duygu muydu içine çeken,
düşünce mi?
yoksa her ikisi de mi ?
düş’ün içinde duygu devinimi…
ellerimde düşünceli kürekler,
duygu seli içinde,
bir sağa, bir sola yalpalıyorum,
hacıyatmaz bebeler gibi,
uykunun uykusu muydu,
yoksa dalgınlığımın,
uyurgezerliği mi?
kıyılarım düş yorgunu,
düşüm yürüyor,
esniyor,
bir mutfak faresi,
bir ambar yolcusu,
salon salamanje,
pervaz perde arkası,
toprağın saksısı,
saksının da gül kurusu,
uyuyor muydu,
uyanık mıydı?
düşü duygunun içinde boğuyor muydu?
atlayan, zıplayan düş balıkları,
gözümün önünden geçiyordu,
kulağımda ninemin sesi,
kısmet, kısmet diyor,
nene kısmet acı mı ? yakar mı ? dedim…
ses yitilmişliğin ipini çekti,
sessiz bir sinema üzerime,
karanlığı örttü,
düş soyunup, karanın bağlarını bağladı,
ben açmazlarda; düşünce mi duygunun,
duygu mu düşüncenin içinden çıkar,
kırıklar mı öldürür?
yoksa ölüm de, kemiksiz kalbin kırılması mıdır?
sorular sorulara,
cevaplar cevaplara,
suskunun kapısını açar,
öyle bir açar ki!
gece gibi örtmek istesen,
ne kapı var,
ne açkı,
ne ev,
sahi düş’ün, düşüncenin, duygunun,
bir evi var mı?
yoksa kaplumbağalar gibi sırtımızda mı taşıyoruz?
bu aralar sırtımla ben iki yabancıyız,
ne tanışmak mümkün, ne tanışmak istiyorum, öyle bir karambol…
Sibel Karagöz
Öğretmen bir babanın tek kızı, üç tane abinin kız kardeşi, melek annemin yavrusu olarak Bolu’nun Göynük ilçesinin köy lojmanında, sıcak bir Ağustos gününde doğmuşum.Takvimler 17 Ağustos 1973 ü gösteriyormuş, köy ebesi gelmemiş,ebem komşu teyzeler olmuş.El bebek gül bebek büyümüşüm, gerçek adımı okul sıralarında öğrendim.O zamana kadar çeşit çeşit isimle çağırılıyordum. Okul kütüphanesinde büyümüşüm,okuma yazmayı abilerimi kıskandığım için okula gitmeden öğrenmişim.İlk okuduğum kitap, Cin Ali. Sonrası geldi. Okuldakiler bitince, komşu köylerdeki okullara dadandım.Şehre gidenler, “ne istersin?” diye sorduklarında; kitap derdim, yemek içmek gibi...
Sonra, büyüdük ve orta-lise için şehre taşındık.Üniversite Seramik Bölümü, Formasyon alıp sınıf öğretmenliği, o da yetmedi maliye derken,bitirmeden bıraktım.Evlenip yurtdışına gittim, 7 sene kaldım. Bir kızım var, 18 yaşını bitiriyor. Yurda döndüm. İyi gitmeyen bir evlilik, ağır bir boşanma süreci, boşanmak istemeyen bir eşvesürekliçocuğumu görememek korkusu sonucu ilk atağımı geçirdim. MS tanısı konuldu.2014’ten beri ayakta durmak için mücadele ediyorum.
Çok defa atak geçirdim, yürüyemedim, konuşamadım, burnumdan beslendim. %80 engelli olduğum için kimse ayağa kalkabileceğime inanmıyordu.Ama yılmadım. Tekrar ayağa kalktım.
Birçok insan acıyarak bakıyordu bana; duyuyordu.Şimdi annesi var, o ölünce kim bakacak, diye...
Ailem hep destek oldu sarıp sarmaladı.
Ama acılarım içimde büyüdü, 7 senedir kızımı görmedim, sesini duyamadım...
Doktorum bir atağımda dedi ki;
-Neden içine atıyorsun?Bağır, küfret, içindekini boşalt...
Yapamam, dedim
O zaman yaz, dedi
Ne yazayım, dedim
Annem dedi ki; kızım şiir yazar.
Doktorun, evet şiir ya, paylaş,takip edeceği, dedi
Şiir yazmaya başladım, rahatlattı.
Artık tutunduğum bir dal var.
Kızıma söylemek istediklerimi şiire döktüm...
Kısa öykü denemelerim de var.