Mutluluğun Resmi Yazıldı mı? Semihat Karadağlı

Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
Işin kolayına kaçmadan ama
Gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
Ne de ak örtüde elmaların
Ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?

Nazım Hikmet Ran

Dünyanın tanıdığı birbirinden değerli üç insandan bahsedeceğim bu yazıda. Ama önce bu neyin hikayesi diye düşünebilirsiniz. Edebiyat dünyası ile az çok ilginiz varsa dünyaca ünlü şair Nâzım Hikmet, yine Dünyaca ünlü illüstratör /Ressam /yazar Abidin Dino’nun dostluk ve arkadaşlığını bilirsiniz.

Nâzım Hikmet

17 Ocak 1902 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelir; romantik komünist, devrimci olarak tanımlanır. Siyasi düşünceleri yüzünden defalarca tutuklanmış ve yaşamının büyük bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirmiştir. Şiirleri elliden fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır. Kurtuluş savaşımızı anlatan “Kuvayi Milliye Destanı” bugüne kadar Kurtuluş Savaşımızı en iyi anlatan yazılmış en iyi şiirdir. Yasaklı olduğu yıllarda Orhan Selim, Ahmet Oğuz, Mümtaz Osman ve Ercüment Er adlarını da kullanmıştır. “İt Ürür Kervan Yürür” kitabı Orhan Selim imzasıyla çıkmıştır.
Türkiye’de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin en önemli isimlerindendir. Uluslararası bir üne ulaşmış, dünyada 20. yüzyılın en gözde şairleri arasındadır. Şiirleri yasaklanan ve yaşamı boyunca yazdıkları yüzünden 11 ayrı davadan yargılanan Nazım Hikmet, İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın süre yatmıştır. 1951 yılında hakkında Türk vatandaşlığından çıkarılmasına dair alınan karar, ölümünden 46 yıl sonra Kültür bakanlığının önerisi üzerine 5 Ocak 2009 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile iptal edilmiştir.

14 Temmuz 1950’de cezaevinden tahliye olur. 49 yaşındaki Nazım askere alınacağı ve arkasında farklı şeyler olduğu haberleri üzerine 17 Haziran 1951’de bir tekneyle gizlice Varna’ya, Bükreş’e ve en sonunda Moskova’ya gelir.

Nazım ve Galina

Hayatına birçok güzel kadın girmiş ve onlara şiirler yazmıştır. Moskova’da 1952 Yılında tanıştığı Galina adlı genç bir Rus Doktor Nazım için yeni bir aşkın başlangıcı olur. Galina Nazım’ın doktoru, hayat arkadaşı, evdeki yoldaşı, sağlık danışmanı, yediğini-içtiğini, tüm yaşamını denetleyen yardımcısı, yurt dışına birlikte gittiği eşi ve diğer yandan da Rusya adına onu kontrol eden devlet görevlisidir. Nazım, Galina’ya aşk şiirleri yazmasa da en uzun ilişkisini onunla yaşar.

1955 yılı sonlarında bir tesadüf eseri Vera’yla tanışır. Ancak o zaman şairin bilmediği şey Vera’nın evli ve bir kız çocuğu annesi olduğudur. Bu yıldırım aşk Nazım’ı tekrar canlandırır, onun yaşama bağlılığını, coşkusunu geri getirir. Vera’ya kocasından boşanarak birlikte yaşamaları konusunda baskı yapmaya, onu kıskanmaya başlar.

Nazım ve Vera

1960 yılı başında Nazım’ın Galina ile olan sekiz yıllık uzun beraberliği boşanmayla sonuçlanır. Vera’ da eşinden ayrılmıştır. Artık her yere birlikte gitmektedirler. 1961 yılında “Saman Sarısı”şiiri ile “Saçları saman sarısı, kirpikleri mavi, kırmızı dolgun dudaklı” dediği Nazım’dan otuz yaş küçük Vera hayatının kadını olmuştur Nazım bundan sonraki aşk şiirlerini artık Vera için yazacaktır.

