“Sınıf bilinci bu noktada, genel anlamda, aynı sınıfa mensup bireylerinin paylaştığı ortak çıkar ve hedeflerle ilgili olarak bilinç durumunu ifade etmektedir. Ancak Marksist teoride bu bilinç durumu bireylerin kendisiyle ilgili bir mesele olmaktan çıkarılır; sınıfın doğrudan maddi üretim yapısındaki konumuyla ilişkili olarak sahip olduğu ya da olacağı bilinç durumunu ifade etmek için kullanılır (1).”
Romancı Kemal Tahir Batı ile Doğu toplumları arasındaki kimlik bulma olayını şöyle açıklar:
“Batıda aile dölyatağı gibi birşey!.. Hayvanlar, nasıl yavrularını, yürüyüp kendi başlarına yaşayacak hâle gelinceye dek bakıyorlar, sonra da onları yuvadan uzaklaştırıyorlarsa, Batı adamı da çocuğuna belli bir yaşa kadar bakıyor. Kişiliğinin oluşmasında bunun elbette payı vardır. Ama merhametsiz insan yetişmesinde de elbet etkisi vardır. Doğudaki aile bireylerden oluşuyor, ama bireylerden farklı bir karaktere, bir ayrı bütünlüğe sahip oluyor. Bireylerden birinin başına gelen, bütün aileyi ilgilendirir. Batıda sınıfların yaptığı işi, doğuda aile, üstüne yüklenir gibidir. (2)”
-Genelde Doğulu toplumlarda özelde ülkemizde sınıf bilincinin oluşmamasının altında yatan biricik neden bu mudur? Çünkü çok partili siyasal yaşamımız boyunca Türk toplumunda sınıf bilinci oluşmamıştır. Sağ siyasetçilerin, “Bize bol geliyor, sosyal gelişme ekonomik gelişmenin önünde gidiyor” diye, 1960’lı-70’li yollar boyunca kötüledikten sonra 12 Eylül 1980’de defterini dürdürdükleri 1961 Anayasası özgürlükçü bir anayasaydı. Bu anayasanın getirdiği özgürlük ortamında halkımız köylere kadar örgütlenmişti. 1 Mayıs 1980’de yürüyüş kolunun arkası saatlerce gelmemişti. Dörder kişilik yürüyüş kolları oldukça disiplinliydi. Ne düzeni bozan, ne de farklı slogan atan vardı.
*
-Bütün güzelliğine karşın Sivil Toplum Örgütleri parçalıydı. Sol görüşlü bir örgütün karşısında mutlaka bir sağ görüşlü örgüt-sendika vardı. Bunun yanında örgütlü toplum bilinci olan ya da olduğu sanılan sol örgütler onlarca parçaya bölünmüştü.
Sanıyorum bütün bu önce sağ sol diye sonrada Sol’un kendi arasında türlü bölüngülere (fraksiyon) bölünmesi sınıf bilincinin olmamasından kaynaklanıyordu. Eğer sınıf bilinci olsaydı, bırakın sağ sol bölünmesini; örgütlü işçiler, memurların sendikal hakkı için çabalardı. İşçi eylemlerini esnaflar da desteklerdi. Dahası da var. Bütün örgütler-sendikalar-partiler kendi içlerinde demokratik olabilmenin uğraşını verirlerdi. Sınıf bilinci olmadan yarım yamalak elde edilmiş olan örgütlü toplum hakkı, kendi içinde de demokratik olamayınca, kolaylıkla din etiketli diktaya dönüşüverdi. Bütün dünyada çalışanlar çoğunlukta, çalıştıranlar azınlıktadır. Sınıf bilincinin olmaması bölünmeyi, bölünme kolay lokma olarak sömürüyü getiriyor.
1)- Vikipedi
2)- İsmet Bozdağ: Kemal Tahir’in Sohbetleri, Ankara 1980, s. 146 10
ETHEM ARI 1954 ilkbaharının ilk ayının ilk günü, 1 Mart’ta Seyitgazi ilçesine bağlı Sancar köyünde doğmuşum. Okumayı yemek, içmek gibi bir gereksinim olarak görüyorum. Değişik konularda yazıyorum. İnsanları düşündüren, soran, sorgulayan, Türk Aydınlanması yönünde eleştirel yazılar yazmayı yeğliyorum. Kendi köyümü anlattığım “Sancar Köyü” adlı bir kitabım var.Kasım 2017 tarihinden beri Yazı Dükkânı sayfasına yazıyorum. Yazı Dükkanı ve Yazı Dükkanı Akademi’de gönüllük temelinde yayınlardan sorumlu olarak görev yapıyorum. Yazı Dükkânı Akademik Etkinlikler Derneği kurucu ve yönetim kurulu üyesiyim. Yazdıklarımla, belleklerde okuma tadı, düşünce dünyalarında kıvılcım olabilmek dileğindeyim.
Çok doğru hocam da sorun sadece sınıf değil de insan olduğumuz , insanca yaşamak isteğimiz. Kadını, erkeği, çocuğu , genci, nenesi, dedesi, özgür, korkusuzca, hak adalet içinde, kutluyorum hocam…
Okuma hevesi olan için vaz geçilmez, bir site olmuş.
Yüreğinize sağlık hocam.
Ayrıca emeği geçen tüm canları kutluyorum.
Sayfaya emeği geçenler var olsun. Yazarlarımıza başarılar diliyorum. Sayfa önümüze yeni bir ufuk açacak.
Çok doğru hocam da sorun sadece sınıf değil de insan olduğumuz , insanca yaşamak isteğimiz. Kadını, erkeği, çocuğu , genci, nenesi, dedesi, özgür, korkusuzca, hak adalet içinde, kutluyorum hocam…