Kuşak; Toplum biliminde, yaklaşık yirmi beş, otuz yıllık yaş kümelerini oluşturan bireyler öbeği, göbek, nesil, batın, jenerasyon olarak tanımlanır.
Felsefede ise; yaklaşık olarak aynı yıllarda doğmuş, aynı çağın koşullarını, bu yüzden birbirine benzer sıkıntıları, yazgıları paylaşmış, benzer ödevlerle yükümlü olmuş kişilerin topluluğudur kuşak.
Çatışma Nedir?
Çatışma en geniş anlamda anlaşmazlık, karşıtlık, uzlaşmazlıktır. Dar çerçevede ise kavga anlamına gelir. Çatışmalar; düşünce, duygu, çıkar ve erek (amaç) ayrılıklarından ortaya çıkar. Bu nedenle insan topluluğunun bulunduğu her yerde çatışma vardır. Çünkü insan ilişkilerinde tam uyum ve denge yoktur. Uyumlu bir aile içinde bile anlaşmazlık, karşıtlık birbirini etkileme ve değiştirme çabası vardır. Dostlar ve sevgililer arasında da anlaşma-bozuşma, yakınlaşma-uzaklaşma sürekli yaşanan olgulardır. Bu nedenle çatışma yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır.
Kuşak Çatışması Nedir?
Gençlik döneminde duygular yoğundur ve sürekli dalgalanma gösterirler. Genç sevinçle üzüntü, sevgi ile nefret arasında gidip gelir. Tinsel / Düşünsel (Ruhsal) tepkilerinde aşırılık, davranışlarındaki çelişki bu döneme özgü bocalamanın bir belirtisidir. Genç, bir yandan içinden gelen dürtülerini dizginlemeye çabalarken öte yanda çevresi ile çatışmaya girebilir. İç dünyası ile dış dünya arsında dengeler kurmaya çalışır. Genç kendine özgü yaşamak istemekte, bağımsızlığını kazanmaya çabalamaktadır. Bu süreçte gencin sık sık aile büyükleriyle görüş ayrılığına düştüğüne ve çatışmalara girdiğine tanık oluruz. Az ya da çok hepimizin başından geçmiştir.
Bir makalede okumuştum; yaklaşık üç bin yıl önce bir Eski Yunan filozofu Sokrates bile (İ.Ö. 399) “Şimdiki gençler çok saygısız. Büyüklerine karşı geliyorlar, büyüklerinin yanında bacak bacak üstüne atıyorlar, uzanarak oturuyorlar. Bugünün gençleri lüks ve gösteriş düşkünü, başkaldıran, geveze ve obur yaratıklar. Bizim zamanımızda böyle miydi” demiş. Oysa gençken kesinlikle o da şimdi karşı çıktığı davranışlar içindeydi. Büyüklerden bu tür yakınmaları hep duyarız.
Sümerlerden kalan çivi yazılarında, “şu gençliğin hali ne olacak” anlamına gelen yakınma sözleri bulunmuş.
Eski Yunan didaktik şiirinin babası olarak bilinen, ünlü ozan Hesiodos (İ.Ö. 750 – 650); “Günümüzün gençleri öyle umursamaz ki ileride ülke yönetimini ele alacaklarını düşündükçe umutsuzluğa kapılıyorum. Bize, büyüklere karşı saygılı olmayı, ağır başlı davranmayı öğretmişlerdi. Şimdiki gençler, kuralları hiçe sayıyorlar, çok duyarsızlar ve beklemesini bilmiyorlar…” demiştir.
Hepimiz biliyor ve görüyoruz ki tüm yaşlı kuşakların yakındıkları yeni kuşaklar onların görüşlerini geçersiz kılmış; dünya hep daha iyiye, daha güzele, daha doğruya yönelmiş, sürekli evrimi, değişimi, yenilikleri sağlayagelmişler. Bilim ve teknoloji sınır tanımıyor. Yenilerin yanında, eskiler hep yaya kalmışlar.
