FOTOĞRAFLAR
Anam göçüp gideli, uzun yıllar oldu.
Kapandı baba yurdum.
Açanı yok köhneleşmiş,
eski evimizin kapısını.
Orada tutsak kaldı anılarımız.
Yaşarken anam, her bayram toplanırdık orada.
Günler önceden biz kardeşlerin,
yüreğine bir heyecan ateşi düşerdi.
Gençtik, istekliydi bedenlerimiz.
Yaşanıp bitmişleri,
yeniden yaşamak gibi deli isteklerdi bunlar.
Sabah erkenden düşerdik yollara.
Kenti uzaklarda bırakmanın heyecanı yüreğimizde.
Bakımsız da olsa, ilkel de olsa doğduğumuz topraklar.
Orada yaşardı en güzel hatıralar .
İki yaşında olmanın,
dünyanın farkına varmanın
Sınırsız gülüşlerin,
kendini yırtarcasına ağlamaların yurduydu köyümüz .
Çocuklarımız bizim oynadığımız yerlerde oynarlardı.
Onların bakışlarında, koşuşlarında,
gülüşlerinde arardık çocukluğumuzu.
Sonra…
Sonrası işte…
Babam yıllar önce bırakıp gitmişti bizi
ilk gençlik yıllarımızda
Dalından düştüğünde
olgun bir meyveydi oysa
İçten içe kurt kemirmişti o meyveyi.
Nereden bilebilirdik?
Anam, babamı siyah beyaz bir fotoğrafta
tutsak edilmişti; camlı, yaldızlı bir çerçeve içine.
Asmıştı oturma odasının başköşesine…
Çoluk çocuk, oğul, kız, gelin damat
bizleri de hapsetmişti aynı odada,
duvarda asılı kocaman bir camekânın içine…
Geçen gittik köye, paslı anahtarlarla açtık kilitleri.
Merdivenler, döşemeler, her yer toz içinde.
Anamın odasında, yanımdakiler neler gördü bilmem.
Ben geçip gitmiş bir tarih gördüm.
Kurulu kalmış kuzineli sopasını gördüm .
Yanında yığıldı duruyor, kurumuş,
Kav’a dönüşmüş kızılçam odunları.
Babam hâlâ bakıyor duvardaki yerinden.
Bizler camekânın içindeyiz.
Onlarca yıl daha genç .
Tavandan aşağı sarkmış örümcek ağları
Duvardaki saat yedi on beşte durmuş.
Yıl iki bin on beş olmalı…
Gördüklerim karşısında daralıyor içim.
Balkona çıkıyorum.
Bakıyorum karşıdaki tepeye .
Orada tek başına duran kızılçam daha bir büyümüş.
Kozan gözüküyor güneybatıda.
Sanki oda yürümüş gelmiş köyümün yakınına.
Yüksek apartmanlar dikilmiş eski dağ yollarına…
Yoldan geçen bir traktörün korna sesiyle irkildim.
Orta yaşlı sürücü selam veriyordu bana.
Aldım selamını, tanımadığım köylümün.
Sordum kendi kendime
“Bu genç adam kimlerden???”
Benzetir gibi oldum okul arkadaşlarımdan birine.
Nevzat geldi gözlerimin önüne.
“Nevzatın oğlu olmalı. Ne kadarda çok benziyor babasına…”
08.12.2022
RAGIP KURT
Ragıp Kurt’un Ben Ölürken şiirini okumak için tıklayınız
Ragıp Kurt’un facebook sayfası
- KuklacıRagıp Kurt - 29 Aralık 2022
- Fotoğraflar Ragıp Kurt - 10 Aralık 2022
- Çanakkale Geçilemezdi Ragıp Kurt - 17 Mart 2022