Köy enstitülerinin, ağır koşullar altında ve olanaksızlıklar içinde kazanılmış kurtuluş savaşımızın ardından, kurulmaya çalışılan Yeni Cumhuriyet’in eğitim sistemi adına, ülkemizin nüfus yapısı, sosyoekonomik ve sosyokültürel yokları dikkate alınarak, özenle tasarımlanması, uygun takvimle yaşama geçirilmesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün zamanlarındaki en önemli devrimlerden biridir. Köy Enstitüleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm kurum ve kurallarının yeniden yapılanması adına, tek sözcükle gerçek bir başlangıçtır.
Nüfusumuzun çoğunluğunu oluşturan köylülerimiz; bu dönemde okuma-yazma öğrenmiş,modern tarımla, aşı ile tanışmıştır. Kendi becerisini keşfetmiş, kendi el aletlerini yapmayı öğrenmiş, kullandığı aletleri onarmaya, ev ekonomisini keşfetmeye başlamıştır.
İMECE ile yollar, okullar, derslikler, atölyeler yapılmış, böylece köy enstitüleri, Anadolu Aydınlanması’nın enerji kaynağı olmuştur.
Köy Enstitüleri’nde gerçekleştirilenler, emperyalizmin ağır baskısı ve güdümü altındaki yerli kapitalist burjuvazinin, kişisel çıkarlarını koruyamama telaşı ile korkuya kapılmasına ve karşı önlemler almasına neden olmuştur.
Yerli kapitalist burjuvazi, yapısının temelini oluşturan tarikat ve cemaatlerde eğitilmiş, sahte din tüccarlarından oluşan paralı askerlerin yani ağaların şeyhlerin gücüyle sürekli varsıllaşırken, kendi içinden yetişen karşı devrimci siyasetçileri de ülkenin başlangıcına, devrimci hareketlerine, çağdaş kurum ve kurallarına saldırtmaya alışmıştır.
Köy enstitülerinde de sonun başlangıcın temelinde karşı devrimcilerin bu çarpık hesabı vardır.Köy Enstitüleri ve yarattığı ruh, varsılların ve egemenlerin kirli işbirliği sonucu, 1955 yılında 6234 Sayılı Yasa işle, yeniden açılmamak üzere kapanmıştır.
-Halkın aydınlanmasının karşısında olanlar, Köy enstitülerini kapatma telaşındayken, önlerini göremedikleri için, hazırlıksız yakalanmıştır. Bilgisizlikleri nedeniyle yıktıkları yapının yerine koyacak malzeme bulamamışlar, daha bir süre, köy enstitüleri yerine eğitim vermek üzere oluşturulan okullardaki öğretmen ve yönetici kadrolarındaki boşluğu, köy enstitülerinde görevli olanlarla doldurmuşlardı.
Ders programları da hala iş ve tarım ağırlıklıydı.
Sabah sporları, eğitsel çalışmalar, resim, müzik ve beden eğitimi derslerine önem veriliyordu. Okul disiplini, çevre düzeni ve temizliği, küçük sınıflardaki öğrencilerin büyüklere saygısı… Yemekhane ve yatakhane düzeni değişmemişti.
Benim ilkokul öğretmenim, Düziçi Köy Enstitüsü’nde eğitim almıştı ve fırsat oldukça bizimle okullarından unutamadığı, unutamayacağımız anıları paylaşırdı.
Örneğin yemekhanede masalar onar kişilikmiş.
Her masaya bir son sınıf öğrencisi oturtulur, etütlerde gene yüksek sınıf öğrencileri görevlendirilir, örnek davranış sergilerlermiş.
Temizlik ve sağlık, ön plandaymış.Haftada bir gün, yemekhane çıkışında herkes su bardağını eline alır, potasyum permanganatla gargara yaparmış.
Bugüne bakalım: Anlattıklarım hangi resmi ya da özel okulda var?Şimdi yatılı okul ve pansiyonlarda bile böyle bir uygulama yapıldığını duyulmuyor, görülmüyor.
