Nebiye ve Gitta Sevda Akyol Baştımar

İnsanın en yararlısı, insana yararlı olandır.
Mevlana

 

Nebiye ve Gitta

Her ikisi de ölümcüldü. Birbirlerini ışın tedavisinde tanımışlardı. Nebiye kanserdi. Altmış yaşında bu amansız hastalığa yakalanmış, kanser yumurtalıklarına kadar ilerlemişti. Çok ağrısı vardı. Morfinle idare etmeye çalışıyor, her seferinde buna da şükür deyip kendini motive ediyordu.

Tam bir Atatürk kadınıydı. Başındaki al yazması onun ileri görüşlü olmasına asla engel olmamıştı. Kendini yetiştirmesini bilenlerdendi.

Nebiye, ilaçların da etkisinden olsa gerek çoğu zaman yorgundu. Öyle durumlarda başucundan ayırmadığı Kuran’ından Yasin Suresi’ni bana okutturur, sonrasında da, “Sırtın yere gelmesin,” demeyi asla ihmal etmezdi.
Yan oda komşusu Gitta da dinine düşkün biriydi. Masasının üzerinden İncil hiç eksik olmazdı. Tanrı’ya inancını, avucunun içinde tuttuğu haç ile ifade edenlerdendi. “Ölüme meydan okumayı seviyorum,” derdi her odasına girdiğimde. Bağırsak kanseriydi Gitta. Yetmişli yaşlardaydı ve hastalığının son evresindeydi.

İki kadın da dinine düşkün, kendi inançları doğrultusunda, inanç ve ibadetlerini yerine getirmeyi seven iki harika insandı.

Zamanla Nebiye ve Gitta aynı odada buluştular. İki din, iki değişik insan yakınlaştı, kaynaştı. Benim gözümde iki farklı dünya, iki ayrı kâinat bir araya gelmişti aslında.

Bir gün Nebiye elinden düşürmediği annesinden kendisine hatıra kalan kahverengi tespihini Gitta’ya, Gitta’da başucundan ayırmadığı İncil’i incelemesi için Nebiye’ye verdi. Bazı değerleri irdelemek için pek fazla vakitleri olmadığını her ikisi de biliyordu ama bir şeyin farkındaydılar.

Herkes kendince ve bildiğince ibadet ediyor ve bundan kimse rahatsız olmuyordu. Herkesin dini kendineydi. Her koyun kendi bacağından asılır misali, ölüm sonrası Tanrı ile insan arasına girilemeyeceğini çok iyi biliyorlardı.
Gün geldi Gitta ağırlaştı. Nebiye’ye seslendi. “Nebiye!” dedi, “Hani o tespihine mırıldandığın sözler var ya,” Nebiye, “Gitta!” dedi, “Söz değil onlar. Dua!” “Tamam işte,” dedi. “Dua. Bana onlardan bir tanesini okuyabilir misin?” Nebiye ağlamaya başladı. “Ağlama!” dedi. “Oku.”

Dua bittiğinde Gitta ruhunu çoktan teslim etmişti.

Bir hafta sonra Nebiye o gün beni gördüğünde, “Sevda zamanın var mı?” diye sordu. “İki dakika yanıma oturabilir misin?” Usulca yatağının ucuna iliştim. Biraz bekledikten sonra, “Bak Sevda!” dedi. “Ömrümde bir kez olsun kimseyi incitmedim, kimseye ağır bir söz söylemedim. Çiçeklerimle bile tatlı sözlerle konuştum. Onlara her sabah Müzeyyen Senar dinleterek güne başladım. Ben öldüğümde gidip çiçeklerimi alır mısın?

Onlara müzik dinlet, güzel sözler söyle ki benim hâlâ hayatta olduğumu sansınlar. İlkbahar geldiğinde en güzel ödülünü alacaksın, rengârenk çiçek açacaklar senin için. Dünya boş bir tarla gibidir avucundaki iyilik tohumlarını serp dünyaya. Göreceksin, sana verdiğinin fazlasını geri verecektir. Sakın aç gözlülük yapıp vermeden almayı deneme, iç huzurunu kaybedersin.”

Sırtımı dönüp camdan dışarıyı seyrederken gözlerimden yaşlar boşalıyordu. Kendimi toparlamam birkaç dakikamı almıştı. Gözyaşlarımı sildikten sonra Nebiye’ye döndüm kollarımı açarak kocaman sarıldım.
Nebiye’ye, Gitta’dan İncil kitabı ve elinden düşürmediği haç hatıra kaldı. Aradan bir ay geçti. Nebiye artık nefes almakta
zorlanıyordu. Beni yanına çağırdığında henüz kendindeydi. “Yasin Suresi’ni okur musun?” dedi, kısık sesiyle.
Akan gözyaşlarımı silip dileğini yerine getirdim. Kafamı kaldırdığımda, Nebiye hayata sessizce veda etmişti. Sanki uyuyordu. Eli elimdeydi. Uzun bir süre eli elimde, odada sessiz çığlıklarımla kendi başıma bu iki güzel insanı düşündüm durdum.

Bir anda Nebiye de yalan olmuştu, Gitta da. İkisini de elli yıl sonra kimse hatırlamayacaktı, her şey rüya gibi gelip geçmişti. Sahi neydi bunca mücadele, bunca koşturmaca, bunca dünya hırsı? Ve hepsinin aynı yola çıktığını bildiğim farklı inançları? Nebiye de iyi insan olma çabasında olmuştu, Gitta’da. Yollar farklı olsa ne olurdu ki! Bu iki değerli insandan bana bir tespih, bir Kuran, bir haç, bir İncil ve bir de insanlığa dair harikulade bir öğreti kaldı.

Sevgi, saygı ve hoşgörü kazanmıştı.

Dünyaya doymadan gidenlerin anısına saygıyla.

 

Sevda Akyol Baştımar
Sevda Akyol Baştımar son yazıları (Hepsini Gör)
4

Bu yazıyı da okuyabilirsiniz

Çocukluk Çağımız Daha Güzeldi Sadi Geyik

Anı

4 Yorumlar

  1. Sevda Akyol Baştımar

    Teşekkür ederim Hüseyin Bey.

    1
  2. Kaleminize yüreğinize emeğinize sağlık

    0
  3. Sevda Akyol Baştımar

    Umudumuz var bizim. En derin teşekkürlerimke Erol Bey.

    0
  4. Dünyayı sevgi ve iyilik kurtaracaktır. Emeğinize sağlık.

    1

Bir cevap yazın