Gençler, özellikle ergenlik döneminde kişilik, benlik, kimlik kazanma aşamasında, büyüklerce hep engellendiklerini, tüm yollarının kesildiğini düşünürler. Büyükler ise, gençleri asi olmakla, başlarına buyruk olmakla, saygısızlıkla, derslerine çalışmamakla, sık sık sokaklarda zaman öldürmekle, eve geç gelmekle, karşı cinsle arkadaşlık kurmakla suçlar.
Kuşak çatışması dün ve bugünün sorunu. Gençlik bugünü ve yarını anlamak istedikçe, birileri hep dünü yaşatmaya çalışıyor. Taraflar çoğu zaman birbirlerini anlamak istemiyor, aileler yaşadıkları çağın içinde kendilerini düşünemiyor ve “bizim zamanımızda böyle miydi” sözünü söylemekten hiç usanmıyorlar.
Değişim sürekli yaşandıkça insanoğlu buna ayak uyduramamakta, bu değişimi kabullenmekte zorluk çekmektedir. Oysa bu durum insanın ve toplumun evrimidir. Doğal bir süreç olduğunu kavrayamayanlar daha sert çatışmalar yaşamaktadır.
Gençler çevreyle her yönden bir savaşım, bir kavga içerisinde, atılan ve atmak istedikleri her adım yeni ve bambaşka bir dünya aslında. Kişilikleri oturup, yeterli olgunluğa ulaştıklarında görüyoruz ki büyüklerin önceden söyledikleri ve kendilerinin karşı çıktıkları birçok konuda aynı noktaya gelecekler, onlara kimi zaman hak bile vereceklerdir. Babamın her sözüne karşı çıkan, hep terslik yapan ve babamı sinirden çıldırtan kardeşim Süleyman, otuz yıl sonra şimdi babamın anlattıklarını onurla anlatmaktadır. Öyleyse biz büyükler, gençleri anlamaya çalışmalı ve sevgiyle yaklaşarak anlayış göstermeliyiz. Onlar bizi dinlemiyor gibi görünseler bile deneyim anı geldiğinde hemen sözlerimizi anımsayacak, uygulamaya geçeceklerdir.
Başlıca Çatışma Nedenleri
1. Çocuklarının yeni statülerine ana babanın uyumda güçlük çekmeleri. Anne babanın sosyalleştirme kurumu niteliğindeki rehber rollerinden, çocuklarını bir ölçüde kendileri ile eşit düzeyde karar verici olarak görmek şeklindeki rol değişimi bu zorluğu yaratmaktadır (Bir tür taht kavgası).
2. Eğitimsel değişimler ya da eğitimler arasındaki çelişkiler, iki kuşağın anlaşmazlıklarını arttırmaktadır.
3. Gençlerin baba ve geleneksel aile yetkesine (otoritesine) bağımlı olmak istemeyişleri.
4. Anne babaların yeterli düzeyde öğrenim görmemeleri, geleneksel kaygılarla karşı cinsten arkadaş istemeyişleri ve bu günkü yaşamın gereklerine ayak uyduramayışları.
5. Gençlerin gelişme aşamasında olmaları nedeni ile değişimlere, gelişimlere daha çabuk uyum sağlamaları (adapte olmaları), yetişkinlerin ise bu değişime kolay ayak uyduramayışları.
6. Büyüme ile yeni olanaklar edinen gencin kendini yetişkin olarak kabul ettirme çabası da çatışma yaratır.
7. İki kuşak arasındaki yaş farkı ne denli fazla olursa, çatışma daha büyük görülebiliyor. Bu nedenle çocuk edinmek isteyenlerin evlenmekte gecikmemesini öneriyorum. Genç yaşta evlenenlerin, çocuklarıyla arkadaş iklimi içinde daha iyi anlaştıkları, ana-babaların çocuklarına daha anlayışlı davrandıkları bir gerçektir. Ben, zorunlu değilse, evliliklerin yasal sınır üstünde olmak koşuluyla genç yaşlarda yapılmasını daha doğru buluyorum. Yaşanmışlık gözlemlerim, beni bu sonuca ulaştırmıştır.
