Ütopyacılar, yukarıda tartıştığım çağrıcı geleneğe dâhil olanlar gibi gelecek tasarımlarını gerçekleştirecek her hangi bir özne tanımlamasalar da, bu geleneğe dâhil olanlardan farklı olarak tasarımlarını iki önemli konuda somutlaştırmışlardır. Ütopyacılar bir takım çağrılarda bulunmak yerine mevcut gerçekliğe alternatif olarak ortaya kapsamlı toplum tasarıları atarlar. Bu tasarıların temel amacı barışçıl bir dünya federasyonunun kurulmasıdır. Böylece bir gelecek tasarımı olarak barışçıl toplum ütopyası içerik ve çerçeve bakımından dünya çapında somutlaşmış olur.
Morus Ütopya’nın girişinde, Rafael’e bir krala danışmanlık yaparak insanlığa yararlı olması önerildiğini fakat onun bu öneriyi reddettiğini yazmaktadır. Thomas Morus’u temsil eden Rafael, barış ilkesinin hâkim olduğu bir toplum kurmak istemektedir. Bundan dolayı “bütün kralların sadece savaş bilimiyle ilgilendiği” bir dönemde “ben ancak bugünkü politikayı tersine çevirebilirim” demektedir. Burada söz konusu olan değiştirici politika önerisi, Platon’da ve Nietzsche’de olduğu gibi basit bir şekilde ‘değerlerin tersine çevrilmesi’ değildir. Zira pekâlâ var olan koşullar çerçevesinde kalarak, yani mevcut durumu tüm ilkesel nitelikleriyle olumlayarak ve olduğu gibi muhafaza ederek tüm değerleri tersine çevirmek mümkündür. Buna bazen örneğin günlük siyasette ‘mevcut durumu özü itibarıyla olduğu gibi muhafaza etmek için her şeyi değiştirmek’ ilkesi dendiği de olur. Morus’un yapmış olduğu değiştirici politika önerisi, savaştan beslenen, yani yaşamını kan dökerek ve emerek, tüm kültür ve uygarlık değerlerini sürekli yıkarak, bilimsel değerleri yok ederek sürdüren mevcut durumun köklü değişimini talep etmektedir ve amaçlamaktadır. Buna karşın Platon’un ve Nietzsche’nin değişim önerisi, her şeyi ilkesel olarak savaşçı değerler sistemi (savaş paradigması) çerçevesinde kalarak gerçekleşebilir. Fakat Morus’un (ve buna elbette yakın dostu Erasmus’u da dâhil edebiliriz) önermiş olduğu değişimin sonunda muhakkak insanlığın iç ve dış ilişkilerinde, yani doğayla olan ilişkilerinde savaş sonsuza kadar nihayet geride bırakılıp ‘ebedi barış’ tesis edilmelidir. Bu ise ancak, daha sonra Kant’ın Ebedi Barış başlıklı ütopyacı denemesinde dillendirdiği, barışçıl ve dayanışmacı bir halklar federasyonu çerçevesinde mümkündür.
Prof. Dr. Doğan GÖÇMEN
Esmeri Alev Ekebaş’ a teşekkürlerimizle…