Son dönemlerde okuduğum en güzel yapıtlardan biridir diyebilirim. Yazarın 1988 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldığını da belirtmek isterim.
”SARAY GEZİSİ, ŞEVK SARAYI ve ŞEKER SOKAĞI “ üçlemesiyle yayınlanan bu romanın çevirisi de oldukça iyi.
Kahireli bir tüccar ailenin üç nesil boyunca yaşadıklarını çarpıcı bir biçimde aktarmış yazar.
İlk kitapta (SARAY GEZİSİ) Ahmet Abdülmecit’in saygın bir tüccar olarak Mısır’ın kaoslu dönemlerinde(1920’li yıllar)Kahire’de yaşadığı şaşaalı hayat anlatılır. İtibarlı, varlıklı ve neredeyse tüm Kahire’de tanınan bu tüccarın ailedeki otoritesi, gece hayatı ve kadınlara olan düşkünlüğü etkili dizelerle göz önüne serilir. Kendilerini pazarlayan kadınların böylesi kişilerin geçici zevklerine alet olmaları tüm detaylarıyla ortaya konur. Paranın oluşturduğu bu çirkeflikler aile ortamında bile doğal karşılanmaktadır, çünkü Ahmet Abdülmecit ekonomik açıdan muktedirdir. Bunda ataerkil baskınlığın etkili olduğu da kesindir. Ekonomiyle birlikte din kisvesini de ellerinde bulunduran bu güruh için yaptıkları her şey mübahtır.
Din ve geleneklerin modernleşmeyle olan çelişkileri siyasal çalkantılarla eşdeğer biçimde ortaya konmuştur. Üstelik feodalizmin katı kurallarının, dinsel baskıların siyasi arenada kendine ne denli yer bulduğunu çarpıcı örnekleriyle görebilmekteyiz yapıtta.
İkinci kitap “ŞEVK SARAYI “modernleşmenin özentisiyle ikinci kuşağın yaşadığı çelişkiler ve bunalımlarla yüklü…
Yasin, Kemal, Hatice ve Ayşe tiplemelerinin bu çelişkilerden ve bunalımlardan yeni bir hayat çıkarmaya çalışmaları kimi zaman gülünç, kimi zaman da insanı düşündüren bir biçimde aktarılmış.Ahmet Abdülmecit’in otoritesi her ne kadar sürüyorsa da 2. Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkım ekonomik olarak sarsmıştır onu da.Bunu hisseden yeni nesil arayışlar içindedir.Gerek Batı’nın ilgi çekiciliği gerekse de kimi ailelerde görülen modernite ve onun albenisi Ahmet Abdülmecit’in ailesinin de içinde olduğu nesli hızla kapitalist ilişkilere itmektedir.Yasak aşklar, aldatmalar, entrikalar yaşamın ayrılmaz parçası haline gelmektedir.
Bunların farkında olan Ahmet Abdülmecit suskun kalmaktadır, çünkü o da kapitalizmin dünya zevklerinden payını almak peşindedir.
Oğlu Yasin’le eski yavuklusu olan Zeynep’in kızı Meryem’e aşıktır. İlginç bir aşk üçgeni çıkar ortaya ve bu, susturur Ahmet Abdülmecit’i.
Yine Batı taklitçiliğinde deneyimli olan Ayda’nın iki kardeş arasındaki gelgitleri etkili yansıtılmış yapıta. Bir hayat kadını olan Zennube’yi Abdülmecit’in 2. eş seçmesi dini ritüeli alt üst eder ayrıca.
Üçlemenin son kitabı “ŞEKER SOKAĞI”nda ise 3. nesil(torunlar) irdelenmiş. Ahmet Abdülmecit iyice yaşlanmış, camiye bile başkasının yardımıyla gidebilmektedir.
İtibarı ve zenginliği geride kalmıştır. Önünde eğilip selam verenler yoktur artık…
Yapıtta çocuklarını paranın baskısıyla yetiştirmeye çalışan bir babanın içine düştüğü çıkmazı, Mısır’ın İngiltere’ye bağımlılığını Ahmet Abdülmecit’in kişiliği ve ailesi üzerinden etkili bir şekilde dile getirmiş NECİP MAHFUZ.
Biraz Yaşar Kemal, biraz Orhan Kemal, biraz da Kemal Tahir’in anlatım tadını aldım bu romandan.
NECİP MAHFUZ’un bu tarihi romanla, 1988’de aldığı NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜ’nü hakkettiğini düşünüyor, tüm kalem arkadaşlarımın -okumamışlarsa – okumalarını öneriyorum.
Saygılarımla…
CENGİZ ÇETİK / DİYARBAKIR
- Balık Sırtındayız - 28 Mart 2021
- Necip Mahfuz – Kahire Üçlemesi - 5 Mart 2021
Emeği geçen Serdar BEY’e teşekkürler.
Yüreğine sağlık, kalemin güçlü olsun sevgili dostum. Kısa bir tanım ile bize kitabı tanıtarak ağzımıza bal çaldın. Artık bu kitabı okumak şart oldu. Teşekkürler