Köy enstitülerinde, fen bilgisi ve sosyal bilgiler dersleri, laboratuarlarda işlenirmiş ve deneylerden mutlaka olumlu sonuç alınırmış.
Okulların “ziraat” denilen tarla ve bahçeleri varmış.
Benim öğretmenim Köy Enstitüleri’nde kümes ve ahırların olduğunu söylediğinde çok şaşırmıştık. Çünkü bizim okulumuzda, sadece okulun çatısındaki yaban güvercinleri görebiliyorduk. Öğretmenim, mezun olduğu Düziçi’nde, Onbin cilt kitap bulunan kütüphane olduğunu söylediğinde, pek değerlendirememiştim. Şimdi 10 bin ciltlik kütüphanenin dünya demek, yaşam demek olduğunu çok iyi biliyorum.
Daha nice onurlu, unutulmaz anılar.
-İçinden biri olmakla onur ve duyduğum 68’liler, köy enstitüsü ruhunu benimsemiş öğretmenlerden eğitimini almış ilk kuşaktır. Köy enstitülerinde başlatılan devrimci, çağdaş, insan odaklı, özgür düşünceli bireyler olunmasını sağlayan eğitim düzeni, bize kadar uzanmış; adalet, dürüstlük, insan ve çevre temizliği, doğa ve hayvan sevgisi, yaşam boyu okuma-yazma becerisi, evimizde savurganlık yerine tutumluluk, küçük arızaları onarma, bazı müzik aletleriyle birlikte, teknolojiyle gelişen daktilodan bilgisayara tüm aletleri kullanabilme, araştırarak, sorgulayarak kendimizi geliştirme becerilerimizi, köy enstitülerinin başlattığı, yarım kalmasına karşın bize yeterli gelen kültüründen edindik.
Sonuç olarak, kara çalınmaya, unutturulmaya, eğitim tarihimizden silinmeye çalışılan Köy Enstitüleri, bugün de örnek alacağımız, özgün bir eğitim efsanesidir.
Köy Enstitüleri, Dünya emperyalizminin kuyruğuna takılan yerli kapitalist burjuvazi ve her dönem kullandıkları siyasetçiler eliyle kaldırılmasaydı, geniş bir alana kurulan belki bugün üniversite yerleşkelerine dönüştürülebilecek, Türkiye’nin gereksinim duyduğu bütün meslek dallarında ana ve ara elemanlar yetiştirecek, dolayısıyla Türkiye kalkınma yolunda, dünyaya örnek bir modeli yaratmış olacaktı.
2020 ve 2021 yıllarında, Kovit 19 salgınının gölgesinde yaşanan işsizlikten, yoksulluktan,sosyal perişanlıktan, eğitim rezilliklerinden, gençlerimizin düştüğü bunalımlardan söz bile etmeyecektik.
Köy Enstitüleri’ni kapatanlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurum ve kurallar bağlamında oluşturduğu eşsiz bir başlangıcın önünü kapatarak, bugünkü perişanlığın nedeni olmuşlardır.
Kısaca vatana ihanet etmişlerdir.
Recai Oktan
- Adamlar Yaşamlar 16. Bölüm Recai Oktan - 5 Nisan 2023
- Adamlar Yaşamlar15. Bölüm Recai Oktan - 3 Nisan 2023
- Adamlar Yaşamlar 14. Bölüm Recai Oktan - 30 Mart 2023
Köy Enstitüsü, okuma ve yazma oranı hayli düşük olan Türkiye’de, Aşık Veysel’in de öğretmen olarak aralarında bulunduğu kadrosuyla eğitimli ve aydın yeni öğretmenler kazandırdı. Tarıma katkı amacıyla ortaya çıksa da müfredatında birçok sanatsal faaliyet yer alıyordu. Ancak 1954 yılında kapatıldılar.
