KÖROĞLU DESTANI
1 –
Bir oba kalkıp da yola koyuldu mu?
Hayvanların çanları başlarmış konuşmaya
Önden giden devenin çanı;
“Beni ağam zengindir, benim ağam zengindir”
Diye ötermiş.
Ortada giden devenin çanı;
“Neden, neden, neden, neden? diye ötermiş.
Arkadan gelen devenin çanı da;
“Ondan bundan, ondan bundan, ondan bundan, ondan bundan”
Diye ötermiş.
Bizim bu ozan dilimiz, doğru gören, doğru söyleyen sazımız,
Dertlilere derman ayan Şaman dualarından beri böyle,
yargılayıp geliyor….
Aldı Alacadağın, Karadağın ve akan suların ayincisi,
Hem ayincisi, hem oyuncusu olan Şaman kocası.
Bakalım ne dedi.
“Allah, bismillah!”
“Ey Tanrım yanıldığımda bana yardım et !
Ey kopuzum doğru gör, doğru söyle !
Üyengi ağacının kökünden oyarak aldığım kopuzum,
Kızılçalı Tobulga’dan perdelerini yaptığım kopuzum,
Yürük atın kuyruğundan tel yaptığım kopuzum,
Doğru gör, doğru söyle !
Söylenene uymazsan kulaklarını burarım.
Seni yere çalarım!
Oynayıp durduğum andır bu an.
Çam kopuzumu elime aldım.
Su yılanı gibi dolandım döndüm.”
Deyip kesti.
At ayağı çabuk, ozan dili çevik olur derler.
Biz gelelim Kara Hoca’nın oğlu Dedem Korkut’a.
Dedem Korkut’tan bir yiğit damar sürüp getirelim Köroğlu’na.
Adı Çardaklı Çamlıbel’in kırk delisinden biri,
Yusuf’un oğlu, Koç Köroğlu.
Bakalım o da nasıl bir öğüt verdi, ne söyledi.
2 –
“Dinle sözlerimi Han oğlum Ayvaz, Ha babam Ayvaz!
Yükletin kervanı dengine bakın,
Kuşanın kılıcı gencine bakın,
Düşmanın üstüne eyledim akın, ha babam akın!
Dönüşüm yok, zamanım yakın.
Fakir fukarayı incitmen sakın.
Mal yemez tamahkar zengine bakın.
Köroğlu her zaman kurdu meydanı, hele meydanı !
Ben bilirim yahşi ile yamanı.
Aman dileyenden kesme amanı
Dertli olanların derdine bakın !
3 –
Mert dayanır, namert kaçar yavr’ey (Yavru hey!)
Meydan gümbür gümbürlenir
Şahlar şahı divan açar
Divan gümbür gümbürlenir
Yiğit kendini övende yavr’ey !
Oklar menzilin dövende
Şeşper kalkana değende
Kalkan gümbür gümbürlenir
Ok atılır kal’asından yavr’ey ! (kalesinden)
Hak saklasın belasından
Köroğlu’nun narasından
Her yan gümbür gümbürlenir.”
4 –
Aldı Koca Bey;
Senin o tektirin bize abestir
Bu yiğitlik sana kimden mirastır?
Eğer ki kulluğun verirsen destur,
İnan üçten, beşten, senden geride kalan değilem broy !
Kavga görmeyince açılmaz aynım
Benimle beraber Mustafa kaynım
Eğer ki kavgada kızarsa beynim
İnan üçten, beşten, senden geride kalan değilem broy !
5 –
Hoylu’nun ölümü üzerine ağıt;
Aldı Şirin Döne;
Bağdat’a sefer edenler
Hoylu’m nice oldu gelmedi
Turna teline gidenler
Hoylu’m nice oldu gelmedi
Aldı Köroğlu;
Bağdat’a sefer eyledim
Hoylu’m da kaldı gelmedi
Acem ile cenk eyledim
Hoylu’m da kaldı gelmedi.
Aldı Şirin Döne;
Düğünü bozup gidenler
Badeyi süzüp gidenler
Acem ile cenk edenler
Hoylu’m nice oldu gelmedi.
Aldı Köroğlu;
N’olsam Koç Köroğlu n’olsam?
Hoylu’yu düşümde görsem
N’olaydı da en de ölsem ?
Hoylu’m da kaldı gelmedi.
6 –
Karlı dağların ardından
Yel olup estiğin var mı ?
Tek başına bu çöllerde
Ordular bastığın var mı?
Kargıyı ucundan salla
Düşmana deme eyvallah
Her taraftan üç beş kelle
Terki de astığın var mı?
Köroğlu söyler şanından
Kuş uçmaz divanından
Avuçla düşman kanından
Doldurup içtiğin var mı ?