ABİDİN DİNO

23 Mart 1913’te İstanbul’da doğmuştur.
Ressam, yazar, çevirmen, karikatürist, film yönetmeni, editör, oyun yazarı, seramikçi, şair, sanat tarihçisi, folklor araştırmacısıdır. Çok yönlü bir kültür insanı olan Abidin Dino, çağdaş Türk resminin öncülerindendir. Romantik olmasına rağmen inandığı doğruları sonuna kadar savunan ve mücadelesini veren inatçı bir yapısı vardır.
Ali, Arif, Ahmet, Leyla Dino’dan sonra ailenin son çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Dedesi Abidin Paşa Adana Valisidir. Birinci Dünya Savaşı’ndan kısa bir süre önce ailece önce İsviçre’nin Cenevre kentine 1920’de ise Fransa’ya yerleşirler. 1925 yılında yurda dönmelerinden bir süre sonra babasını, sonra da annesini kaybeder. Robert Koleji’ndeki öğrenimini yarım bırakır artık tüm zamanını resim, karikatür çalışmalarına ayırır. Daha çocukluk döneminde resim yeteneği ve sanat sevgisi olan bir çocuktur.

1931 yılında henüz 18 yaşındayken Fikret Adil’in yönetimindeki Artist Dergisi’nde ilk yazı ve resimleri yayımlanır. Nazım Hikmet’in “Sesini Kaybeden Şehir” kitabının çizimlerini yapar.

“Kısa Hayat Öyküm” isimli kitabında Abidin Dino Nazım ile ilgili olarak anılarını şöyle anlatır:
“Nazım Hikmet olağanüstü bir kişiydi. Çünkü eleştiren, karşı çıkan, başkaldıran bir tipti.”,
“İlk kez bir kitabını yayımlıyor o sıralarda. Ve ben yanılmıyorsam onun bu kitabını (Sesini Kaybeden Şehir) resimleyen ilk ressamım. Niçin beni seçti illüstratör olarak? Nazım 1920 yıllarının fütürist Moskova’sından geliyordu. Ben fütürist değildim. Ama desenlerimi sıra dışı bulmuş olmalı ki beni seçti.” demiştir.

20 yaşında iken Cemal Tollu, Elif Naci, Nurullah Berk, Zeki Faik İzler ve Zühtü Müridoğlu ile birlikte Türkiye’nin ilk avant-garde resim grubu olan “D Grubu”nu kurarlar. Gruptakilerin başlangıçta ortak bir resim anlayışları olmamakla beraber, düşünce yanı ağır basan resimler yapmayı planlarlar.

Sovyet sinemacı Sergey Yutkeviç ile tanıştıktan sonra 1934’te gittiği Leningrad’da üç yıla yakın Len Film Stüdyosu’nda dekoratör, ressam olarak çalışır. 1939’da yurda döndüğünde Ses, Yeni Ses, Yeni Adam, Servet-i Fünun, Yeni Edebiyat gibi dergilerde yazıları yayımlanır, resim ve karikatürleri çıkar. Toplumcu gerçekçi sanat anlayışını savunmaktadır. Yazılarında toplumsal konulara ağırlık verir.

1939 yılında yaşamını denizin zor koşulları içinde kazanmaya çalışan balıkçıları ve liman işçilerini çizmek için Liman Grubu’nu kurar. Birkaç ressam arkadaşıyla altı aylık ortaklaşa çalışmalarının sonunda liman çalışanlarını konu ettikleri ve büyük bir yankı uyandıran sergilerini açarlar. 1940 yılında Türkiye Komünist Partisi’ne katılır, parti içinde çalışmaları 1966 yılına kadar sürer.
Hitler’in tüm dünyayı savaşa doğru sürüklediği yıllarda Rusya’yı işgal eden Alman ordusunun püskürtülmesinde önemli rol oynayan, yalnız kendi ülkelerinin değil, bir başka kıtanın, Avrupa’nın da kaderini değiştirdiklerine inanılan Viyazma ve çevre kentlerin direnişçi halkını “Gerilla Desenleri “çalışmasında resmeder.

1941 yılında ağabeyi Arif Dino Develi’ye, Abidin Dino ise Mecitözü’ne sürgüne gönderilirler. Adana’da sürgün günlerinde resim çalışmalarını sürdürür. Türk Sözü Gazetesi’nin yazı işlerinde çalışarak geçimini sağlamaya çalışır. Sürgünde eşi Güzin (Dikel) ile evlenir. 1941 yılında çıkardığı ilk “Kel” isimli kitabı basılır basılmaz bakanlar kurulu tarafından toplatılır.

