Lozan Ethem Arı

Kör bilisizliğin (cehaletin) çelişkiler yumağına çevirdiği ülkemizde, madencilerin köstebek yuvalarına  döndürdüğü dağlarımıza baka baka, “Lozan Antlaşmasına konan gizli madde gereği maden arama iznimizin olmadığı, 100 yıllık olan Lozan’ın 2023 yılında ömrünü dolduracağı” gibi insan aklıyla bağdaşmayan yalanlara inanabiliyorlar. Bu kafa karıştırmanın altında, 2023 yılına kadar beyinleri yeni Sevr’e hazırlamak olduğu kuşkusuzdur. 24 Temmuz 1923’te Lozan’da imza edilen antlaşma, 24 Ağustos 1923’te Meclis’te onaylandı. Günümüz penceresinden bakarak Lozan’ı karalamak ne kadar kolay. Lozan’ın ne olduğunu anlamak için 13 Kasım 1918 İstanbul’un işgalinden, 9 Eylül 1922 İzmir’in kurtuluşuna kadar geçen yaklaşık 4 yıllık süreyi, bu sürede yaşananları iyi bilmek gerekir. Bu süreçten binlerce yazı, yüzlerce sinema filmi konusu çıkar. Gelin biz farklı pencerelerden Lozan’a bakalım.

Lozan Antlaşması, Türk siyasi hayatında başlı başına bir yer tutan milli bir yapıttır. Yeni bir Türk devletinin kurulmasında temel unsur olan bir siyasi belge olmuştur. Bu milli devlet, tam anlamıyla uygar ve bağımsız bir devletin bütün haklarına sahip olmuştur. Lozan Antlaşması bunları saptar ve kabul ettirir. Ne zaman kabul ettirir? Birinci Dünya Savaşından bütün dünya dört yıl savaşmışken, Türkler dört yıl daha fazlası ile sekiz yıl savaşarak her taraftan işgal edilmiş olan memleketlerini silahla kurtardıktan sonra kabul ettirir.


Müttefikler yüzyıllarca izlenmiş olan siyasetten niçin vazgeçmiş olarak Lozan Antlaşmasını kabul etmişlerdir? Türk devleti hasta adamdan geliyordu. Bir İngiliz tarihçisinin dediğine göre, “Türkleri Anadolu’dan atma fırsatı Avrupa’nın eline 1300 yıldan beri ancak iki kez geçmişti. İkinci fırsat “milli mücadele” dediğimiz devreye denk gelmiş. Avrupa bundan yararlanamamıştır. Müttefiklerin bu antlaşmayı kabul etmeleri ilk önce mecburiyetten gelmektedir. Aksi durum o halde idi ki, Misakı Milli ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin mücadele devri ile bizim saptadığımız temelleri geri çevirmek, sonunda yeni bir askeri harekete bağlı kalmıştır. Türkiye 15 yıldan fazla süren iç ve dış savaşlardan sonra, gerçekten barışa erişmek ihtiyacındaydı. Ama Avrupa da Birinci Dünya Savaşının kanlı özverilerinden sonra, yeniden bir serüvene kolayca girecek durumda değildi.(1)”

“Atatürk, Büyük Nutuk’ta, Lozan Barış Antlaşması hükümlerini Sevr Antlaşmasındaki hükümlerle ayrıntılarıyla karşılaştırdıktan sonra diyor ki; “Saygıdeğer baylar, Lozan Barış Antlaşmasındaki hükümleri, öbür barış önerileriyle daha çok karşılaştırmanın yersiz olduğu düşüncesindeyim. Bu antlaşma, Türk ulusuna karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir yok etme girişiminin yıkılışını bildirir bir  belgedir. Osmanlı tarihinde, benzeri görülmemiş bir siyasi utku yapıtıdır.(siyasi zafer eseridir) (2)”