7 –
Aman kırat, canım kırat
Kaçıp çekilip gidelim
Her yanından çifte kanat
Uçup çekilip gidelim
Yoktur kıratın durağı
Bilmez yakını ırağı
Abu Kevser’dir sulağı
İçip çekilip gidelim.
Köroğlu der ki ezeli
Bağlar döküyor gazeli
Silistre’den güzeli
Seçip çekilip gidelim.
8 –
Kırat’a binince kuskun bulunmaz
Değirmen misali bulgur beslemez
Kavgaya girince silah alınmaz
Severim Kırat’ı birde güzeli
Ser’im ata kurban canım Kırat’a
Başını başımdan yukarı tutar
Hay edip köpüğün sağrıdan atar
Kaçınca kurtulur kovunca tutar
Severim Kırat’ı bir de güzeli
Ser’im ata kurban canım Kırat’a
Kırat bu dağları aşmalı bu gün
Deli boran gibi çoşmalı bu gün
Dostun illerine düşmeli bu gün
Severim Kırat’ı bir de güzeli
Ser’im ata kurban canım Kırat’a.
9 –
Aldı Köroğlu bir daha söyledi;
Bir at gördüm Silistre’nin ilinde
Elma gözlü, kız perçemli Kırat gel !
Ne bend’oldum lekelerin elinde
Elma gözlü kız perçemli Kırat gel !
10 –
Köroğlu yavaş yavaş yoruldu, ihtiyar oldu çürüdü. Başladı yakınmaya;
Felek aldı devranımı demimi
Ya ben kime gidem imdada bilmem
Aşkın deryasına saldı gemimi
Çalkanıp çıkmayı bir ada bilmem.
Kement attım dala ben
Düştüm haldan hala ben
Çöp devşirdim yuva yaptım
Uçurmadım bala ben.
Ben feleği dost bilirdim
Bağladı kollarım benim
Eser iken esmez oldu
Serimde tellerim benim.
Pünhanım çağırır hazır ve nazır
Yetiş imdadıma boz atlı Hızır
Kefenim dikildi tabutum hazır
Kabirim kazıldı nerede bilmem ?!
Güven gez güvengez.
Dağda olur güvengez
Ne devlete bel bağla
Ne varlığa güven gez.
Doldu peymaneler doldu
Sarardı gül benzim soldu
Sağımda solumda öldü
Nevcivan kullarım benim.
11 –
Dedi. Köroğlu öyküsü burada bitti. İşte böylece; Şaman dualarından Dedem Korkut’a,Dedem Korkut’tan Köroğlu’na, Yunus Emre’ye, Pir Sultan Abdal’a, Karac’oğan’a,Dadaloğlu’na, Ondan ona, ondan ona. Ondan da çağımızın büyük ozanlarına sürüp geldi bu güzel dil.
Hep doğru gördü, doğru söyledi bu telli Kur’an. Onlar bize yalnız bu Dünya’yı sevdirmekle kalmadılar.
Daha mutlu ve daha adil bir Dünya’nın geleceğini de söylediler. Belki o Dünya’yı görmediler ama görmüşcesine söylediler.
Derleyen: Ruhi Su (1912-1985)
Not: Köroğlu hakkındaki bilgiler bilgisunardan derlenmiştir.
7 Temmuz 2019
Ethem Arı
- Yunan AskerlerininBakışıyla Anadolu Harekatı İlyas Küçükcan-Ethem Arı - 9 Kasım 2022
- Geleceğin Türkiye’siEthem ArıKatkı: 4 - 31 Mart 2022
- Gazetecilik Ethem Arı - 12 Mart 2022
Köroğlu, Karac’oğlan, Dadaloğlu, Pir Sultan Abdal, Ahi Evren Nasreddin Hoca, Sadreddin Konevi, Hace Bektaşi Veli, Yunus Emre gibi halkın ekinçsel (kültüre)l öncüleri Anadolu’nun Türkleşmesi-İslamlaşması konusunda önderlik etmişlerdir. Bunun yanında Anadolu Selçukluları döneminde Farslaşmaya (İranlaşmaya), Osmanlı döneminde de Araplaşmaya karşı Türk halkının dili, inancı olarak canlarını ortaya koyan aşılmaz duvar olmuşlardır. Düşünebiliyor musunuz? Önce Türkleştirme, sonrada Türk kalma savaşımı. Hemde öyle böyle değil, canları pahasına. Bu yüzden egemen güçler halk önderlerini unutturmaya çalışmış, halkımız ise sözlü kültürü ile kuşaktan kuşağa aktararak yaşatmıştır. Karac’oğlan ve Köroğlu destanlarını derleyen, uzuncalara okuyan Ruhi Su da (1912-1985) operada şan eğitimi almasına karşın halk türküsü söylediğinden egemen gücün hışımına uğrayarak tedavi için yurt dışına gitmesine izin verilmemiştir.
Emek verilmiş bir derleme, teşekkürler..