Abidin ve Güzin Dino

Orhan Kemal ve Yaşar Kemal ile uzun yıllar devam edecek dostlukları bu dönemde başlar. Yaşar Kemal’in Deniz Küstü, Ağrı Dağı Efsanesi romanlarını kapak tasarımı ve kitap içinde resimleri Abidin Dino tarafından çizilir.

Yaşar Kemal, “Ağacın Çürüğü” isimli kitabında Şöyle anlatır: “Doğa bir büyüdür. Bir yaratmadır görene. Abidin Dino resmi de bir büyü, dehşet bir patlama, bir yaratmadır…Abidin Dino’daki bu çiçek zenginliği salt Çukurova değildir. Salt Karacaoğlan, salt Dadaloğlu, salt çukurun kadınlarının türküleri değildir. Bir Türkmen kilimi, bin renkli bir büyü çiçeğidir. Çukurova’da Abidin Dino’yu bu kilim emzirmiştir.” Der.

Yaşar Kemal “Bin bir Çiçekli Bahçe” isimli kitabında:” Abidin Dino’nun resimlerini gördükten sonra, onun için çağımızı zenginleştirenlerden birisidir diyebiliriz hiç çekinmeden. Dünyamızı zenginleştiren, çağımızı zenginleştiren, yüreğimizi, gönlümüzü, gören gözümü zenginleştiren büyük bir usta.

Dünyamızın tadına varmak, güzelliğine ermek, her şeye karşı yaşama sevincine ulaşmak ancak Abidin Dino gibi büyük ustaların imbiğinden geçerek mümkündür, diye anlatır.

Değerli yazar Yaşar Kemal “Baldaki Tuz” isimli kitabında “Arif Dino büyük bir ressamdı. Şairdi, daha da çok, kültürlü, erişilmez zevki olan bir adamdı. Geniş kültüründen, inceliğinden onunla ilişki kuran her kişi faydalanırdı. Eski Yunanı, eski Yunan tiyatrosunu da çok iyi bilenlerdendi.

Dünyanın birkaç kentinde, başkentinde ünlü piyeslerin dekorlarını yapmıştı. Abidin Dino’nun Abidin Dino olmasında, Orhan Kemal’in Orhan Kemal olmasında onun da payı vardır. Benim üzerimdeki etkisi, uzun sürmüş bir öğretmenlik etkisidir.” şeklinde hem sanatını hem de dostluklarını anlatır.

Abidin Dino uzun yıllar sağlık sorunları yaşamış 1990 yılında tiroit kanseri teşhisi konulan değerli sanatçı 7 Aralık 1993’te Paris’te vefat etmiştir. Geriye dünya çapında unutulmaz eserler bırakmıştır.

SAMAN SARISI

Şiirin tamamını burada paylaşmamakla birlikte şiirin yazılma hikayesi ve içinde yer alan olaylara da kısa bir göz atalım.

Sovyetler Birliği pilotu ve kozmonotu Yuri Gagarin 12 Nisan 1961’de Vostok uzay aracıyla uzaya çıkarak Dünya yörüngesinde turunu tamamlamıştır. Böylece uzaya çıkan ilk insan olmayı başarmış bu başarısıyla birlikte uzay çağını başlatmıştır.

İstanbul’da Beyazıt meydanında 28 Nisan 1960 tarihinde 20 yaşında gencecik bir Hukuk Fakültesi öğrencisi Turan Ekmeksiz açılan ateş sonucu öldürülmüştür.

1959 yılında gerçekleşen Küba devriminden sonra Fidel Castro devlet başkanı olmuştur. 1961 yılında devrimden sonra ABD’ye kaçan ve ABD yönetiminin desteğiyle silah ve mali kaynak sağlayan Kübalı karşı-devrimcilerin giriştiği Domuzlar Körfezi Çıkarması başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Tüm bu olayların yaşandığı 1961 yılında Abidin Dino, Nazım Hikmet Ran ve çok sevdiği eşi Vera, Paris’te bir otel odasında kalmaktadır. Nazım Hikmet, gecenin bir yarısı kalemini almış “Saman Sarısı” adlı şiirini yazmaktadır. Eşi Vera çoktan uyumuştur. Nazım Hikmet ve Abidin Dino, Seine Irmağı’nı gören çatı katındaki otel odalarının pencerelerinin başında oturmuşlar, Abidin Dino bir şeyler çizmektedir. Şiirinde adete Abidin Dino ile konuşmaktadır. Onun resim konusundaki yetenekleri şiire yansır.

