Sıladan Gurbete Gönül Köprüsü 5. Bölüm Celalettin Ağırbaş

Trabzon İlköğretmen Okulu

Ortaokulu bitirenler için birçok seçenek vardı. Bunlar arasında Artvin lisesi, Sanat okulları, Sağlık meslek okulları, Trabzon’da bulunan Öğretmen okulu vardı. Ekonomik nedenle yatılı olan okulları tercih etmeliydim. Sağlık meslek okulu ve öğretmen okulu yatılıydı.

Bu nedenle iki okulu tercih ettim. Sağlık meslek okulu ve öğretmen okuluna aynı anda başvurdum. Öğretmen okuluna girebilmek için yazılı ve sözlü imtihanları kazanmak gerekiyordu.

Okuldan bildirilen tarihte Artvin Lisesi binasında, iki gün yazılı imtihana katıldım. İmtihana Artvin  merkez ve ilçelerinden yüze yakın öğrenci katılmıştı. İlgililer, her ile belli bir kontenjan ayrıldığını ve imtihanı kazanmanın çok az bir ihtimal olduğunu söylediler.

Köye döndüğümde iki okuldan birinden olumlu bir haber almayı bekliyor, sabırsızlanıyordum.

Sıcak yaz günlerinden biriydi. Kasabaya giden birkaç kişi, ikindi zamanı geri dönüyordu. Bunlardan biri de Necmettin ağabeydi. Biz çocuklar, gençler sokakta oturmuş sohbet ediyorduk. Necmettin ağabey gülümseyerek bana doğru yürüdü. Cebinden çıkardığı buruşmuş zarfı uzatarak; “Sana mektup var,” dedi.

Zarfı elime aldım zarfın üstünde “TRABZON” kelimesini görünce sevinçten havaya zıpladım. Bunun iyi bir haber olduğunu anlamıştım. Zarfı açtım, mektup Trabzon öğretmen okulundan geliyordu. Yazılı sınavı kazandığım, sözlü sınav için de eylül başında okulda olmam gerektiğini yazıyordu. Sevincime diyecek yoktu. Yanımda bulunan arkadaşlarım ve akrabalarım, beni tebrik ettiler.

Mektubun, kaybolmadan bana ulaşması bir mucizeydi. Çünkü o zaman köylere posta servisi yoktu. Postacı, gelen mektupları çarşıdaki esnaflara bırakır, köyden gelen herhangi bir kişi bu mektupları alır, ne zaman rastlarsa sahiplerine verirdi. Tabii mektupların hiçbiri gününde sahibine ulaşmaz, bazen de kaybolup giderdi. Hiç kimse de mektupların nasıl kaybolduğunu soruşturmazdı. İşte bunun için mektubun bana zamanında ulaşması bir mucize sayılırdı diyorum.

Trabzon’daki sözlü sınavlara katılmak için gün saymaya başlamıştım. 1958 Ağustos ayının son haftasında      Şavşat Ortaokulu’ndan, yazılı sınavı kazanan on arkadaşla büyük bir sevinç ve heyecan içinde Trabzon’a gitmek için yola çıktık. Üç günlük kamyon ve vapur yolculuğundan sonra bize verilen adresteki Trabzon Öğret-men Okulu’na ulaştık. Ön kayıtlarımızı yaptırdık. Görevliler, bize yatacak ve yemek yiyecek yerlerimizi gösterdiler.

Her taraf tertemiz ve pırıl pırıldı, okul binası deniz kenarındaydı. O güne kadar deniz görmemiş olan benim  gibiler için bu, büyük bir nimetti. Özellikle fırtınalı havalarda deniz köpürür, dalga sesleri bambaşka bir atmosfer verirdi okula. Burayı, daha ilk günden çok beğendik ve sevdik.

Üç günlük sözlü sınavdan sonra, kazananların isimleri okundu. Şavşat’tan benimle birlikte gelen on iki kişiden altısı sınavı kazanmıştı. Kazanamayan arkadaşlarımız için çok üzüldük.

Kısa sürede sağlık raporu ve diğer belgeleri tamamlayarak okula teslim ettik; kesin kaydımızı yaptırdık. Bizim gibi ekonomik sıkıntısı olanlar için, yatılı okulda okumak, büyük bir nimetti. Önemli bir masrafımız olmayacaktı. Ailemize yük olmadan okuyacak, hem de kısa sürede bir mesleğe adım atabilecektik.

Elbiseden tutun, defter kaleme kadar bütün ihtiyaçlar, devlet tarafından ücretsiz karşılanıyordu. Tüm öğretmenler seçkin, mesleklerinde, alanlarında deneyimli, saygın kişilerdi.

Hele müzik öğretmenimiz… Çok özel bir karaktere sahipti. Adı Süleyman Hatipoğlu’ydu. Mandolin ve piyano çalardı. Nota bilgisine, ses eğitimine çok önem verirdi. Herkesin eline bir mandolin verir; nota ile çocuk şarkılarını çalmayı öğretirdi.

Trabzon’da Bir Bayram Töreni Geçidi

Onun sabırla, inatla gösterdiği bütün çabalara rağmen, sınıfın büyük çoğunluğu bu dersten ikmale kalırdı.

Bir sohbetinde şunu söylemişti: ”Müziğe yatkınlığı olmayan, resim yapamayan, güzel yazı yazamayan, öğretmen olmasın.” Bunun ne kadar önemli ve doğru olduğunu, öğretmen olduktan sonra çok iyi anladım.

Üç yıllık öğretim süresince, her konuda en üst düzeyde eğitildik, bilgi sahibi olduk, beceriler kazandık, öğretmen olarak hazırlandık.

Üç yılın sonunda bitirme sınavları yapıldı. Sınavda başarılı olanlar için iki seçenek vardı. Birincisi, yurdun devletin uygun bulduğu bir köyünde öğretmenliğe başlamaktı.

İkinci seçenek ise yine sınavla ortaöğretim kurumlarına öğretmen yetiştiren, iki veya üç yıllık eğitim enstitülerine devam etmek…

Trabzon Aşıklar Parkı’nda

İki seçenek için de başvuruda bulundum. 

Bu günlerde, okul tarafından bitirme sınavlarını başarı ile kazananlar için, öğretmenler refakatinde, on günlük Türkiye gezisi düzenlenmişti.

Otobüsle yapılacak bu gezi, Trabzon’dan başlayacak; tüm sahil vilayetlerini, ayrıca, Ankara ve İstanbul’u kapsayacaktı.

Bu gezi hepimiz için çok faydalı oldu diyebilirim. Gezi sayesinde, kitaplarda okuduğumuz, resimlerini gördüğümüz tarihi yerleri ve coğrafi bölgeleri yakından, canlı olarak görme fırsatı yakalamıştık.

Gezi bitiminde, Kars ilinde eğitim enstitüsü imtihanlarına girdim. Sınav sonuçlarını ve tayin başvurumun sonucunu sabırsızlıkla beklemeye başladım.

DEVAM EDECEK

1

Bu yazıyı da okuyabilirsiniz

Çocukluk Çağımız Daha Güzeldi Sadi Geyik

Anı

Bir yorum var

  1. Gençlere ders niteliği taşıyan, özendiren yazı dizisi, kutluyorum

    0
  2. FEVZİYE ŞİMDİ

    Oldukça azimli bir çocukmuşsunuz. Kaleminize sağlık.

    0

Bir cevap yazın