“Lozan, 1912-1922 yılları arasındaki 10 yıllık aralıksız savaşa son veren barış antlaşmasıdır. Bu 10 yıllık savaşın sonunda Cumhuriyet Türkiye’sindeki 15 milyon nüfusun 1 milyonu topal, çolak, kör ve sakat kalmıştır. Anadolu insanının yiyecek yemeği, çayına koyacak şekeri, giyecek elbisesi yoktur. Kısacası barışa susamış bir ülke vardır. Osmanlı Devleti’nin 1699 Karlofça Antlaşması’yla başlayan büyük toprak kayıpları tam 224 yıl sonra 1923 Lozan Antlaşması’yla son bulmuştur. Atatürk, Lozan’da sadece 1.Dünta Savaşı’nın veya Kurtuluş Savaşı’nın değil, 300-400 yıllık birikmiş hesapların görüldüğünü düşünmektedir. 19 Ocak 1923’te İzmit’te halka şöyle seslenmiştir: “Lozan Konferansı, düne ve bugüne ait, üç yıla, dört yıla ait hesaplarının halli ve sonuca bağlanmasıyla meşgul olmakta değildir. Belki üç yüz, dört yüz yıllık birçok birikmiş ve yoğunlaşmış hesapların görülmesiyle meşguldür. Dolayısıyla bu kadar derin ve bu kadar karışık, bu kadar kirli hesapların az zamanda içinden çıkmak o kadar kolay değildir.”


“Atatürk Lozan’da sadece Kurtuluş Savaşı’na güvenmemektedir. Müttefiklerin Lozan’da olmazsa olmazlarımız durumundaki isteklerimizi (kapitülasyonların kaldırılması, Ermeni yurduna izin verilmemesi vb.) kabul etmemeleri durumunda onlarla savaşa hazırdır. Atatürk, Lozan Konferansı kesintiye uğrarken, İngilizler ’in 16 Mart 1920’de İstanbul’u işgal etmelerine benzer bir askeri harekâta girişebileceklerini hatırlatarak, bu olasılık karşısında ise “Bu da önemli bir savaş nedeni olur” demiştir. Atatürk, 16 Mart 1923’te Adana çiftçileriyle söyleşisinde de, “İnşallah iyi ve şerefli bir barış yapacağız. Barışın imzasıyla önümüzde bir çalışma devri açılacak. Devletler verdiğimiz son karşı yanıtı biliyorsunuz. Basit, meşru, hayati olan şartlarımız devletler kabul etmezler de, bizi savaşa sevk ederlerse, sakın telaş etmeyin. Emin olunuz ki, O zaman belki şimdikinden daha kuvvetli bir devre nail olacak, daha müsait şartlar temin edeceğiz. Ordularımızın maddi ve manevi tertibatı sınırlarımızın her tarafında maddi manevi teminatı elde etmeye yeter kudrettedir.

“Lozan’da Türkiye’nin yedi düvele karşı kora kor bir mücadele vermesinde ve sonuçta istediklerini büyük oranda almasında, “Barış istiyoruz, ama gerekirse savaşırız” tezini çok inandırıcı bir biçimde işlemesi etkili olmuştur. Türkiye’nin Lozan’da birbirini tamamlayan iki temel isteğinden biri Misakı Milli, diğeri tam bağımsızlıktır. Lozan’da bazı eksikliklerle Misakı Milliyi gerçekleştiren Türkiye, tam bağımsızlığı da neredeyse eksiksiz gerçekleştirmiştir.(3)”

“Bazı kesimler Lozan’ın hezimet olduğunu ileri sürmüşlerdir. Kanıt olarak Ege adalarından daha fazlasının, Batı Trakya’nın, Musul’un elde edilememesi, Boğazların askersizleştirilmesi gibi örnekler verilmiştir. Bu gibi iddiaların ciddiye alınır bir yanı olduğu söylenemez. Lozan belirli güce sahip belirli ülkelerin giriştikleri büyük ve tarihsel bir pazarlıktır. Pazarlık konferansı olarak 5.5 ay sürmüştür. Aslında kesinti dönemi de dahil edilirse 8 ay eder. Pazarlık tıkanınca ya taraflardan biri ödün verecektir, ya savaşsız bir savaş durumunun belirsizliklerine ya da savaşa gidilecektir. Bir ev ya da otomobil pazarlığında olduğu gibi, bir barış konferansında da iki taraf içinde bol keseden “ucuza gitti” iddiasında bulunulabilir, fakat genellikle de bu tür iddiaları ispat etmek olanaksızdır. Çünkü her pazarlığın pek çok etkenin iç içe yumak halinde bulunduğu karmaşık bir yapısı vardır. Lozan’ı Sevr ile karşılaştırmak, sanırım her insaf sahibine birincisinin “zafer” mi, “hezimet” mi olduğu konusunda yeterli bir fikir verebilmelidir. (4)”