Şiirin bir kısmında Nazım Hikmet şöyle seslenir dostu arkadaşı Abidin Dino’ya:

(…)
Meydanlarla yapılardan konuşuyoruz Abidin’le tavan arasında-
Ki otel odamda
Sen ırmağı da akıyor Notr Dam’ın iki yanından
Ben geceleyin penceremden bir ay dilimiymiş gibi görüyorum
Sen ırmağını rıhtımında yıldızların
Bir de genç bir kadın uyuyor tavan arasındaki odamda Paris
(…)
“Abidin’e söylemeli de resmini yapsın Beyazıt Meydanı’nda şehit düşenin
Ve Gagarin Yoldaşın ve daha adını sanını kaşını gözünü bilmediğimiz
Titof Yoldaşın ve ondan sonrakilerin ve tavan arasında yatan genç kadının.
Küba’dan döndüm bu sabah,
Küba meydanında altı milyon kişi akı karası sarısı melezi
Işıklı bir çekirdek dikiyor çekirdeklerin çekirdeğini güle oynaya.
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
İşin kolayına kaçmadan ama
Gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
Ne de ak örtüde elmaların
Ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
1961 yazı ortalarında Küba’nın resmini yapabilir misin
Çok şükür çok şükür bugünü de gördüm ölsem de gam yemem gayrının
Resmini yapabilir misin üstat?

KISA HAYAT ÖYKÜM- ABİDİN DİNO

Dostlukları ve şiir ile ilgili Abidin Dino “Kısa hayat öyküm” isimli kitapta “Bir gün yayımlanacak ilk kitabını resimlemek isteyip istemediğimi sordu. Kitabın adı: Sesini Kaybeden Şehir ‘di. Bu kitap için birtakım şeyler çiziktirdim. Sanırım pek fena olmadı. Hayatım boyunca Nazım’ın son günlerine değin, hatta ölümünden sonra da onun yapıtıyla olan bu karşılıklı ilişki devam etti.
Bir şiirinde, “Mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” diye bir dizesi vardır. O gün bugün, bu soru sökülüp atılması olanaksız bir biçimde bedenime yapışmış gibidir, şeklinde anlatır.

ABİDİN DİNO BU ŞİİRE KARŞI BİR RESİM ÇİZDİ Mİ?

Nazım Hikmet’in bu şiirine karşılık Abidin Dino tarafından “Mutluluğun resmi” olarak çizdiği iddiası ile mutlu bir ailenin bir odada yatakta ve tavuklarla birlikte resmedildiği resim internette söylenir/bilinir/ sanılır… Hatta internette bulunan bazı kopyalarda sağ alt köşede oldukça amatör bir yazıyla Abidin Dino yazanlara da rastlamak mümkündür. Oysa bu resim ile Abidin Dino tarafından çizilen resimlerin birbiri ile çizim karakteri bakımından benzemediği açıkça görülmektedir.

“Mutluluğun Resmi” denilerek Abidin Dino’nun yaptığı sanılan resim, ressam Dianne Dengel’a aittir. 1 Ocak 1939 tarihinde Amerika-Rochester’da doğan, Resim sanatındaki tarzıyla tüm “dünyaya mutluluk saçan kadın” olarak tanınan Dianne Dengel, özellikle ‘fakir ama mutlu’ insanları resmetmesiyle ün kazanmıştır. Dianne Dengel resimde mutlu, huzurlu gülen insanları resmeder. Çalışmaları resimden çok 3D çalışması olarak kabul edilmektir. İnternete Dianne Dengel yazdığınız zaman yaptığı çizimlerin birbirine benzediği de görülecektir. Resimler her şartta mutlu olunabileceği ve hayvan sevgisini de resmeder. Dianne Dengel, 15 Mayıs 2012 yılında 73 yaşında vefat ettiğinde arkasında birçok eser bırakmıştır.

