SÜNNET NEDİR?
Sünnet (Ar. Hitam), erkeklerde penis başı “glans”ın kılıfı olan derinin kesilmesidir. Akraba, çevre ve tanıdıklarım arasında bu konuda birçok acılar yaşanması nedeniyle sünnet konusuna çok önem veriyorum. Birçok sakatlanma ve ölümlere tanıklık ettim. Anlatsam her biri acıklı birer sakatlama öyküsü. Kendim de aşırı kanama nedeniyle ölümden kıl payı kurtulmuştum. Bu konu ile ilgili çeşitli kitap, makale ve kaynaklardan araştırıyorum. Sünnete karşı kesin bir “karşı duruşum” var.
Birçok kişi, bu konuda yeterli bilgiye ulaşamıyor. Yazılan kitaplar, baskılar nedeniyle, satışa sunulamıyor, baskısı bitenlerin yeniden basımları için basımevi bulunamıyor.
Ülkemizde uygulanmayan; ancak BM verilerine göre dünyada (en çok Afrika ve Ortadoğu’da) her yıl 3 milyon (yarısı, Mısır ve Etyopya’da), Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre ise 100 milyon ile 140 milyon kadının/kızın sünnet edildiği biliniyor. Kadın sünneti, cinsel haz duyma noktası olan “klitoris”in kesilip alınmasıdır.
*
SÜNNET NE ZAMAN VE NEREDE BAŞLADI?
Sünnet HERODOT’a göre 6.000 yıllık, dünyanın bilinen en eski ameliyatıdır.
İŞTAR ve KİBELE gibi ana tanrıça figürleri bulunan eski anaerkil dinlerde, erkeklerin penisleri tanrıçalara kurban verilirdi.
Halikarnas Balıkçısı, tanrıça için yapılan dinsel törenlerde erkeklerin, erkeklik organlarını kökünden kesip, tanrıça heykelinin altındaki toprağa gömdüklerini belirtiyor.
Böylece ana tanrıçanın simgelediği toprak, damlayan kanla döllenir ve ürünler bereketli olurdu. Ama görüldü ki bu yöntem klanının soyunu kesecek, sonradan şimdiki gibi penis kılıfını kesmeye dönüştü.
–
İ.Ö. 1813 yılında Yahudilerin atası İbrahim Yahudilere erkek çocuğunun doğumunun sekizinci gününde sünnet edilmesini buyurduğunda, Hititler sünnet geleneğini uygulamaktaydı. Eski Hititliler, erkek cinsel organını yaşamın merkezi olarak tanımlıyor, sünnet derisini tanrılara değerli bir armağan olarak sunuyorlardı.
Söylenceye göre İbrahim Allah ile görüşmüş ve bir sözleşme yapmışlar. Bu sözleşmede Allah İbrahim’e senin soyundan olanları koruyup kollayacağım; ancak, bir koşulum var, erkeklerin hepsi sünnetli olacak. Bu, senin soyunun bir simgesi olacak demiş. Bunun üzerine İbrahim hemen balta ya da keserle kendisini sünnet etmiş.
Sünnet, Eski Ahit’e (Tevrat) şöyle aktarılmış:
Yaratılış17: 8 Bir yabancı olarak yaşadığın toprakları, bütün Kenan ülkesini sonsuza dek mülkünüz olmak üzere sana ve soyuna vereceğim. Onların Tanrısı olacağım.”
Yaratılış17: 9 Tanrı İbrahim’e, “Sen ve soyun kuşaklar boyu antlaşmama bağlı kalmalısınız” dedi,
Yaratılış17: 10 “Seninle ve soyunla yaptığım antlaşmanın koşulu şudur: Aranızdaki erkeklerin hepsi sünnet edilecek.”
*Hıristiyan araştırmacılarına göre, peygamber İbrahim M.Ö. 2000-1800 yılları arasında yaşamıştır. İbrahim’in bu ayetlerde Allah’a “Sünnet olmanın” ne olduğunu sormaması, Sünnet geleneğini kendisinin bildiğini, kendisinin de “sünnetsiz” olduğunu göstermektedir. 17. 24.ayette, İbrahim’in “99 yaşında” sünnet olduğunu okuyoruz.
