Okul, Mezarlık ve Kuyu Muazzez Özcan

Yorucu ve uzun bir yolculuktan sonra nihayet yeni köyümüze varmıştık.Kucağımda henüz iki yaşındaki kızım, valizler, eşyalarla iki gündür yollardaydık. Memleketten ayrılırken sanki ölüme gidiyor gibiydik.Yeni görev yerimiz hem çok uzak, hem de terör olaylarının yoğun olduğu bir yerdi.
Rotasyon uygulaması başlatılmıştı. Her görev yerinde iki, üç yıl çalıştıktan sonra tayinimiz çıkıyor, başka bölgeye gönderiliyorduk. Üç beş parça eşya ile düşüyorduk yollara. Otobüslerle, minibüslerle saatler, bazen de şimdi olduğu gibi günler geçiyordu yollarda. Burası üçüncü görev yerimizdi.Tayinimiz belli olduğu zaman çalıştığımız yerdeki insanlar orada kalabilmemiz için bize farklı öneriler bile sundular.Bizim adımıza üzüldüler.Mesleği bırakmamızı, orada onların bize kuracakları bir mandıra ile geçimimizi sağlamamızı önerdiler. Yani köylü kendi aralarında bize bir sürü koyun verecekler, onlardan sağlayacağımız yün, süt ve etle onlar gibi yaşayacaktık.Tabi bunu bizi sevdikleri için yapıyorlardı.Köylerinde kalmamızı ve onlarla birlikte yaşamamızı istiyorlardı sağolsunlar.
Ama biz öğretmendik ve yurdun her köşesinde çocuklarımızı eğitmekti görevimiz.
Okulların açılması yaklaşmıştı. Biz de yeni görev yerimize epey zor bir yolculuktan sonra nihayet ulaştık.Her zaman olduğu gibi yine biz de lojmana okul müdürünün yanına vardık. Akşam karanlığı sarmıştı etrafı.Kucağımda kızım da olduğundan pek gözlemleyemedim çevreyi. Çok yorgundum ve baksam da göremiyordum. Sağolsun okul müdürü bizi misafir etti evinde. Bahçede oturduk, yemek yedik, çay falan içince biraz kendime geldim ve çevreme şöyle baktım. Hemen karşımızda, okul bahçe duvarının öbür
yanında çok yeşil bir alan vardı ve zambaklar açmıştı, çok güzel görünüyordu, elektrik direğinin ışığı vurmuştu oraya.Orasının ne olduğunu sordum müdür beye. Mezarlık orası dedi.Ben bir anda çok şaşırdım ve bu kadar yakın mı okula dedim.Evet ne olacak ki dediler. Kalacağım lojman da aynı bahçe içindeydi. Ben oldum olası mezarlıklardan çok korkardım. Çocukluğumdan kalma bir korkudur bu. İlk korkum başlamış oldu böylece.Ama değiştirebileceğim bir şey yoktu.Neyse daha sonra müdür beyin eşi kızına su getirmesini söyledi, kız da elinde plastik güğümle biraz ilerideki kuyunun başına gitti.Elinde uzun bir ipin ucuna bağlı yağ tenekesini kuyunun içine atıyor, sonra bin bir zahmetle yukarı çekip, tenekedeki suyu ağzında tülbent olan bidona boşaltıyordu.Ve bu iş baya uğraştırıyordu onu. Geldiğimiz yerde de kuyu vardı ama ağzında tulumba vardı ve suyu onunla çekiyorduk. Müdür beye neden tulumba takmadıklarını sorduk. O da; o zaman çocuklar suyu çabucak bitirirler dedi.Tabi şaşırdık, su neden bitiyor, az mı diye sorduk. Kuyunun çok büyük olmadığını, çocukların da bu suyu kullandıklarını ve çabuk bittiğini söyledi. Biz anlayamadık, suyun bitme işini. Sonra bize açıkladı iyicene müdür bey.Meğer bu kuyudaki su yağmur suyuymuş.Yağmur mevsiminde yağmur suları bu kuyuya dolduruluyor ve yıl boyu kullanılıyormuş.Köyde başka bir su kaynağı da yokmuş.Kuyuya suların nereden girdiğini sorduk.Her yerden akan sular kuyuya doluyormuş.Biz de bu kuyudan kullanacakmışız suyu.Ve de içme suyunu da bu sudan sağlayacakmışız. O sırada içtiğimiz sular da o kuyudan alınmış. O andaki şaşkınlığım ve paniğim görülmeye değerdi. Kendimizden önce çocuğumu düşündüm ve büyük bir paniğe kapıldım.Çocuğumun bünyesi zaten zayıftı ve bu pis, sağlıksız sudan içirmiştik. Ya hasta olursa diye büyük bir korkuya kapıldım. Bir şey olmaz her kes kuyu suyu içiyor dediler, Biraz da dalga geçtiler benimle.
Yeni görev yerime geleli henüz birkaç saat olmuştu ve ben akşam karanlığının içinde görev yapacağım okulu, bahçesindeki yağmur sularının doldurulduğu kuyuyu, çevresini saran zambak bahçesi gibi görünen mezarlığı ile ilk başucu tablomu çizdim ve astım duvarıma.Sabah ola hayrola dedik ve lojmanımıza geçtik.Bakalım burada kimlerin kalplerine dokunacaktık. Bizi nasıl bir yaşam bekliyordu.Gece geldiğimiz bu köyü gündüz gözüyle görünce elbette daha farklı olacaktı her şey.Değişmeyen tek şey çocuklar olacaktı. Masum, saf, tertemiz kalpleri ve koşulsuz sevgileriyle bizim çocuklarımız. Onlar unutturacaktı bize tüm zorlukları. Ve biz onlar için buralara kadar gelmiştik. İlk baştaki meraklı, yabancıl bakışları kaybolacaktı bir kaç gün içinde. Çok şeyler yaşayacaktık birlikte. Ve bizi yine çok farklı bir yaşam bekliyordu. Bizde silinmez izler bırakacaktı buradaki yaşam hissediyordum bunu. Macera dolu yeni bir yaşama başlamaya hazırdık her zaman ki gibi.Bizler idealist, korkusuz, vatansever öğretmenlerdir. Her koşulda mesleğimizi yapmaya hazır ve de gönüllüydük.

Yazı Dükkanı Dergisi’nin notu: Yazıda yazım ve noktalama kuralları düzeltmesi yapılmamış olup yazarından geldiği haliyle yayınlanmıştır.

Muazzez Özcan’ın Ben Öğretmen Olacağım yazısını okumak için tıklayınız. 

Muazzez Özcan
Muazzez Özcan son yazıları (Hepsini Gör)
1

Bu yazıyı da okuyabilirsiniz

Çocukluk Çağımız Daha Güzeldi Sadi Geyik

Anı

Bir yanıt yazın