BAHATTİN GEMİCİ

Ankara/Nallıhan’da doğan Bahattin Gemici Hasanoğlan Atatürk İlköğretmen Okulu’nu bitirmiş, Ilgaz ve Kurşunlu’da iki yıl öğretmen olarak çalıştıktan sonra Gazi Eğitim Enstitüsü Almanca bölümüne devam etmiştir. 1976ʼda turist olarak geldiği Almanya’da çeşitli işlerde çalışmış, 1977ʼden itibaren Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nin Herten kentinde 36 yıl öğretmenlik yapmıştır.
Almanya’da yaşayan Türk toplumunun eşit haklara kavuşması için verilen mücadeleye katılan Gemici, çok sayıda derneğin ve girişimin kurulmasında, yönetiminde görev almış; ırkçılığa ve yabancı düşmanlığına karşı çalışmalar yürütmüş, seçme ve seçilme hakkı için kampanyalar düzenlemiş, Türkçemizi yaşatmak için yoğun çaba göstermiştir.

Dil Derneği ve Alman Yazarlar Birliği üyesi olan Gemici’nin şiirleri, öykü ve makaleleri çeşitli dergilerde, gazetelerde, antolojilerde, ders kitaplarında ve Batı Alman Radyosu’nun (WDR) programlarında yer almıştır. Yazarın Türkçe ve Almanca olmak üzere 15 kitabı (şiir, öykü, araştırma, çocuk konulu) yayımlanmıştır.

BAHATTİN GEMİCİ İLE ABİDİN DİNO’NUN TANIŞMASI

Bahattin Gemici, Abidin Dino’nun 1987’de Essen Halk Yüksek Okulu’nda açılan sergisine, ardından düzenlenen söyleşisine katılır. Gemici, Dino’nun anlattıklarını; Nazım Hikmet’le olan ilk tanışmalarını, buluşmalarını ve dostluklarını ilgiyle dinler. Bahattin Gemici, 11 senedir ülkesine gidemediği için memleket hasretiyle yanıp tutuşmaktadır.

Bahattin Gemici

Toplantı sonunda herkes Hüseyin Çölgeçen tarafından yayımlanan Abidin Dino’nun resim kataloğunu imzalatmak için sıraya girer. Abidin Dino kataloğu alan herkes için bir iki dakikada özgün resimler çizmektedir. Gemici, kataloğu Abidin Dino’ya verir ve ona kendi yazdığı “KARŞIDA BİZİM MEMLEKET” şiirini okur:

KARŞIDA BİZİM MEMLEKET

Karşıda bizim memleket
Bir kuş gibi uçsam m’ola
Dağlarından taşlarından
Kanat çırpıp geçsem m’ola

Tohumlar durmuş sürgüne
Yağmur gibi yağsam m’ola
Çiçeğine güllerine
Arı olup konsam m’ola

Gemici’yim denizlere
Yelken açıp çıksam m’ola
Adalara kıtalara
Barış olup gitsem m’ola

Bu şiiri dinleyen Abidin Dino bir resim çizip “Gemici’ye “yazıp imzalar.

MUTLULUĞUN RESMİNE ABİDİN DİNO’NUN YANITI

Bahattin gemici 1972 yılında Hasanoğlan Atatürk İlköğretmen Okulu’nda öğrenciyken Nâzım Hikmet’in “Davet” şiiri yüzünden iki hafta okuldan uzaklaştırılır. Bu yüzden bazı bitirme sınavlarına giremez, güz döneminde mezun olur. 1980’de çok sevdiği şair Nâzım’ın Moskova’daki mezarını ziyaret eder.
Abidin Dino ile Essen’deki güzel karşılaşma Bahattin Gemici’yi etkilemiştir. Nâzım’ı ve Abidin Dino’yu çok sevmektedir. “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” diyen Nâzım’a, Abidin Dino’nun da bir yanıtı olmalı, diye düşünür. Yapılan sohbetten esinlenerek o akşam bir şiir yazar.

