Makam Aracı Yavuz Yorulmaz

Türkiye’de Cumhurbaşkanları Renault Marka Makam Aracına Biner mi?

Başlık ilginç değil mi? ‘’ Haydi canım Türkiye’de olmaz, mümkün değil. Burası Türkiye.’’ sözlerini duyar gibiyim. Şimdi anlatacaklarım bir hayal ürünü ya da bir özlem değil, yaşanmış bir olay.

Bazı Avrupa ülkelerinde siyasetçilerin, başbakanların hatta cumhurbaşkanlarının makam araçlarını sınırlı kullandıklarını, fazla lüks olmayan araçları tercih ettiklerini gazetelerden okuruz. Başbakanlarının korumasız olarak bisikletle işine gittiği ülkelerin var olduğuna dair haberleri de gıpta ederek okumuşuzdur ya da belgesellerde izlemişizdir. Bu satırları kaleme alırken aklıma gelen ilk siyasetçi İsveç’in efsanevi lideri Olof Palme oldu. Palme halkın arasında korumasız dolaşır, metro ile seyahat eder, işine de bisikletle giderdi çoğu zaman. O, barış ve demokrasinin yılmaz savunucusu, başka bir deyişle İsveç’in ‘’Ak güverciniydi’’. Yalnızca ülkesinde değil, dünyada saygı duyulan bir liderdi Olof Palme. 28 Şubat 1986 tarihinde eşi ve oğluyla sinemaya gitmişti. Yine yanında korumaları yoktu. Sinema çıkışı gece eve gitmek için bir metro istasyonuna yürürlerken sırtından vurularak öldürüldü. Aradan geçen 35 yıla rağmen Palme cinayetinin sır perdesi aralanamadı.

                                                Olof Palme

Gelelim ülkemize. Türkiye’deki resmi araç sayısından, makam araçlarının lüks olmasından tutun da ederlerine değin bu konu hep konuşula geldi yıllarca. Bugün de tartışılıyor makam araçları. Bu durum, siyasetin en vazgeçilmez konu başlıkları arasında kendine yer buluyor. Muhalefet,  iktidarı ülkenin kıt kaynaklarıyla çok fazla sayıda ve lüks makam aracı almakla eleştire dursun, ‘’Kamuda taşıt alımına sınırlama’’ hükümetin açıkladığı ekonomik paketlerin vazgeçilmez başlıklarından. Oysa kamuda taşıt sayısının azaltılması, alımına sınır getirilmesi hep kağıtta kalmış,  hiçbir iktidar bunu başaramamış bugüne değin.

Sözü daha fazla uzatmadan başlığımıza dönelim. Yıl 1998. Aylardan Ocak ayı. Türk siyasetinde bir döneme damgasını vurmuş ‘’Çoban Sülü’’, ‘’Barajlar Kralı’’, ‘’Bir Bilen’’ lakaplarıyla anılan renkli siyasetçi Süleyman Demirel, ülkenin 9. Cumhurbaşkanı. Demirel, parti genel başkanlığı, başbakanlık görevlerinde bulunmuş, ülkeyi avucu gibi bilen bir siyasetçi. Cumhurbaşkanlığı makamında da oturmayı çok sevmiyor. Ben de o yıllarda TRT Haber Merkezi’nde muhabir olarak Cumhurbaşkanını izliyorum. 30’lu yaşlardayım. Enerjim, çalışma azmimle koşturuyorum gece gündüz demeden. Soyadımla mütenasip yorulmak nedir bilmeden haberden habere koşturan TRT’nin cevval, acar muhabiri bendeniz TRT ekranlarında sık sık boy gösteriyorum o yıllarda. Rahmetli Demirel de hiç durmuyor, Ankara’da bulunduğu zaman istisnasız her gün 5-10 kabul yapıyor basına açık olarak, basına kapalı olanların sayısını ise hiç sormayın. Haftada birkaç kere de İstanbul, İzmir, Adana, Samsun, Diyarbakır,……il il dolaşıyor, temel atıyor, okul, fabrika açıyor, işadamlarına hitap ediyor.