Çatışmaların birincil nedeni, iletişim bozukluğu ve yanlışlarıdır. İletişimi her iki kanadın da iyi öğrenmesi, çatışmayı azaltacaktır. İletişimde “çelişki” en büyük sorundur.
Aile bir yandan gence, “büyüdüğünü”, “kendi başına karar vermesinin, sorumluluk yüklenmesinin gerekli olduğunu” anlatır, öte yandan “aklın ermez”, “sen daha çocuksun” der, gencin tüm davranışlarını kısıtlar.
Bu çelişkiler gence de yansımakta ve onda da çelişkiler oluşturmaktadır. Genç istediği zaman kendini “koca adam” olarak görmekte, bütün sorunlarını çözecek güçte olduğunu sanmakta, işine gelmediği zamansa “ben daha çocuğum, aklım ermez” sığınması / kaçamağı ile sorumluluktan kaçmaktadır. Karşılıklı düzenli, dengeli ve kararlı iletişim en iyi çözümdür.
Gençlerin anne ve babalarıyla yaşadıkları başlıca çatışma alanları şunlardır:
1. Saç sakal uzatma : Ana-babalar saçın biçimiyle ilgiliyken, çocuklar için uzun saç çok önemlidir. Saçın kesilmesini istemek, güçlü bir dirençle karşılaşır. Çünkü uzun saç gencin kendi isteğini yapma, kendi hayatını yaşama, kendi inanç ve değerlerini gösterme biçimidir, simgedir. Bunu şu anda on altı yaşındaki torunumda somut olarak görüyorum. Gençliğimde ben de uzatmıştım. Onu iyi anlıyorum.
Davranışlarını değiştirmek için zorlanırsa, özgürlüklerini korumak için savaşırlar. Uzun saç olayında olduğu gibi, bir şeyi yapmama konusunda baskı gördükçe, o şeyi daha çok yapmak için tepki verirler.
Çocuklara haklarını ya da özgürlüklerini vermek, onları kendi yaşamları olan bağımsız kişiler olarak kabul etmektir.
Çocuklar yetişkinlere karşı gelmez.
Onların özgürlüklerini ellerinden alma çabalarına karşı gelirler.
Onları değiştirme ya da kendi kafalarındaki kalıba sokma çabalarına, bezdirmelerine, kendi doğru ve yanlışlarına göre davranmaya zorlanmalarına isyan ederler.
Şimdi şöyle düşünelim: Oğlumun saçının uzun olmasının bana zararları nelerdir? İşimden atılmam, gelirim azalmaz, arkadaş edinmemi etkilemez, mesleğimi yapmamı engellemez. Hiç kimse başkasını incitmediğine inandığı süreç için davranışını değiştirmez.
2. Eve geç gelme
3. Farklı giyim kuşam
4. Arkadaşlarıyla fazla gezme
5. Karşı cinsle arkadaşlık kurma
6. Gerektiği gibi ders çalışmama
7. Çok para harcama
8. Boş zamanını doğru kullanma anlaşmazlığı
9. Eş, iş ve meslek seçimi
10. Geleneksel ölçü ve değerleri bozma
11. Beslenme alışkanlıkları
12. Kardeş ilişkileri
14. Siyasal ve dünya görüşü farklılığı
15. İletişim biçimi
16. Büyüklerdeki iletişim ölçüleri ve saygı anlayışı
17. Ailenin ekonomik durumu ve sorunları
Kuşak Çatışmasını Azaltmanın Yolları:
- Doğru ya da yanlış, ne konuşursa konuşsun, ergeni dinginlikle
- Genci kesinlikle topluluk içinde eleştirmeyelim.
- Genci başkaları ile karşılaştırmayalım.
- Arkadaşları ile olan ilişkilerini engellemeyelim. Genç o ortamda deneyimleriyle olgunlaşacak, iyiyi-kötüyü orada ayıracaktır.
