Konak 26 Ağustos İlköğretim’de Gençlik Bayramı Fuat Keyik

Denizli’den İzmir’e (1998-Ağustos), küçük oğlumuz Ozan Karşıyaka Anadolu Lisesini kazandığı için atanma isteyerek gelmiştik. Buca’da evimiz var. Çocuğun Konak’tan servisle okuluna gideceğini varsayarak, Konak’ta ev kiralarız düşüncesiyle merkeze yakın okullara atanmamızın yapılması için epey uğraş verdik; ne yazık ki başarılı olamadık. Eşim Nevriye ancak iki otobüsle ulaşabilen Limontepe’deki bir okula verilirken, ben 26 Ağustos İlköğretim Okulu’na atandım. Karşıyaka’ya Buca’dan da öğrenci servislerin olduğunu öğrenince kendi evimizde kalmaya karar verdik.

İlkin 26 Ağustos adını duyunca, Fuar (Kültürpark) 26 Ağustos Kapısı çevresindeki bir okul sanmıştık. Yanılmışız. Okul; Yeşildere çevre yolunun üst tarafındaki Kapılar mahallesinde eski yapı, ilkokul iken henüz yeni ilköğretime geçmiş. Öğrencileri daha çok Mardin, Bitlis gibi doğu illerinden göç eden yurttaşlarımızın çocuklarından oluşuyor. Her şubeden yalnızca birer sınıfı olan II. Kademede (ortaokul), dal öğretmeni olarak matematikçi olarak ben ve sosyal bilgiler dalında bir kadın arkadaş var. Derslerin bir kısmı I. Kademe öğretmenlerince dolduruluyor. İzmir’in göbeğindeki (!) okul, devletten ve yoksul velilerden yeterli destek görmediği için ekonomik bakımdan zayıf. Onun için okul müdürümüz Mehmet Çetinkaya elinden geldiğince tutumlu olmaya çalışıyor. Öyle ki -çocukların dinlenme saatlerinde tebeşirleri hor kullanmalarını önlemek amacıyla- bizlere derse giderken tek tebeşir verdiriyordu. Hele ben ders aracı olarak pergel istediğimde, (Sanıyorum o an için ya okulda pergel yoktu ya da olanlar kullanılmaz haldeydi!) gayri ihtiyari: “Ne yapacaksın pergeli?” demesini yadırgamıştım.  Ancak kısa sürede pergeli aldı getirdi, verdi.

Mehmet Bey bizim Nazilli Öğretmen Okulu mezunuymuş. Deneyimli, çalışkan olmasına karşın birden ilköğretime dönüşen okulun artan yükümlülüğünü tek başına omuzlaması kolay değil. Nitekim müdür yardımcısı atanıncaya dek bir iki kez ders programını yaparak yardımcı olmaya çalıştım.

Neyse bu kısa girişten sonra(!) gelelim asıl konuya. Ben matematik dersi dışında; seçmeli ticaret uygulamaları (3 ders), din (2) ve beden eğitimi(2) derslerine de giriyorum. Bu arada öğrencileri 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’na hazırlamak da benim sorumluluğumda. Beden eğitimi dersi dışında ticaret dersinin son saatinden de yararlanarak -hava durumuna göre öğrencileri dışarıya çıkarıp-  bayram gösterisine hazırlık yapıyorum. Oyun ekibi, koro ve 19 Mayıs hareketlerini ancak bu şekilde yetiştirebildim.

Kızlardan oluşan oyun ekibine mandolinle; Horon, Harmandalı, Muğla Zeybeği ve Delilo gibi halk oyunları öğretmiştim. Ancak gösteri giysimiz yoktu. Öğrencilerime: “Olursa iyi olur. Bulamazsak eşofmanlarla çıkarız.” demiştim…

Bir gün sabah okula vardığımda Müdür Bey hemen beni odasına çekti. “Dün gazeteler (Yeni Asır) bizim okulu yazmış. Milli Eğitim soruşturma açmış. Fuat Bey öğrencileri sen mi gönderdin Ahmet Sarışın’ın yanına?” deyince şaşırmıştım. Ne oldu ki? Hiç beklemediğim bu tepkiye üzülmüştüm. Benim bu işte parmağımın olmadığını söylesem de Müdür Bey, basına çıkmaktan endişeli ve moralsizdi. Hemen ilk dinlenme süresinde o öğrencileri bulup onların ağzından olayı dinledim. O sıralar yerel seçimler vardı. Seçimlere az bir süre kala bizim oyun ekibinden üç kız Konak Belediye Başkanı adayı Ahmet Sarışın’ın seçim ofisine gitmişler. Amaçları oyun ekibine giysi yardımı istemek. Şans bu ya, o sıra gazeteciler de söyleşi yapmak için orada imişler. Hemen bizim öğrencilere yönelmişler:

“Siz niye geldiniz?” diye sormuşlar. “Biz Konak 26 Ağustos İlköğretim okul öğrencileriyiz. 19 Mayıs bayramında halk oyunları oynayacağız. Ama oyun giysimiz yok. Okulumuz yoksul. Hatta tebeşir bile yetersiz. Başkanımızdan bize giysi yardımı etmesini istemek için buraya geldik.“ gibi bir yanıt verilince ilgi artmış. Böyle haber kaçırılır mı? Hemen şak şuk fotoğraflar ve başka sorular…  Ahmet Sarışın öğrencilerin isteğini olumlu karşılamış:      