–
Psikolog Bruno Bettelheim’a göre sünnetin anlamı, simgesel olarak çocuğun ölümü, yeni bir erkek (güç) figürünün ortaya çıkışıdır. Bu yeniden doğuş anneden değil, babadan olur. Erkek çocuğun sünneti erkek egemenliğini sağlamlaştıran ikili bir işlev görür:
1) Çocuğa yetişkin bir erkek görünümü kazandırır,
2) Erkeğe, bir kadın ayrıcalığı olan genital (üreme) kan akıtma olanağı verir. Örneğin; Avustralya yerlilerinde, erkek organından kan akıtılması, kadınla erkeğin simgesel olarak “BİR”/ denk olmasıdır.
–
Kadın/kız sünnetinin, kadının özgür seçiminin kısıtlandığı ya da elinden alındığı erkek egemen toplumlarda görüldüğünü biliyoruz. Bu da yetmiyor; çarşaf, peçe, burka, görücü yöntemiyle evlenme hep, kadının özerkliğini/ özgürlüğünü yitirdiğinin, üzerinde bir baskı kurulduğunun belirtileridir.
Şimdi bile Somali’de Firavun sünneti denilen ilkel yöntemle kadın sünneti yapılmaktadır. Bu sünnette klitoris, büyük ve küçük dudaklar kesilip alınıyor, yalnızca idrar ve kanama yolu bırakılarak dikiliyor.
Dünyada bilinen ilk sünnet çizimi, Mısır’ın Sakkara kentinde 6. Hanedanlık mezarının duvarındadır ve İ.Ö. 4400 tarihini belgeliyor. Mısır’da sünnetin; firavun gömütlerini yapan köleleri daha fazla çalıştırmak için cinsel isteklerini azaltma amaçlı olarak yapıldığı savunuluyor. Böylece firavunlar sünneti dinsel bir kimliğe büründürerek köleleri “yarı hadım” etmekteydiler.
Ayrıca sünnetin, tutsakları işaretleme, onları efendilerinden ayırt etme yöntemi olarak kullanıldığını da savunanlar var.
–
Tarih boyunca egemen güçler, halka boyun eğdirmek için, isteklerini hep tanrılara söyletmişlerdir. Böylece kabullenmeleri çok daha kolay olmuş, yönetilmelerindeki sonunlar kolayca çözülmüştür.
*
James DeMeo 1997 yılında yayımladığı bir makalede Mısırlıların sünnet uygulamasını İ.Ö. 3100 yıllarında Mısır’da taş ustalığı yapan işgalci bedevi kabilelerden öğrendiklerini yazıyor. Ayrıca sünnetin, erkeklerin kadınlara, yetişkinlerin çocuklara baskın olduğu toplumların geleneği olduğunu belirtiyor.
Sünnet, ataerkil toplumların güçsüzleri denetim altına almak için kullandıkları bir yöntemdir. Sünneti destekleyen tüm dinsel açıklamalar, gelenekleştirmek için ortaya atılan nedensilerden (bahanelerden) başka bir şey değildir.
Geleneğin sürmesi için dinsel zorunluluk olarak gösterilmiştir.
–
Elizabeth Janeway, “Zayıfın Gücü” başlıklı çalışmasında şöyle diyor: “Ataerkil sosyal düzenin iki temeli vardır. Birincisi cinsiyet üzerine kuruludur, ikincisi de yaş.
Cinsiyet söz konusu olunca eziyet çeken kadındır, yaş söz konusu olunca da çocuklar. Böylece kadın ve çocuklar bir öbekte toplanmışlardır. Bu öbek, güçsüzler ve düşük konumdadırlar.
Dünyada yaşayan insanların yalnızca %10 ile %15’i sünnetlidir. Sünnetin dinsel geçerlilik süreci Yahudilikle başlamış olup, İslam ile sürmektedir.
*
“CİNSEL HAZ” NEDEN KORKU KAYNAĞIDIR?
Yahudi mitolojisine göre Adem’in ilk eşi Havva değil LİLİTH idi. Adem’in baskılarından bıktığı için Allah’ın adını anıp havaya uçtu ve yel olup şeytanların ya da cinlerin bol olduğu Kızıldeniz’e kaçtı. Orada şeytanlarla/cinlerle ilişkiye girerek her gün yüzden fazla LİLİM denen şeytan ya da cin yavruları doğurdu.