Yüreğine emeğine sağlık, bu katkılarından dolayı, müteşekkirim.
İyiki varsınız. #RecaiOktan hocam.
Köy Enstitülerini kapatanlar cehaletin,gericiliğin,küresel sermayenin dünyayı getirdiği bugünkü durumun yapı taşlarını oluşturuyorlardı.Koylunun kalkınması yerine köle olmasını isteyenler önce köyleri aydınlatacak eğiticileri yetiştiren bu okulları kapattılar.Oyle ya halk bilinclenirse kimi güdeceklerdi ?68 kuşağını bu eğitimciler yetiştirdi.Bu ülkenin gelişmesini,kalkınmasını istemeyip bu okulları kapatanlar vatan hainidirler tespitinize katılıyorum sayın Recai Oktan.
Türkiye’nin aydınlanma, çağdaşlaşma, hızlı kalkınma modeli olan, bu durumuyla Dünya Eğitim Yazıncasına (Literatürüne) girmiş olan Köy Enstitülerini kapatanlar “Kısaca vatana ihanet etmişlerdir” Bizlere düşen bu örnek eğitim modelini unutturmamak, kuşaktan kuşağa aktararak günün koşullarına uygun güncellenerek yeniden yaşama geçirilmesini sağlamaktır.
Egitimde, ekonomide, çağdaşlıkla Turkiyeyi çağdaşlığın doruguna tasimak üzere kurulan Koy Enstitülerinin kapatılması karşı devrimin en bariz örneğidir. Kaleminize saglik Recai öğretmenim.
Kutluyorum güzel bir dönem güzel bir yazı. Eğitimcilerimizden hayranlıkla dinlediğim sistem ne yazık ki dış güçler tarafından istenmedi. Örnek alınması gereken bir eğitim ….
Eskişehir Çifteler Köy Enstitülü Necati Amca;” II.Dünya Savaşı yıllarında,biz okulumuzda ekmek kıtlığı çekmedik.Çünkü kendimiz buğday ekip biçiyorduk,” demişti.Yıllar sonra Sivasta düğün davetlisi iken oynanan Sivas Zeybeğini eksik bulmuş,kendisi örnekleyerek aslını göstermişti.Çünkü okul yıllarında bu oyunun derlemesinde kendisi görevlendirimişti.Onlar gerçek eğitim üretimle donanmışlar,aydınlanmanın kıvılcımlarını yaymışlardı.Emparyalizm ve işbirlikçileri bunlara katlanamazdı.
Çok teşekkürler.
Köy enstitülerinin kapatılma projesini uygulayanların savunucuları, köylülüğü, temsil ettiği sosyo kültürel yapı dolayısıyla , geri ve tasviye edilmesi gereken bir katman olarak gösteriyorlar. Bu o kadar yanlış bir algı yönetimi ki, açılımı ve ülkenin geldiği son durumda vaziyet şudur: Tarımsal üretim ve tüketim plansızlığı, ürünler açısından ithalata bağımlılık, bilinçli bir geri bıraktırma ile tarımın giderek tasviye edilmesi, şehirlerde köyden kente plansız ve çaresiz göç dolayısıyla çarpık kentleşme ve feodalizmin tasviye olmak bir yana, giderek yaşam pratiklerine daha fazla egemen olması, laiklikten kopmuş eğitim uygulamasının ülke çocuklarını sadece elverişli işlerde kullanmak üzere mankurtlaştırılmasıdır. Yapılacak iş, ipin ucu kaçtığı içinen demokrasi cephesini oluşturmaktır.
Köy Enstitülerinin 80. yıl dönümüne gelen 17 nisan günü arefesinde yazılmış. anlamlı yazı için Recai Oktan hocamı kutlar ,saygılar sunarım. Emeğine sağlık.
Yüreğinize, emeğinize ve kaleminize sağlık Öğretmenim. Bunlar hâlâ vatana ihanet etmeye devam ediyorlar. Selam ve sayğılar.