
Sessiz ve ıssız bir sokak kasveti ile yürek gömülmüştür geceye…
Yalnızlık…
Acımasız, adaletsiz, zalim, sinsi… Beynimin bir köşesinde öfke… Bir köşesinde tat ve tutkudur…
İçimizde bir yerlerde, derinlerde bir kendilerimiz vardır. Bizim karanlığımıza ve hüznümüze pusuya yatmış, diğer iyi huylu kendilerimizden ayırmaya çalışır. Sohbetimizi engeller. Çelişkiye ve yılgınlığa düşürürler.
Bu derinlerde olan yaramaz kendilerimiz ara sıra üstümüze üstümüze gelir. Beynimizde sadece isyan ve derin bir öfke vardır. Öfke duyguları benliğimizle oynaşır… Kimimiz fark eder onların pusularını püskürtürler. Kimimiz de bu pusuya düşer… Benliğimizi ve duygularımızı pusudaki kendilerimiz yönetir. Artık biz, biz değilizdir…
Bu kendilerimizden en önemli olanın adı EGO dur…
Ya egomuzla yalnızlığımızı besleyip acı çekeceğiz. Ya da içimizde bizi besleyecek, konuşacak, sevginiz ve sabrınızı besleyecek diğer iyi huylu kendilerimizi seçeceğiz.
Bu pusuya düştüğümüzde…
Bir an geçmişimiz, bir an geleceğimiz gelir gözler önüne. Tüm anılar, yaşanmışlıklar filim şeridi gibi geçer durur. Yitirdiklerimizi de düşünürüz, kazandıklarımızı da…
Daha önemlisi…
Sahip olduğumuz, sevdiğimiz değerler bir bir gelir gözümüzün önüne. Sorumluluğumuz kabarır. Sevildiğimiz, sevdiklerimiz, umutlarımız gün ışığı gibi aniden belirir benliğimizde…
İyi huylu olan kendilerimiz; insanlığımız, sevgimiz, vicdanımız derinlerden seslenir. ”Yalnızsın şu an, ama hiç bir zaman tek başına değilsin” derler. Sabır yetişir yüreğimize girer. Hüznümüzü dağıtır. Bizi serin, sakin bir havadaki esintiye dönüştürür. Bir anlık oluşan yalnızlık öfkemizi içimizdeki pusudan alır. Yerine sevgiyi koyar.
İşte biz, böyle biz oluruz… Sevgimiz derinleşir… Bağlılığımız artar… Ilık ılık sarar vücudumuzun dört bir yanını…
Yaşamımızın gereğiydi bu. Andı bu. İçimize çektiğimiz nefesti. Anlarda isyan, anlarda öfke, anlarda özlem, anlarda acı, anlarda mutluluk, anlarda sevgi vardır.
Bu anki anda… Huzur ve alınması gereken bir ders vardır. İçimizdeki kötü huylu olan kendilerimizi böyle yeneriz. Bir kez daha hazırızdır oluşacak öfkeyi göğüslemeye…
Tüm bu yaşadıklarımızı bir kenara itip, gerektiği yerde savaşa korkusuzca, insan gibi yaşamaya soyunmuş oluruz.
İnsan mücadele etmeli. Hem de öyle böyle değil. Hiç durmadan mücadele etmeli. İçindeki kötü kendileriyle nefes almadan, nefsiyle, öfkesiyle, kötülükle, cahillikle, kötü alışkanlıklarıyla bıkmadan usanmadan durmadan mücadele etmeli. Bahaneleriyle, tembelliğiyle, kıskançlığı, nefret duygusuyla, egosuyla, kibir duygusuyla mücadele etmeli.
Yenmeli bütün kötü duygularını ve alışkanlıklarını. İnsan olma savaşı vermeli. Yeri geldiğinde dili ile savaşmalı, yazı ile savaşmalı, yeri geldiğinde aceleciliğiyle mücadele edip sakinleşmeli. Sevgisizliği, gaddarlığı, merhametsizliği, güvensizliği üzerinden atmalı. İnsanın insan ile savaşmaması, barış için mücadele etmeli. Bu savaşta silahımız barış, sevgi, merhamet, samimiyet ve bilgi gibi değerler olmalı.
Bir de bu yaman uğraşta kalkanları olmalı. İnsan olma hedefi, amaçları, hayalleri, umutları gibi, yani onur savaşı vermeli. Değer bu savaşı vermeye, değer bu uğraşa…
Bilmemiz gerek…
Korkunun karşısında cesaret, yalnızlığın karşısında sevgi ve sabır vardır. İyi huylu kendilerimiz aslında o kadar çok ki, onları kullanmayı öğrenmek gerek ve…
Karanlığın karşısında ise, şafak vardır…
Umutla sarılırız yaşamın dallarına sıkı sıkıya bağlanırız yaşama… Bu sancılı geceden sonra, sabah düşleri sarar bizi sıcacık. Verimli bir toprağa tohum eker gibi…
Aydınlık bize karanlık dışarı… Umut bize, karamsarlık dışarı… Sevgi bize, nefret dışarı… Ayağa kalkmak ve yeni doğmuş güneş ışığı bize…
- Akşam Olunca Yoğunlaşan DuygularımAyhan Çakmak - 17 Aralık 2022
- Eskiyen İnsanlıktır Zaman Değil Ayhan Çakmak - 14 Ağustos 2022
- Yolumuz Sevgi Yolu Ayhan Çakmak - 22 Şubat 2022