“400yıldır Türkleri Avrupa’dan kovmak için çaba harcayan Avrupalılar için Lozan, çok acı bir ders olmuştur. Türkler ’in Avrupa’dan kovulması şöyle dursun, Avrupalıların Türkiye’den kovulacakları anlaşılmaktadır. Türkleri yola getirmenin tek yolu onlara karşı silaha başvurmaktır.(5)”

Hemen hemen her konudaki Türk istekleri Lozan’da galipler tarafından kabul edilmiştir. Ve dünya tarihte eşi olmayan bir olayla karşılaşmıştır. Yenilmiş, parçalanmış bir ulusun, bir harabe içinden ayağa kalkması ve dünyanın en büyük ulusları ile tam eşit koşullar içinde karşı karşıya gelmesi ve büyük savaşın bu galiplerini dize getirerek, her istediğini kabul ettirmesi şaşılacak bir şeydi.(Arnold Toynbee (1889-1975) İngiliz tarihçi)

Lozan’da onursuz bir barış imzaladık. Bu İngiltere’nin şimdiye dek imzalamış olduğu antlaşmaların en uğursuzu, en mutsuzu ve en kötüsüdür. (İngiliz Sir Andrew Ryan)

(1) – İsmet İnönü / Lozan Antlaşması II. Cumhuriyet Kitapları s.85-86
(2) – Bilal N.Şimşir / Lozan Günlüğü / Bilgi yayınevi 2.Basım s.666
(3) –  Sinan Meydan / Panzehir Gerçeğe Çağrı / İnkilap Kitabevi s.426-438
(4) – Prof. Sina Akşin / Kısa Türkiye Tarihi / İş Bankası Kültür Yayınları s.182
(5) – The New York Times 10 Ocak 1923

Ethem Arı

ETHEM ARI
İzlemek için
5

Bu yazıyı da okuyabilirsiniz

Çocukluk Çağımız Daha Güzeldi Sadi Geyik

Anı

2 Yorumlar

  1. Yazımın girişinde “13 Kasım 1918 İstanbul’un işgalinden, 9 Eylül 1922 İzmir’in kurtuluşuna kadar geçen yaklaşık 4 yıllık süreyi, bu sürede yaşananları iyi bilmek gerekir. Bu süreçten binlerce yazı, yüzlerce sinema filmi konusu çıkar” demişim ama bu yetmezse, Lozan’a ve Cumhuriyete daha geniş bir açıdan bakmak için 2. Viyana bozgunundan başlayarak 238 yıl sonra 1922 yılında Sakarya Meydan Savaşı ile durdurulan geri çekilme yıllarını, bu uzun dönemde yabancılara verilen ödünleri ve halkın çektiği acılara irdelemek gerekir. Kurtuluş Savaşı sürerken Mustafa Kemal savaş sonrasının eğitimi için şura toplamıştı. Buradan savaşın kazanılacağına dair özgüveni kadar eğitime verdiği önemi anlamak gerekir. O nedenle çok partili siyasal yaşamınızla başlayan sözdalaşı (polemik) siyasi tartışmalar yerine bir mum kadarda olsa çevremizi-halkımızı aydınlatmak birinci önceliğimiz olmalıdır diye düşünüyorum.

    1
  2. Bugünkü sınırlarımızın,bağımsızlığımızın belirlenmesini sağlayan,yüzlerce yıldır süren kapütulasyonlari kaldıran Lozan Barış Anlaşmasını herkesin anlayacağı şekilde sadeleştirerek anlatan güzel bir yazı. Barış istiyoruz ama gerekirse savasiriz düşüncesini benimseme ve karşı tarafa bu düşünceyi sezdirme.Hic ezilmeden dimdik durarak kazandığı zaferi ve yeni kurulan Cumhuriyeti Tüm dünya ya kabul ettirme.Askeri deha yanında Siyasi dehanın da var olduğu Devlet adamlığını görüyoruz bu yazıda.Emeginize sağlık.

    4

Bir yanıt yazın