Melekler onu bularak Adem’e dönmesini istediler. Adem’in kendisini/kadını aşağı gördüğünü, dönmeyeceğini söyleyince, melekler ona bunun cezasının ölüm olduğunu söylediler.
Oysa LİLİTH ölümsüzdü. LİLİTH mastürbasyon yapan erkeklerin menilerini çalarak kendisini döllüyordu.
Erkeklerin düşlerine girerek boşalmalarını sağlıyor, onların menilerini çalıyordu.
LİLİTH yeni doğmuş bebeklerin ruhunu emerek onların canını alıyordu. Ancak LİLİTH sünnetli çocuklara dokunamıyordu. Tanrı Adem’in yalnız kalmaması için Havva’yı yarattı. Lilith bunu duyunca yılan kılığına girerek gidip, Havva’yı kandırdı ve yasak elmayı yemesini sağladı.
İşte bu söylence (efsane) yaklaşık 2000 yıldır kadınları ve cinselliği baskılama aracı olarak kullanılıyor. Güçlü kadının şeytan ve kötülükle özdeşleştirilmesi, Adem’in (ERKEĞİN) güçlü kadın korkusu, mastürbasyonun günah olması ve şeytanın işi olarak görülmesi, sünnetin mastürbasyonu önlediği savlarının gelişmesi arasındaki bağlantıyı çok açık görebiliyoruz.
Cinsel hazzı kötülük ve günah olarak gören derin bir CİNSEL FOBİ örneği değil mi? Cinselliğin TABU olmasının kaynağının böyle mitolojik söylenceler olması çok acıdır. Bu gerekçeyle de sünnetin gelenekleştirilmesi, insanların sakatlanması ilkelliğin ta kendisi değil mi?
*
Dinsel açıdan; Tevrat sünneti zorunlu tutmuş, Hıristiyanlıkta İncil, İsa’nın sünnetli olduğunu, ona bağlı olanların vaftiz edilmelerinin sünnet sayılacağı belirtiliyor. Kuran’da da sünnetten hiç söz edilmez. Buna karşın, Yahudilik simgesi (işareti) olan sünneti Müslümanların aynı biçimde uygulaması, üstüne üstlük İslamiyetin kesin koşulu gibi görmeleri çok şaşırtıcıdır.
Toplumda sünnetli olmayan erkek Müslüman değildir algısı vardır. Yahudiliğin sünneti, İslamiyetin simgesi olmuş çıkmıştır.
*
İ.Ö. 20 – İ.Ö. 54 yılları arasında yaşamış olan Yahudi İlahiyatçı PHİLO, sünnetin ilk amacını şöyle açıklıyor: “Zevkin kesilmesi zihni hayallere götürür. Bütün zevkler içinde başta geleni cinsellik olduğundan cinsel birleşme organını YARALAMAK ve SAKATLAMAK hem bu zevki hem de bunun simgelediği ve kaynağı olduğu tüm zevkleri engeller”.
Bir HAHAM, doktor ve filozof olan Maimonides (1135 – 1204) şöyle demiş: “Sünnetin amaçlarından birinin cinsel ilişkiyi azaltmak, organı güçsüzleştirmek ve böylece erkeği ılımlı (mutedil) hale getirmek olduğunu düşünüyorum. Kimileri sünnet ile erkeğin yapısındaki bir bozukluğu düzeltmek için yapıldığını düşünüyor. Bunun yanıtı çok kolaydır: Nasıl olur da doğadaki yaratıklarda insanın düzeltmesini gerektirecek bir eksiklik/ bozukluk olduğunu düşünebilirsiniz? Hele bu özellikle sünnet derisi gibi işlevi açık seçik belli olan bir organsa…
Sünnetin nedeni kesinlikle cinsel zevki azaltıcı ve aşırı isteği dengeleyicidir. Bunda kuşku yoktur. Destanlarımız (Berech Rabba) açıkça söyler: “Sünnetsiz biriyle ilişkiye giren kadın için o erkekten ayrılmak zordur”. Bu benim inancıma göre sünnetle ilgili buyruk için en iyi nedendir. Bu buyruğu ilk uygulayan ve günahtan çok korkan babamız İbrahim’dir.
Sünneti savunan Kıpti teolog İbn El Assal (Ölümü 1265) şunu söylemiş: “Kimi hekimler ve önemli filozoflar sünnetin zevk aracını (cinsel organı) güçsüzleştirdiğini (zayıflattığını) söylüyorlar. Bu herkesçe istenen bir durumdur.”