- Kardeşler arasında adil bir denge kuralım.
- Eve dönüş ve yemek saatlerini birlikte belirleyelim. Gerekirse genç için uygun saati seçelim.
Anne Babalar, Kuşak Çatışmasının Onarılamaz Boyutlara Ulaşmasını Önlemek için Şu İlkelere Uymalıdır:
- Her şeyden önce genç, kendisini yetişkin gibi görmek istiyorsa, biz de onu öyle göreceğiz. Ona saygı ve sevgi gösterelim. “Hadi oradan, daha dünkü çocuğun söylediğine bak” türünde yaklaşımlardan kaçınalım.
- Gençlik çağının ruhsal, fiziksel özelliklerinin neler olduğunu ve bunun gence olan etkisini öğrenmek ve bunları göz önünde bulundurmak zorundayız.
- Gencin bu dönemde birbiriyle tutarsız olan davranışları karşısında soğukkanlı ve dingin olalım, kırıcı ve yıkıcı tepkiler göstermeyelim.
- Konuşma ve tartışmalarda doğru düşündüğü, gerçeği bulup söylediği durumlarda ona hak verip, ona katıldığımızı söylemekten çekinmeyelim. Bunu özellikle yapalım.
- “Gençler bilse, yaşlılar yapabilse” söylemini gençlerle birlikte düşünelim.
- Sevgili gençler, bütün isteklerinizin hemen, tümüyle o anda gerçekleşemeyebileceğinin bilincinde olmalısınız.
- Sevgili gençler, her yerde ve her zaman yetişkinlerden öğreneceğiniz bilgi ve deneyimler olduğunu kabul edin. Konuşma ve tartışmalarda kırıcı ve sert olmayın.
- Sevgili gençler, engeller ve sorunlar karşısında en büyük destekçinizin anne ve babanız olduğunu unutmayın. Onlar her zaman, her durumda yanınızda olacaklar.
Kuşak çatışması genel anlamda üzülmek değil sevinilmesi gereken bir olgudur. Gençlerin atılganlıkları, coşkuları, düşçülükleri (hayalcilikleri) gelişmelerin, yeniliklerin kaynağıdır.
Gençler toplumsal yaşamda, sanatta ve yarında yeniliğin, değişikliğin ardında koşmasalardı ilerleme olmazdı.
Bu nedenle gençlerin yetişkinlerle karşıtlığını ortadan kaldırmak yararlı bir sonuç sağlamaz. Önemli olan bu çatışmayı toplumun yararına kullanabilmektir.
Erişkinlerin de gençlerden öğreneceği çok şey vardır.
George Bernard Shaw’un dediği gibi;
“Gençlerin yaşlılara yapabileceği en büyük yardım onları sürekli uyanık ve tetikte tutmaktır.”
Yaşam, soluk alıp-vermekle sınırlı, sevgilerle sonsuzdur.
Gelin yaşamımızı hep birlikte güzelliklerle, iyiliklerle donatalım.
3 Haziran 2018
Nurettin ŞENOL
- On Kasım Ata’mızı Anıyoruz Nurettin Şenol - 10 Kasım 2022
- Aydın SorumluluğuNurettin Şenol(Yazarlarımız ve Kitapları) - 28 Aralık 2021
- Türkçe Yazım Kuralları Yazan: Nurettin Şenol (Yazarlarımız ve Kitapları) - 26 Aralık 2021
Konu bilimsel verilere dayanarak ele alınmış.Her iki taraf için öneriler sunularak yine bilimsel çözüm metodlarıyla yollar gösterilmiş.Genc olarak,daha sonra anne baba ve yaşlı olarak bu evreleri yaşadık.Yasiyoruz.Ben çocuğumun verdiği tepkiye göre davranışını ayarladım.Es seçimine ve bu seçimin devamı olan tören aşamalarında hiç müdahil olmadım.Gorev bildiklerimi ve benden beklenenleri yaptım.Hic sorun yaşamadım.Tavsiye ederim.