MUTLULUĞUN RESMİ

Abidin Dino’dan
Nâzım Hikmet’e

Ben mutluluğun resmini
Yapardım yapmasına
Mümkün olsaydı eğer
Bir şafak vakti
Yedi tepeli şehrime dönmek
Kokusu buram buram tüten
Limanda simit satan çocuklar
Martıların telaşı bambaşka
İşçiler gözler yolunu
İnebilseydin o vapurdan
Ayağında Varna’nın tozu
Yüreğinde ince sızı
Mavi gözlerinde
Yanıp tutuşan hasretle
Seninle bir daha kucaklaşabilseydim
Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi
Bağrımıza bassaydık seni Nâzım
Yapardım mutluluğun resmini

Başında delikanlı şapkan
Kolların sıvalı, kavgaya hazır
Bahriyeli adımlarla düşüp yola
Giriverseydik Meserret Kahvesi’ne
İlk karşılaştığımız yere
Bir acı kahvemi içseydin
Anlatsaydık o günlerden
Geçmişten, gelecekten
Ne günler biterdi
Ne de geceler
Dinerdi tüm acılar seninle
Bir düş olurdu ayrılığımız
Anılarda kalan
Ve dolaşsaydık Türkiye’mizi
Bir baştan bir başa
Yattığımız yerler müze olmuş
Sürgün şehirler cennet

İşte o zaman Nâzım
Yapardım mutluluğun resmini
Buna ne tuval yeterdi ne boya

Bahattin Gemici’nin “Yarım Bırakma Türkünü” adlı şiir kitabı 1988’de yazar-yayıncı Remzi İnanç tarafından Ankara’da Memleket Yayınları arasında yayımlanır. Kitapta birbirinden değerli çizerlere ait çizimlerle birlikte Abidin Dino’nun “Gemici’ye “diye çizip imzaladığı resim (s.52) ve Mutluluğun Resmi şiiri (s. 50-51) yer alır.

Değerli şairimiz Bahattin Gemici’ye biz okurlara bu güzel şiiri armağan ettiği için çok teşekkür ediyoruz.

Dünyanın tanıdığı değerli şairimiz Nazım Hikmet’e ve Değerli sanatçımız Abidin Dino’nun anılarına saygıyla…

Semihat Karadağlı /21.09.2020

Kaynak:

Kısa hayat Öyküm /Abidin Dino /Can yayınları / 3 Baskı Nisan 2011

Yarım Bırakma Türkünü /Bahattin Gemici /Memleket yayınları 1 Baskı Nisan 1988

Üç Süvari/Semihat Karadağlı /Mavi Ada Dergi /3 Haziran 2020

Baldaki Tuz/Yaşar Kemal

Binbir Çiçekli Bahçe/Yaşar Kemal

Çeşitli internet gazeteleri ve wikipedia sayfasından tarihsel bilgiler konusunda araştırma yapılmıştır.

Bahattin Gemici ile yapılan görüşme ve kendisinden alınan yazılı ve sözlü bilgiler.

Semihat Karadağlı
1

Bu yazıyı da okuyabilirsiniz

Çocukluk Çağımız Daha Güzeldi Sadi Geyik

Anı

Bir yorum var

  1. Her zaman, her yerde şunu söylüyorum. Cumhuriyetin ilk çeyreği son 800 yıl içinde Türklüğün ayağa kalktığı, her alanda benliğini bulduğu yıllardır. Karşı devrimcilerin hedefinde o nedenle bu dönem vardır. Çünkü dünya ölçeğinde yazarlar, sanatçılar, bilim insanları bu dönemde yetişmiştir. Atatürk’ün kalıtını (mirasını) bıraktığı ikiz evlatları Türk Dil ve Tarih kurumlarının özerklikleri kaldırılarak karşı devrimcilerin önüne atılmasından sonra en çok saldırı yakın tarihimizim bu dönemine ve dilimize yapılmaktadır. Bizlere düşen Türk’ün gurur yıllarını, bu yıllarda yetişen dünya ölçeğindeki değerlerimizi, “Türk mucizesi” diye anılan eğitim ve sanayileşme atılımlarımızı yeni kuşaklara bıkıp usanmadan anlatmak olmalıdır. Semihat Hanım, yazınızı bu geniş çerçeve içinde görüyor, sizi kutluyorum.

    2

Bir yanıt yazın