El Razi de şöyle demiş: “Penis başı çok duyarlıdır (hassastır). Üst derinin/ kılıfın içinde kalırsa cinsel ilişkide zevki/hazzı artırır. Eğer kılıf/üst deri kesilirse, penis başı sertleşir, duyarlılığı azalır. Böylece zevki azaltır. Bu durum, bizim kurallarımıza daha uygundur.
*
Sünneti savunanlar, bu geleneği sürdürebilmek için sürekli olarak yeni nedenseller (bahaneler) üretiyorlar. Mastürbasyonu ve cinsel yolla bulaşan hastalıkları engelleme ilk ileri sürülenlerdi. Sonradan eklenenlerse; yatağı ıslatmayı önlemek, kanseri engellemek, AİDS’e karşı korunmak gibi… ABD’de özel sağlık kurumları sünnet parası ve ilaç yapılan, iyi para eden sünnet derisi için işi o kadar abarttılar ki şu rahatsızlıkları sünnetin önlediğini bile söylediler (Prof.Dr. Paul M. Fleiss): Sara hastalığı, felç, tutulmalar, elefantiatis hastalığı, verem, egzama, kalça çıkığı, kabızlık, ishal, basur, ıslak düşler, siğiller, baş ağrısı, tedirginlik, histeri, göz bozukluğu, aptallık, geri zekalılık, delilik… Görüyoruz ki işin içinde para varsa ahlak yok oluyor.
Ne var ki, bilimsel araştırmalar bunların kesinlikle doğru olmadığını ortaya koyuyor. Kimileri sünnet olmayanların penisinin temiz olmayacağı, bu nedenle sık sık glans (penis başı) örtüsünün enfeksiyonu, idrar yolları enfeksiyonu oluştuğunu öne sürerler. Oysa İsrail’de yapılan araştırmalarda, sünnet olanlarda daha fazla enfeksiyon görüldüğü ortaya çıkmış.
*
Dünyanın birçok ülkesinde sünnete karşı çok sayıda kararlar alınıyor. İsrail, ABD, Avrupa sünnetin hiçbir tıbbi gerekçesi olmadığını bilimsel olarak ortaya koyup açıkladılar.
Uluslararası Cinsel Organ Bütünlüğünü Koruma Organizasyonu; sünneti “Birinci derece cinsel açıdan sakatlayıcı ameliyat” sınıfına soktu.
Penis kılıfı olan deri yalnızca bir deri parçası değil; insan bedeninin gelişmiş, duyarlı, işlevsel bir DUYU ORGANIDIR. Vücudun başka hiçbir parçası bu amacı yerine getirmez.
–
ÜST DERİNİN (Sünnet Derisi) İŞLEVLERİ
- KORUYUCU İŞLEVİ: Üstderi, yeni doğan bebeklerde penis başına yapışıktır. Görevi penis başını ve idrar yolları enfeksiyonlarından korumaktır. Derisi kesinlikle geri çekilmemelidir. Kimi doktorlar geri çekilmesini söyler ki YANLIŞTIR. Bu deri kendiliğinden 3 ile 17 yaş arasında sıyrılmaya başlar. Üstderi, her yaşta erkeklerin penis başını her türlü dış etkiye karşı korur, doğanın amaçladığı gibi onu yumuşak ve nemli tutar. Aynı zamanda glansı sıcak tutarak soğuktan korur. Penis başını koruyan ve hijyenik tutan, kesilip atılan derinin salgıladığı “SEBUM” denen salgıdır.
Göz kapaklarımızı kesip atarsak ne olur dersiniz? Gözyaşı ve kapaklardır gözlerimizi koruyan ve nemli tutan. Penis derisi de tam olarak böyledir. Üstderi aynı zamanda ısı ve pH dengesi ile temizliğini de sağlar. Üstderideki bezler, LİZOZİM gibi antibakteriyelleri ve antiviralleri üretir; virüslerle ve bakterilerle savaşan savunmacı askerlerimizdir. Lizozim, gözyaşında ve anne sütünde de bulunur. Ayrıca bağışıklık yükseltici hücrelere de sahip olan üstderisi kesilen erkekler, doğanın bağışladığı benzeri yararlardan yoksun bırakılıyorlar.
