Duvar Nurcan Yüksel Öçal

Burada olmamın nedenini iki ustadan, iki duvar ustasından öğrendim. Hem konuşuyorlar hem de bir yandan beni örmek için harç yoğuruyor, tuğla taşıyorlardı. Burada, benden önce üç metre yüksekliğinde ve metrelerce uzunlukta olmadan önce demirden korkuluklar varmış. İç tarafta bahçe görünüyormuş. Her çeşit meyve ağaçları, çeşitli sebzeler yetiştirirmiş bahçenin sahibi yaşlı karı koca ve bunları komşularına, çocuklara seve seve dağıtırlarmış onlar da yiyebilsinler diye. Sonunda eşlerden biri, sevimli teyze ölünce, çocukları babalarını yanlarına almışlar ve bahçeyi sonradan görme bir zengine satmışlar mecburen. Tabii görmemiş zenginimiz, önce bir havuz yaptırmış sebzeleri sökerek, havuzu gölgeliyor diye de o güzelim meyve ağaçlarına kıymış hiç acımadan. Geride kalan bahçenin kırıntılarını ve havuz da dışarıdan görünmesin, rahatsız olmayalım diye demir korkulukları söktürüp, beni yaptırmaya karar vermiş, işte ben böylece meydana gelmişim.

Yapım işim bitince, başka bir usta gelip, beni beyaz dedikleri bir renge boyadı. Bulunduğum yerden hem bahçeyi hem de yolu görüyordum, durduğum yerde canım sıkılmıyordu yani. Doğrusunu söylemek gerekirse, bahçe tarafı hiç ilgimi çekmiyordu. Çünkü her gün aynı şeyler yapılıyordu orada, günün geç saatlerinde kahvaltı yapılıyordu bağırış çağırış içinde, sonra havuz keyfi, yine sürekli gürültü, ondan sonra da gelsin dedikoducu insanlar, konken partileri. Haftanın belli bir gününde de, yine kadınlar, bilmedikleri ya da yanlış bildikleri konuları, birbirlerini dinlemeden çözüme ulaşmayan konuşmalar yaparlardı. Bazen de kendilerine benzemeyen insanları, sırasında kötüleyerek, sırasında kıskanarak çekiştirirlerdi, kıskandıklarını birbirlerine sözde çaktırmayarak. Sürekli böyle yaşayan kendini beğenen bu insanları ben beğenememiştim bir türlü, her gün aynı şeyleri yapıp, farklı bir şey yaptıklarını sanıyorlardı. Öbür taraf hiç öyle değildi. Sürekli değişik insanlar geçiyordu yanımdan, bazen bana yan gözle bakıyorlar, bazen de hiç varlığımdan haberleri olmadan hızlıca koşturarak bir yerlere gidiyorlardı. Koşturanlardan biri, yine işe geç kalacağım galiba, otobüs dolu olunca nasıl binebilirdim ki, hem kovid, hem kendini bilmezlerin sıkıştırması, bıktım valla, patron tabii, taksi tutsaydın diyecek yine, her parası olan gibi, herkesin parası var sanıyor, diye söyleniyordu. Başka bir gün, yine yanımdan geçen bir genç duvarları yıkmalı diye şarkı mırıldanıyordu ama ben anlamıştım duvarları yıkalım derken, benden değil, başka bir şeyden söz ediyordu ve içimden ben de ona hak veriyordum.

Çok dikkatli olduğumdan, duyduğum yeni bilgileri içimde süzüyordum ve neyin eğri neyin doğru olduğunu bu zamana kadar öğrenmiştim, artık aldanmıyordum farklı konuşmalar arada geçse de doğruyu ben biliyordum. Bir gün bir çocukla babasıydı sanırım, yanımdan geçerlerken, çocuk, bu duvarı renkli renkli boyasalar ne güzel olurdu değil mi, dedi ama babanın beyni çok meşguldü, çocuğunu duymadı bile. Ama ben de çok istedim rengârenk olmayı, gökkuşağı gibi olmayı doğrusu, insanların ilgisini çeksem ne güzel olurdu.

Bir kaç gün sonra, sanki çocuğun dileği gerçekleşti, bir kaç delikanlı ellerinde boyalarla, beyaz tabanımın üzerine bir şeyler yazmaya başladılar, ben çok sevinmiştim insanlar da benim farkıma vardılar diye. Ama öyle değilmiş galiba, ertesi gün daha önce beni boyayan usta, gelip beni bir daha boyadı. Bir yandan da yazılanları yüksek sesle okuyordu, Hak, adalet, özgürlük, barış, İstanbul Sözleşmesi gibi yazılar yazmışlar üstüme, daha birçok şey okudu ama benim aklımda kalmadı ki. O günden sonra, bahçenin sahibi, sürekli eli belinde, takım elbise giyen bir adam koydu, kapıya ve benim başıma. Bu yüzden insanlar artık çekinerek, hatta korkarak geçiyorlar yanımdan. Eski neşem hiç kalmamıştı, yeni gibi duruyordum ama sanki içim eskimişti.

NURCAN YÜKSEL ÖÇAL

17.10.2021

Nurcan Yüksel Öçal
6

Bu yazıyı da okuyabilirsiniz

Çocukluk Çağımız Daha Güzeldi Sadi Geyik

Anı

2 Yorumlar

  1. Kaleminize emeğinize sağlık. Güzel bir öykü ,üzücü KUTLARIM ???

    0
  2. Nezihe Şirvan

    Nurcan hn. zaman içindeki değişimi ne de güzel anlatmışsınız. İbret verici, yol acıcı bir yazı. Kutluyorum.

    0

Bir cevap yazın