1960 yılında Başbakan Menderes ile Maliye Bakanı Hasan Polatkan ABD’ne borç istemeye giderler. Suat Hayri Ürgüplü Washington büyükelçimizdir. Maliye bakanlarının randevusuna Ürgülü’nün diplomatik yapılagelişe (teammülere) uygun değil diye karşı çıkmasına karşın Başbakan Menderes de gider. Yerel saatle 09.00’daki görüşme, bütün kabuller bittikten sonra saat 15.00’te gerçekleşir. Görüşmede bulunan Nelson Rockefeller, o ünlü “Oltaya takılmış balığın yeme ihtiyacı yoktur” sözünü söyleyerek borç para vermez. Anladım ki ABD, Menderes’i gözden çıkarmıştı, diyen Ürgüplü’nün anılarında okumuştum bunları.
Amerika dönüşü hükümet karşıtı eylemler yoğunlaşır. Belki bu eylemlerle hükümet istifaya zorlanabilirdi. TSK’nin darbe yapıp bir de Menderes ile iki bakanın asılmaları Türkiye’nin siyasal dengesini bozmuş. Hiç ilgisi olmadığı, hatta İsmet İnönü idamları engellemek için yoğun çaba harcadığı halde medya marifetiyle fatura CHP’ye kesilmiş. Bunun sonucunda toplumda sağ sol (halkçı-demokrat) kutuplaşması kemikleşmiş, adeta kan davasına dönüşmüş. Yıpranmış Menderes efsane, sağ siyasal görüş çoğunluk için “değişmez siyasi düşünce olmuş.Siyasete bulaşan TSK. halktan kopmuş. Ordu Pazarları, lojmanlar, kantinler, kamplar ve emekli generallere kit yönetim kurulu üyelikleriyle sermayeye yanaşmış. Darbe ile muhtıraların yolu açılmış. 1961 anayasası ile başlayan toplumsal uyanış, 12 Mart, 12 Eylül ile, yine TSK tarafından sindirilmiştir. TSK’ya medya becerisiyle yüklenen “laik cumhuriyetin koruyucusu özel görevi (misyonu), gerçekte, “laik cumhuriyetin yıkıcısı olarak kullanılmış, karşı devrimin yolu açılmıştır. Ne acıdır ki, halkımızın Mustafa Kemal’in ordusu diye bildiği TSK’den bugüne kadar bir tane vicdan sahibi çıkıp da özeleştiri yapmamıştır.
Günümüze kadar geçen yarım yüzyılı aşkın sürecin bir üst akıl, okyanus ötesi bir derin devlet eliyle yönetilmiş olması büyük olasılık diye düşünüyorum. Sonuç olarak 27 Mayıs’a devrim mi demek gerekir, karşı devrim mi bilemiyorum. Yalnız şunu iyi biliyorum. Demokrasilerde darbelere yer olmamalı. Bütün darbeler, nedeni ne olursa olsun, sonuçta karanlık güçlere hizmet ediyor. En büyük güç, örgütlü halkın gücüdür. Kendi gücüne güvenmeyen örgütsüz toplumlar önünde sonunda sürüye sayılarak faşizmin oyuncağı olmuşlardır. Bunca darbe, muhtıra deneyiminden sonra bunu öğrenebilmiş olmayı umuyorum.ETHEM ARI 07 Mart 2019
- Yunan AskerlerininBakışıyla Anadolu Harekatı İlyas Küçükcan-Ethem Arı - 9 Kasım 2022
- Geleceğin Türkiye’siEthem ArıKatkı: 4 - 31 Mart 2022
- Gazetecilik Ethem Arı - 12 Mart 2022