- DUYARLILIK İŞLEVİ: Üstderi; parmak uçları, gözkapakları ve dudaklar kadar duyarlıdır. Üstderide özel sinir uçları vardır. Penisin başka hiçbir yerinde bu kadar duyarlılık yoktur. Buradaki özelleşmiş sinir uçları cinsel zevki ve kontrolü artırır. Bir doktor, anne baba istedi diye kulak memelerini, göz kapaklarını kesebilir mi? Oysa sünnetle yapılan tam da budur.
- CİNSEL İŞLEVİ: Sünnet derisi (iki katlıdır) düz olarak açılacak olursa 8cm.x13cm=104 santimetrekaredir. Sünnetçilerin “küçük bir parça” dedikleri bu parça kadar penis eksilmektedir. Bu bir organ sakatlığı değil de nedir? Üstderi, penis gövdesi üzerinde aşağı-yukarı kayarak, penis başını (glans) bir örtüp bir açarak cinsel ilişkide cinsel hazzı artırır. Islak ve kaygan olduğundan friksiyon ve tahrişi azaltır. Ayrıca iki cinsin ilişki anında karşılıklı tükrüksü mukozal yüzeylerinin birbiri üzerinde gidip gelmesini kolaylaştırır, doğal kayganlık sağlar ve haz verir. Penis daha dolgun olur. Kadının uyarılması, sünnetli penis gibi ilişkide sürtünme ile değil, yuvarlanan bir basınçla uyarılır. Manchester Üniversitesi araştırmacıları, penis üstderisinin APOKRİN bezleri içerdiğinin daha yeni farkına vardılar. Bu özelleşmiş bezler FENOMENON denen doğanın kimyasal koku habercilerini üretiyorlar. Tüm erkek ve dişi canlılarda cinsel koku özelliği vardır. Bu kokunun karşı cins için çekici olduğu bilinir.
*
Almanya sünneti yasakladı. Kıyamet koptu. Çok ilginçtir ki Yahudiler ve Müslümanlar her konuda birbirlerini gırtlaklar ama sünnet konusunda kol kola Alman Hükümetine karşı yürüdüler.
ABD’de de sünnet yapılıyor olması da Yahudi lobisinin ürünüdür.
*
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Kurucu Dekanı, genel cerrahi anabilim dalı kurucusu ve ilk başkanı olan Ord. Prof. Dr. CEMİL TOPUZLU, dünya cerrahi tarihinde ilk kez ameliyatta atardamarları bağlamadan dikmesiyle tanınır. Cemil TOPUZLU, Türkiye TIP Kuruluna sunduğu bir bildiride baştan sona sünnet ile ilgili konuşarak; sünnetin hiçbir yararlı yanı olmadığını; tam tersine çok zararlı bir sakatlama biçimi olduğunu söylemiş, YASAKLANMASINI istemiş, bu bildirisi dünya tıp tarihine de yazılmıştır.
27 Kasım 2018
Nurettin ŞENOL
KAYNAKLAR:
- SÜNNET Betiği (Kitap) : Nil GÜN
- Ayşegül Taşıtman – Sosyolog
- Prof. Dr. Cemil TOPUZLU
DİPÇE: Konu çok geniş. Üzerinde ciltlerce betikler yazılabilir. Dünya ve insanlık sorunu. Ben olabildiğince kısa yazmaya çalıştım. Daha geniş bilgiyi arayan bulur.
- On Kasım Ata’mızı Anıyoruz Nurettin Şenol - 10 Kasım 2022
- Aydın SorumluluğuNurettin Şenol(Yazarlarımız ve Kitapları) - 28 Aralık 2021
- Türkçe Yazım Kuralları Yazan: Nurettin Şenol (Yazarlarımız ve Kitapları) - 26 Aralık 2021
Sünnetin Islamın şartlarından biri olmadığı doğrudur.Ama dini bir gerekliminmiş gibi dualar,Mevlitler okunarak yapılır.Her erkek çocuk mutlaka sünnet edilir .Hatta filmlerimizde Müslüman kızla evlendi diye yabancı sanatta mutlaka sünnet edilir.Ben bu kadar tantana neden yapılıyor ki diyordum.Sunnetin tıbben de gereksiz olduğunu öğrendim.Yararli bilgilerle dolu yazınız için teşekkürler.