“Tabii ki size yardım ederiz. Öğretmeninizin adını verin, ‘nasıl bir giysi gerekir’ telefonla konuşsunlar.” diyerek öğrencileri sekreterine yönlendirmiş. Üçlünün uyanık, zeki ve en konuşkanı, olayı aynen anlattıktan sonra:

“Ne oldu? Bir şey mi var? Söylediklerimizden size zarar gelir mi öğretmenim?” dedi. Geçiştirdim: “Yok bir şey olmaz! Gazetede konuştuklarınız için Milli eğitim soruşturma açmış. Bekleyelim bakalım. Haydi siz derse gidin.”

Kısa süre sonra müfettiş geldi. Öğrencileri tek tek çağırarak sorguya çekti. Sorgu bittiğinde beni bulup neler konuştuklarını anlattılar. (Ben nedense ifadeye çağrılmadım). En son çıkan kız verdiği ifadeyi şöyle aktardı:

“Fuat öğretmenimiz din dersinde bizlere ‘Yaşamınızda daima mücadeleci olunuz. Sorunlarınızın çözümünü araştırın, peşinde olun.” demişti. Bayramda halk oyunu oynarken uygun elbiselerimiz olsun istedik. Ailemizin alacak gücü yok, biz de gittik başkandan istedik. Yaptığımız yanlış mı? Bundan öğretmenimize bir zarar gelir mi?”… Ben merakla sordum:

“Eee! Müfettiş ne dedi?” Sevinçle ellerini çırparak:

“Hiç merak etmeyin zarar gelmez. O öğretmeninizi alnından öperim. Siz çalışmanıza devam edin.” dedi.

Nitekim soruşturmadan bir sonuç çıkmadı. Ancak bize başkanın sekreteri tarafından önerilen pantolon ve bluz giysilerini, (Yok yöresel giysiler olsun yok bir araştırıp size haber edelim oyalanmasıyla) zaman aşımından yitirdik. Bayrama çocuklar kendi giysileri ile çıktı. Ne yalan söyleyeyim, öğretmen ve veli arkadaşlarımızdan duyduğuma göre çok güzel bayram kutlaması olmuş. Program dolu dolu idi. I. Kademe (ilkokul) öğrencileri şiirler okurken, II. Kademe öğrencileri koroda hareketli türküler söyleyerek, jimnastik ve eşli hareket gösterisi yaparak ve halk oyunu oynayarak bayramı şenlendirdiler. Müdür Bey’in tuttuğu davul zurna ekibinin çaldığı kıvrak oyun parçalarıyla öğrenci ve bayramı izlemeye gelenler ortalıkta kurtlarını döktüler. Sabahtan öğleye dek süren güzel bayram kutlaması tüm yılın yorgunluğunu alıverdi. Benim aklımda da bu anlattıklarım anı olarak kaldı.

Fuat KEYİK     22 Nisan 2021                                                                                                                                                                  

 

                       

2

Bu yazıyı da okuyabilirsiniz

Çocukluk Çağımız Daha Güzeldi Sadi Geyik

Anı

2 Yorumlar

  1. SİBEL KARAGÖZ

    Akıllı öğretmen, akıllı öğrenci… Yokluklar içinde, ne güzel bir varlıktır anılar…
    Okurken aklıma geldi; ilkokulda katılırdım büyük coşkuyla ve her törende marşımız çoşkuyla okunurken iplik iplik dökülürdü minnet. Biz öyle öğrencilerdik, okul yuvamızdı. Lisede daha da büyüdük. Seçmelerde sağ deyince sola dönüyordum; eğil deyince zıplıyordum. Seçilmemek için bir defasında, beden eğitimi öğretmenim sordu; “sen bunları gözü kapalı yaparsın. Seçilmemek için özellikle yapıyorsun, neden?”dedi. Ben utana sıkıla kem küm ettim…
    Söyle, dedi; sebebi?

    Abim, dedim; üniversiteye başladı ve masraf çoğaldı. Ben bir masraf daha çıkartmak ta istemiyorum. Tören kıyafeti, yeni ayakkabı… Babam karşılayamaz, ben de isteyemem, dedim.
    Hocam: “Niye gelip söylemedin? Okul aile birliği karşılardı.
    Hiç mazeret istemiyorum kıyafetleri bahane etme ve hareketleri doğru yap. Törende okulunu temsil et” dedi. Ben sevinçle arkadaşlarımın arasına katıldım, çalışmalara döndüm.
    Tören başka bir şeydi, hele de milli bayramlarda…

    Kutluyorum değerli hocamı….

    2
  2. Ne güzel bir anı.Ogrenciler acikgozluk yapıp kıyafetleri için yardım istemişler ama ziyaretçilerde açıkgöz tabi.Olmaz dememisler ama vermemişlerse.Neyse müfettiş anlayışlı davranmista kazasız belasız atlatılmış bu durum.

    2

Bir yanıt yazın