Mektuplar ve Anılar Eşliğinde Orhan Kemal

“…Yergiler , övgüler hoş geldi sefa geldi diyorum …”

(Fikret Otyam)

 

Orhan Kemal tüm hayatı boyunca deyim yerindeyse bir romancının romanını yazmak istemiştir. Belki bu düşüncesini hayata geçirememiştir ama dostlarına yazdığı kimi mektuplardaki aktarımlarıyla bunu dolaylı bir yolla başarabildiğini söylemek hiç de abartı olmaz. Orhan Kemal’in bu mektuplarına zamana yaşadığımız anlara ve düşüncelere sahip çıkma çabası olarak bakmak gerekir. Satırlar arasında bir yazarın bir romancının biraz trajik bir romanın saklı olduğu çıkarımına ulaşmak için edebiyat tarihçisi olmaya gerek yoktur. Mektup tanıklıktır. Zamana, insan ömrünün anlarına, duygu ve düşüncelerine sahip çıkmaktır da diyenlerin hakkını teslim etmiştir Orhan Kemal mektuplarında.

Bu yazıyı bir kitap tanıtımı, bir edebî mektuplar örneği veya anılar toplamı olarak değil, hepsini içine alan bir ön çalışma olarak görmenizi isterim. Belki daha kapsamlı bir çalışmanın ayak sesleridir bu yazdıklarımız. Kim bilebilir.

Sözü fazla uzatmadan mektuplar ve anılar arasında Orhan Kemal’in izini sürmeye başlayalım. Yazdıklarımızın çoğu Orhan Kemal ile yakın dostu Fikret Otyam’ın, Arkadaşım Orhan Kemal ve Mektupları isimli kitabından kısa alıntılardır. 

Fikret Otyam 1966 yılından itibaren Orhan Kemal’in kendisine yazdığı mektupları zaman zaman Cumhuriyet gazetesinde paylaşmıştır. Bu paylaşımlar sözünü ettiğimiz kitabın temelini oluşturur. Aynı gazetede beraber çalıştığı İlhan Selçuk bu konuda şunları aktarmaktadır 1966 yılındaki köşe yazısında.

“Arkadaşım Fikret Otyam, Orhan Kemal’in kendisine yazdığı mektuplardan parçalar yayınladı. Güzelim mektuplar bunlar. Sıcak sıcak hepsi. ” der.

Yazılıp hemen yollanan ve okunduktan az sonra gazeteye ulaşan bu mektuplar fırından yeni çıkan ekmekler gibi taptaze ve kimi zamanda dokunanın elini yakan cinstendir. Ekmek gibi bir kutsiyeti vardır bu mektupların ve kime teslim edileceği önemlidir. O Emanetçide Otyam’ dan başkası olmamalıdır der ve yazmaya devam eder Orhan Kemal.

Neler neler yoktur ki bu mektupların satır aralarında. En çok da parasızlık vefasızlık ve hapiste geçen günler. Bir de sağa sola eşe dosta yaptığı borçların dökümleri vardır.

12 Mart 1957 tarihli mektubunda emeğinin tam karşılığını alamayıp yaşadığı hayal kırıklığını anlattığı şu satırlarla söze başlamak istiyorum . 

“Ayın bugün on ikisi. Beş de ondan evveli, etti on yedi. Dağ doğura doğura fare doğurdu. Yüz kayme. Beşi banka masrafı, elime geçti doksan beş kayme. Sağa sola dağıttım, şu satırları yazarken cebimde on beş lira kadar bir şey kaldı. Bu parayla şu nefis havalarda çiğ köftesi, humusuyla kana kana bi rakı içilmez. Vay Allah vay!..”

Çanının çektiklerine özlemini duyduklarına erişememenin bir serzenişidir bu satırlar. Sadece bu mektubu değil, 6.8.1956 tarihli mektubunda da içinde bulunduğu parasızlığı ve gitmeyi çok arzuladığı halde yola koyulma sırasının bile ufukta görülmediği Ankara yolculuğundan söz edişi vardır örneğin.

“Bütün iyi niyetime rağmen elimdeki beş romanı satıp paraya çevirip Ankara’ya gelemedim gitti. Uğur’un (kardeşi) borcunu bile veremedikten başka, kömür dahi alamadım. Parasızlık yüzünden sıramızı kaçırdık. Ama hâlâ dayanıyorum. ” der bu mektubunda. Mektubu Fikret Otyam’ a yazmıştır yine. Otyam ekmek parası için ikisinin de ortak yaşadığı kenti terk etmek zorunda kalıp Ankara’ya gitmiştir ama mektuplaşmaları devam eder.

İşte bu mektuplar gazete ve dergilerde yayınlanırken Otyam, Orhan Kemal’in fikrini almamış olmalı ki, Kemal, 23 Mart 1966 tarihinde başka bir mektubunda “… YÖN’ deki yazını pek sevdim. Daha doğrusu sana yazdığım mektuplardan özetlediğin kendi yazılarımı… Neden yayınladı diye de kızmadım. Tuhaf, unutmuşum onları..” diye başladığı sözünün devamını şöyle getirir; “Hani günün birinde kitap halinde çıkmasını merakla bekleyeceğim.”

