03.2021
- Geç Kalma Zeynep Kıyak - 2 Ağustos 2022
- Yolculuk Zeynep Kıyak - 7 Haziran 2022
- Selam Götür Zeynep Kıyak - 1 Nisan 2022
Bizde her olay sonrasında nutuklar atılır ve kısa süre sonra her şey aynı noktaya gelir. deprem kuşağında yaşayan bir ülkedeki “deprem tedbirleri” günlük kararlarla alınır ve unutulur. Yüreğinize sağlık.
Kirlenmiş bir ahlaktan güzel şeylee çıkmıyor Zeynep’cim. Bir de yoksulluk olunca her yük, her acı yoksulun payına düşüyor maalesef
Duyarlı güzel yüğreğine, kalemine sağlık canım Çok önemli bir konu ve çok anlamlı bir yazı. Hep var ol güzelliklerinle. Sevgimle♥️👏
Kaleminize, emeğinize sağlık. Sonuç fakirler ölür zenginler yönetmeye devam eder
Sizinde yüreğinize sağlık Hatice hanım.
Keşke ders alınsa…
Ama nerdee! İşin için de rant, hırsızlık var.
Muteahhitler doğru iş yapsa zaten bina yıkılmaz.
Sizinde yüreğinize sağlık. Maalesef vicdan yok.
Cehalet, rant at başı yürüyor .
Hal bu iken, olan da garibana oluyor.
Aynen de öyle can Sibel.
Maalesef depremden ders çıkarmıyoruz, göçük altında ezilmiş bedenleri çıkarıyoruz.
Yasalar işlenmiyor; dediginiz gibi olan fakir fukaraya oluyor. Yüreğinize sağlık.
Neden güçlendirilmiş, binalar yıkılmıyor?
Parası olanın, evi, keyfi yerinde.
Neden hep garibanın evi yıkılıyor.
Evi kerpiçten, ekmeği darı, hayatı yoksulluk.
Yapılan binaların hepsi, müteahhit lerin yaptığı
hırsızlık yüzünden.
Adalet yok, hele vicdan hiç yok.
Yüreğinize sağlık.
Bir ömür çalış, didin bir çatı sahibi ol. Yuvam de sonra bir afet ve yuvam deyip koşa koşa girdiğin dört duvardan dört kolluyla çık acı hem de çok acı ama ne bir toplanma alanı ne bir korunma yöntemi uygulanmıyor. Biz kural koyuyoruz yasak diyoruz ama uygulamıyoruz . Olan fakire fukaraya…
Kaleminize, yüreğinize sağlık. Ders alınsa ne yazık ki….