Bir bakıyorsunuz Hakkari’de sınır karakolunda, bir bakıyorsunuz halka hitap ediyor baba toprağı Isparta’da, eski günlerinden kalma alışkanlığıyla. ‘’Baba’’ bu, duramıyor yerinde, halka hitap için parti liderlerinin otobüslerinin bir benzerini kullanıyor, halkla iç içe, halktan besleniyor bir anlamda. Biz koşturmaktan yoruluyoruz genç yaşımızda, ama O, bizlere taş çıkartırcasına ilden ile, ilçeden ilçeye mekik dokuyor adeta. Demirel’i bir iki paragrafla anlatmak mümkün mü? İmkansız. Bu yüzden renkli kişiliğiyle, icraatlarıyla hep konuşulmuş Türk siyasetinde, onca kitaba konu olmuş. Kimileri yermiş, kimileri için ise‘’baba ‘’ olmuş.

Tekrar dönelim 7 Ocak 1998 tarihine. Cumhurbaşkanı’nın programında Isparta’nın sık sık sele maruz kalanı küçük ilçesi Senirkent var.  Ziyaretin gerekçesi ise geçirdiği trafik kazasında ölen Senirkent Belediye Başkanı Şevket Yarar’ın cenaze törenine katılım. Buraya kadar her şey normal. Ankara’dan sabah saatlerinde Casa tipi askeri uçakla Isparta’ya hareket ediyoruz. Uçakta hatırladığım kadarıyla Demirel’in Koruma Müdürü, Başyaveri, birkaç koruma görevlisi, basın sorumlusu, birkaç danışman, TRT ve Anadolu Ajansı’ndan dört basın mensubu bulunuyoruz. Uçağımız Isparta’daki Süleyman Demirel Havalimanı’na iniş için alçalmaya başlıyor. Dışarıda sis her yeri kaplamış. Havada birkaç tur atıyor uçağımız, sisin olmadığı küçük bir delik bulsa pilotlar uçağı indirecekler, ama olanaksız. Birkaç denemenin ardından yeni rotamız duyuruluyor kaptanın anonsuyla: Denizli Çardak Havaalanı. Bu arada, olayın başından beri kameraman arkadaşıma çekim yapmasını söylüyorum. O güne kadarki deneyimimle haberin kokusunu alıyorum. Demirel’in makam aracı ve korumalar Isparta’da beklediği için Çardak’a yetişemiyorlar.

Uçağımız kısa bir yolculuğun ardından Çardak Havaalanı pistine tekerleklerini koyuyor. Karşılamada bir manga asker hazır: ‘’Emir ve görüşlerinize hazırız’’ diyerek hep bir ağızdan Cumhurbaşkanı’nı selamlıyorlar. Her zamanki karşılama törenlerinden farklı, daha sade, çünkü hazırlık yapmaya zaman yok, hızlıca hareket edilmiş. Bu da tamam, Cumhurbaşkanı sade de olsa askeri törenle karşılanıyor. Ama ters giden bir şeyler var. Demirel’in makam aracı ve korumalar Isparta’da beklediği için Çardak’a yetişmeleri mümkün değil. Demirel’e ayrılan makam aracı ise ne bir Mercedes, ne de zırhlı, kaymakamlığın Renault 12 steyşın model eski bir aracı. Böyle bir araca Cumhurbaşkanı biner mi? diye sormayın. ‘’Baba’’ çaresiz, bu araçla yola çıkmak zorunda kalıyor Türkiye’nin Cumhurbaşkanı ve beraberindeki danışmanları. Yani insanın başına her şey gelebiliyor denir ya işte buna güzel bir örnek bu yaşananlar. Makam aracı Mercedes değil de, Renault 12 olunca, onca yolu kuş misali bir solukta almak olanaksız. Demirel’in makam aracı ve korumaları ise bir dinlenme tesisinin önünde bekliyor, Cumhurbaşkanı’nın burada araç değiştirdikten sonra Senirkent’e hareket ettiğini öğreniyoruz. Demirel, cenazeye güçlükle yetişiyor.