Dostuna kızmaz ama biraz sitemde bulunur ne de olsa sitem dostluğun özünde olan olağan durumlardandır.

“Bizim haneden seninkine firade firade (*) selamlar, sevgiler. Ben de hepinizi kucaklar, gözlerinizden öperim. Vefakâr dostlarım benim… Soranlara, sormayanlara , eşe, dosta selâm, saygı…»

Soranlara selam salmasını anlamak mümkün ama sormayanlara yollanan selam bir tür sitem ve kırgınlık göndermesi olarak yer alır okuyanın zihninde.

Parasızlık, hapis ve yaşanan hastalıklar peşini bırakmaz yazarımızın. İşte yaşadığı bir hastalık ve Fikret Otyam’ın bu durumu öğrenip yazdığı mektubuna cevaben yazdığı satırlar:

“Sevgili Fikret,

Basınköy, 21. 3. 1968

Mektubuna şöyle başlıyorsun: ‘Teesür ve teesüfle öğrendiğime göre…’

Evet, uzv-u nazikimde basur, ‘fistül’ olmuş. Oturamaz, çalışamaz, ağrı ve sancıdan soluk alamaz olmuştum. Nihayet bir doktor arkadaş yardımıyla Aşağı Gureba’ da, yani Aşağı Gureba Hastanesi’nde, şakadan derken ciddi bir ameliyat geçirdim… ”

Bu hastalık ve ameliyat konusu Otyam için daha bitmemiştir. Ortak yolculukları sırasında yaşanan bir olayı şöyle anlatır;

“1969 yılının Ağustos ayının 19’unda, Moskova’da Pekin Oteli’nin bir odasında Orhan Kemal’e takılıyorum, “Orhan Ağa, ne o, koltukta çivi mi var, yanlamışsın yine?”

“Başlatma şimdi, biliyorsun uzv-u nazik meselesi. Yaralar kapanmadı daha be Fikret… Kanama devam ediyor!” der.

Mektuplarının yayımlanması noktasında gizli çekincelerinden biri de sağlık sorunları olabilir Orhan Kemal’in. Üzüntüsünün diğer bir nedenini şöyle anlatır başka bir mektubunda;

“Yer yer, kendi halim içime dokundu…”

Nasıl dokunmasın içinde bulunduğu vaziyet aşağıdaki gibidir çünkü;

“11 Mart 1965 

… Bu satırları sabahın beşinde, buz gibi odam ­da yazıyorum. Ne odun, ne kömür, ne de kömür alacak para var. Borç, borç, borç…”

Mektuplarında işte bu borçlarının bir listesi de yer alır kuruşu kuruşuna.

“Şimdi bana bak: İhsan Ada’ya d a yazdım. Benim borç durumu şöyle:

İhsan Ada’ya 50 lira

Fikret Otyam’ a 100 lira

Fikret Otyam eliyle kız kardeşim Uğur’a 100 

Toplamda 250 

Alacağıma gelince:

Arzu isimli çizgi: 20

Tiyatro çizgisi (Çıkacak): 20

31 günlük roman tefrikası: 620

Toplamda: 660

Alacaklarım: 660

Borçlarım : 250

Elde kalan: 410 “

Bunları neden yazıyoru(z)m cevabını yine İlhan Selçuk’un ağzından paylaşalım. Selçuk yıllar öncesinden şöyle seslenir.

“… Çünkü efendim, hani yazıyorlar ya solculara Moskova’dan torba torba para geliyor diye… işte bütün bunlardan zavallı Orhan Kemal’e hiçbir şey düşmemiş anlaşılan…” 

Hani günün birinde kitap halinde çıkmasını merakla bekleyeceğim dediği bu kitap(**) yazarın vefatından beş yıl sonra okurla buluşur. Kitap için şöyle bir giriş yazar Otyam; “Ustam, arkadaşım Orhan Kemal’in ölmez yüceliğine, anısına ve sevenlerine saygıyla. ”

İyi ki iki usta kalem dostluklarını bu mektuplarla taçlandırmış. İyi ki Otyam onların gün yüzüne çıkmasını sağlamış.

Elimizin erdiği dilimizin döndüğü kadar iki usta kalem arasındaki yazışma ve anılarından yola çıkıp Orhan Kemal’i anlatmaya çalıştık. Sözü fazla uzatmadan yine Fikret Otyam’ ın dediği gibi bağlamak en doğrusu sanırım;

“…yergiler , övgüler hoş geldi sefa geldi diyorum …” 

—–

NOT:1-Bazı kelimeleri yazarın mektuplarında kullandığı biçimde aktardık.

        2-Kitabın künyesini aşağıda verilmiştir. 

——

(*)Firade firade : Teker teker.

(**) Arkadaşım Orhan Kemal ve Mektupları E Yayınları: Mayıs 1975 

Eyyup Yıldırmış

 

 

 

2

Bu yazıyı da okuyabilirsiniz

Çocukluk Çağımız Daha Güzeldi Sadi Geyik

Anı

Bir cevap yazın