Platon’un bahçesi, Atatürk’ün Sofrası Ethem Arı

 -“Eski Yunan uygarlığının yetiştirmiş olduğu ünlü filozof Eflatun (Platon) tarihe “dialoglar” diye geçmiş bulunan öğrencileriyle tartışmalarını Atina’da bir felsefe okulu durumuna getirdiği “Akademia”da yapardı.
Platon Akademia Bahçesi Kalıntıları – Atina
Akademia ise kendi evinin bahçesiydi. Platon günün sorunlarını tıpkı hocası Sokrat gibi öğrencileriyle tartışarak ele alır, aklın ve bilimin ışığında gerçeklere iyiye ve doğruya ulaşabilmenin yolunu arardı. Platon’a göre kimse kötü değildi. Her kötülük bilgi sanılan bilgisizlikten gelirdi. En gerçek yol gösterici, akıl ve bilim olmak gerekirdi. İşte o nedenle Platon bir diyalog sanatı olan eytişim (diyalektik) ile (bilimsel tartışmalarla) aklın doğruyu ortaya çıkarmasını ya da doğrunun en doğrusuna yönelinmesini sağlamaya çalışırdı. Tartışmaları kendisi başlatırdı. Bu yoldan öğrencilerinin hem kendilerini iyi biçimde yetiştireceklerine hem de gerektiğinde devleti bile en iyi yöneteceklerine inanırdı.
*
-Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın başladığı günlerden başlayarak Mustafa Kemal’in Sofrası da düşün yaşamımızın ulusça kendi kendimizi yenilemek, eylemlerimizin ve tüm devrimlerimizin “Akademia”sı olmuştur. Her çeşit ileri düşünceler, ilkeler, reformlar, dilimiz, tarihimiz, her şeyimiz, her konu çoklukla o masanın üzerine konulup enine boyuna tartışılarak gerçeklerin, doğrunun yolu aranmıştır. Atatürk, düşünce ve bilgilerine başvurduğu insanları kırgın, küskün ayırımı yapmadan daima sofrasına davet etmiş, genellikle kendisinin başlattığı kimi zaman şafak sökünceye kadar süren o bitip tükenmek bilmeyen tartışmalarla en doğru, en akılcı yolları araştırmıştır.”(*)
Öyle olmasaydı Avrupa’nın 150-200 yılda başardığı aydınlanma devrimini sadece 15 yılda gerçekleştirebilir miydi? “Benim düşüncelerim bilime ters düşerse, siz bilimi yeğleyin” gerçeğine ulaşarak kendisini sonsuzluğa armağan eder miydi? Okulda matematik öğretmeninin “Kemal” adını vermesinden başlayarak adının yanına askeri rütbeleri de içinde olmak kaydıyla birçok san almıştır. Bana göre O’na en çok yakışan  “Bilge Önder” sanıdır. Evet, Atatürk, Çanakkale Savaşı’ndan başlayarak, savaş alanlarında asker olarak ünlenmesine karşın her sözü ve eylemiyle bir “bilge”dir. 800 yıl koyu karanlıkta yaşayan Türk ulusunun şansı Atatürk, şansızlığı ise ardıllarının çağının çok çok ötesini görebilen Atatürk’ü anlayamamış olmalarıdır.  Akademia’nın ışığı bugün hala insanlığın düşün dünyasını aydınlatıyorsa, Atatürk’ün yaktığı ışık da daha yüzyıllar boyunca gelecek kuşakları aydınlatacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın!
(*) – Hikmet BİL, Uncu Yayınları, 1981, s.7-8
Ethem Arı
ETHEM ARI
İzlemek için
7

Bu yazıyı da okuyabilirsiniz

Çocukluk Çağımız Daha Güzeldi Sadi Geyik

Anı

3 Yorumlar

  1. “Her kötülüğün anası bilgisizliktir, bilgisizlik bilimle yok edilir!” Tezinden; bilimi yok sayan, insanları soyut kavramlarla uyutan günlere geldik. Teşekkürler sevgili dostum.

    3
  2. Yazım emeğinize sağlık.Bilginin ışığı olmak ve halk ile bütünleşmek…Harika bir kıyas olmuş kutluyorum.

    3
  3. Kaleminize emeğinize sağlık. O Atatürk ki, Kurtuluş Savaşı kahramanı ve kurucu lider olmasına rağmen, halkına hesap vermekten asla kaçmamış,servetini de yine Türk halkına miras bırakmıştır. İşte bu yüzden büyüktür.. Teşekkürler.

    2

Bir cevap yazın