Bizim için ise macera yeni başlıyor. Demirel, Çardak Havaalanı’ndaki subaya,’’Arkadaşlarım için araç tedarik ettiniz mi?’’ diye soruyor. Evet karşılığını alınca yola çıkıyor. Burada Cumhurbaşkanı’nın ‘’Arkadaşlarım’’ dediği özellikle biz iki muhabir, bir kameraman ve bir foto muhabirinden oluşan ekip. Çünkü Demirel için TRT ve Anadolu Ajansı çok önemli, vazgeçilmez iki devlet kuruluşu.  Ajans, en küçük ayrıntısıyla geçer haberlerini abonelerine görevi gereği.  Peki ya çalıştığım kurum TRT, O da Ajansı aratmayacak uzunlukta verir Demirel’in haberlerini uzun uzun, dakikalarca ekranlarında. Bize araç verilir ancak sürücü yazılı görev emri olmadan hareket etmem der. Nuh der Peygamber demez. Bu arada, telefonla Haber Merkezi’ni arayıp derdimi anlatmaya çabalarken bu kez haberde yaşanabilecek bir aksamaya karşı kendini şimdiden sağlama almaya çalışan müdürün neden ve niçinlerine yanıt yetiştirmeye çalışıyorum. Cumhurbaşkanı’nın Koruma Müdürü telsizle hareket edip etmediğimizi öğrenmek istiyor. Korumalar sürücüyü bir türlü ikna edemiyorlar,  bir yönetici minibüsün direksiyonuna geçiyor geçmesine de çok zaman kaybederek Senirkent’e varmayı başarıyoruz. Cenaze namazı kılınmış.

Genç yaşta trafik canavarına yenik düşen Belediye Başkanı’nın cenazesinin defnedileceği mezarlıkta yetişiyoruz Cumhurbaşkanı’na. Bu arada Antalya Haber Müdürlüğü’nden daha önce bize destek amacıyla görevlendirilen ekibimiz, Demirel’i izliyor da sorun olmadan kapatıyoruz Senirkent defterini. Aileye yapılan taziye ziyaretinin ardından sabah sis yüzünden inemediğimiz Süleyman Demirel Havalimanı’ndan Ankara’ya hareket ediyoruz.

TRT özel kanallardan farklı o günlerde. Demirel’in bu başına gelenler, Renault 12 marka makam aracına mecbur kaldığı görüntüler tekrar tekrar,  suyu çıkana kadar verilip sözüm ona habercilik yapma telaşı içinde değil TRT. Ama bu yaşananlar da verilmeli TRT ekranlarında. Benim seçtiğim yöntem ise abartmadan görüntülerle olayı anlatarak, ‘’Türkiye’de Cumhurbaşkanları Renault Marka Makam Aracına Biner mi?’’ sorusuna yanıt vermek oluyor.

Sevgi ve selamlarımla.

 24.04.2021

 Yavuz Yorulmaz

 

Yavuz Yorulmaz son yazıları (Hepsini Gör)
7

Bu yazıyı da okuyabilirsiniz

Çocukluk Çağımız Daha Güzeldi Sadi Geyik

Anı

4 Yorumlar

  1. Sayın Yavuz bey elinize sağlık. Kendisini severdim. Doğduğum köyün yanından geçen Gediz nehrine Demirköprü barajını yapmış. Kader çizgimde önemli yeri vardır. 2009 yılında yarım saat sohbet ettiğim için yeri farklıdır. Kadir kıymetini bilemedik. Saygı ile.

    2
  2. Halil Naci Ergölen

    Bülent Ecevit’in de Renault marka araca bindiğini duymuştum. Gapı gaptırmayan S. Demirel’e zamanında çok kızardık ama şimdikiler… Emeğinize sağlık.

    1
  3. Kutluyorum yazım emeğinize sağlık.

    4
  4. Kaleminize emeğinize sağlık. Son 20 yılda bunlar iktidara geldikten sonra din bile değişti hocam.

    3

Bir cevap yazın