Bu kitabın türü belgesel ve yaşanmış gerçek acı bir hikayeyi anlatır.
Bir zamanlar filmi de yayımlandı. Türkiye’de de yayımlandı televizyon kanallarında.
Tabii, kimi Müslüman ülkelerde yasaklansa da ilgiyle izlendi.
Ben lise sona gidiyordum. Tesadüf olmuştu. İzlerken herhangi bir kanalı bu filme kaydı gözlerim ve sonuna kadar çok beğenerek izlemiştim.
Kitapta aynı şekilde tesadüf olmuştu. Bir akrabamızın kütüphanesinde bulunca hemen okumak istediğimi belirtip almıştım.
Kitap, Betty Mahmudi adında Amerikalı bir kadın ile uzun süre Amerika’da yaşayan İranlı bir doktoru anlatır. Üç çocuk annesi olan ancak en küçük kızı ikinci evliliğinde İranlı olan bu doktorun kızıdır.
İranlı eşinin tatil vaadiyle memleketine geri dönmek istemesi ile başlayan hazin bir hikaye aslında.
Hani deriz ya, bir insan yedisinde ne ise yetmişinde de odur diye. Tam da bu kitap bana göre bunu anlattı.
Uzun süre yaşasanız da, iyi bir derece ile bir bölüm ya da okulu da bitirseniz, nerde kök salmış iseniz yine özünüz sizi oraya götürür.
*
Yazar; İran’daki kadınların durumunu, oradaki savaşın insanlar üzerindeki etkileri, orta-doğu kişiliği ile batı kişiliğinin tezatlıklar oluşturmasını kendisi de bizzat yaşayarak dile getirmiş olması ve dilinin de sadede olması kitabı iki günde bitirmeme vesile oldu.
*
Ve en önemlisi İranlı doktorun ailesi ile birlikte iki haftalık tatil vaadiyle memleketine gelip, tekrar Amerika’ya dönmemesi ve eşini adeta esir tutar, şiddet uygular, kızını uzaklaştırır anneden, okula yazdırır vs.
Bu süreçte İran kültürüne yabancı Amerikalı bu kadının verdiği yaşam mücadelesi takdire şayan gerçekten. Ve beni en çok da etkileyen kısmı İranlı doktorun beş yaşındaki kızını İran’da büyütmek istemesi ve şeriat kanunlarına göre yönetilen ülkede annenin çocuğu üzerinde hiç bir söz hakkının olmaması.
İranlı eş, yasadan aldığı bu hakla bu kozu anne üzerinde adeta bir tehdit aracı olarak görüp, anneden ve Amerika kültürüne uzak İran kültürü ile büyütmek istemesidir.
Tamamıyla İran kültürüne yabancı anne kızın birbirine kenetlenmesi.
Bu izbe yerde kadınların hiç bir hakkının olmadığı, zorla baskı ve şiddetle örtüldüğü öyle ki sırf bunları denetlemek için pasdar, yani kadınların giyim kuşamını denetleyen rejimin memurları her tarafta her sokak başında av peşinde olması misal es kaza başlarına örttükleri rusarisi kaydi ise bir kadının rüzgarın etkisiyle hemen tepenizde pasdarlar kendinizi onlara laf anlatmakta bulursunuz.
*
Eşi tarafından pasaportuna da el konulan kadının buradan çıkmasının tek yolu, ya kızını bırakıp yasal yollarla ülkesine geri dönmesi ya da ancak yasa dışı yollarla kızı ile birlikte gidebilmesi için önüne konulan seçeneklerdir.
Kadın ise, “kızım olmadan asla” deyip kimi yer altı bir takım insanlarla görüşmek zorunda kalır. Ancak bunlardan gelen talep ise genellikle kızını İran’da bırakıp kendisinin özgürlüğüne kavuşması yönündedir.
Ancak Betty Mahmudi kararı kesindir, “kızım olmadan asla” diyerek, net tavrını ortaya koyar. Bütün bu zorlukları da göze alarak ve kızı için tüm fedakârlığa göğüs gererek bu süreçte rolünü oynar. Kuran’ı öğrenir, namaz kılmayı öğrenir. En sonunda azmi galip gelir ve İran’dan kızıyla beraber kaçmayı başarır.
Kaçak işi yapan Kürtler, Betty Mahmudi ve kızını karlı kışta İran’dan kaçırıp, dağ bayır Van’a, oradan da Ankara’ya ulaştırmayı başarırlar. Betty daha sonrasında hayatını zorda kalan insanlara yardım etmeye adar ve tutup bu kitabı yazar.
*
Yazar Böbrek yetmezliğinden hayatını kaybeder. Bir daha İranlı eşi, kızını göremez ve sırra kadem basar.
Benim kitaptan çıkarımım ise aslında tamamıyla kültür çatışmasının hazin sonudur.
Zeynep Kıyak
- Geç Kalma Zeynep Kıyak - 2 Ağustos 2022
- Yolculuk Zeynep Kıyak - 7 Haziran 2022
- Selam Götür Zeynep Kıyak - 1 Nisan 2022
Merhaba öğretmenim.
Çok teşekkür ederim bu güzel yorumunuz için.
Evet gerçekten çağ dışı bir davranış.
Ama bunlar hiçte yabancı olmayan şeyler.
Yani Iran kadar TR de yaşayan kadınlarında aslında onlardan farkı olmadığı durumu var.
Sadece başlarında pasdarlar yok.
Yoksa bir çok noktasıyla aynı yani.
Kutlarım, kitap ilk çıktığı yılda okumuştum. Tabii biz o zaman bu yaşananlardan çok uzaktık, dolaysıyla hayret etmiş ve çok acımıştım bu çağdığı davranış biçimine. O gün çok uzak ,olamaz dediğim şeylerin ülkemde olmasını da yadırgamıyorum. Çünkü bu ülkenin “aydınıyım “diyenler olup bitenlere bu güne kadar seyirci kaldı. Onun içindir ki YAZI DÜKKANI’nın bu hareketi önemlidir . AYDINLIK TÜRKİYE için…