Türk Folkloru Namık Kemal Osmanağaoğlu

 
Yörelerimizden örneklemelere başlamadan önce yıllardır okullarımızda ve ilgili derneklerimizde de yanlış ifade edilerek gelmiş olan “FOLKLOR” Kavramı hakkında bir tanıtıcı yazı yazıyla başlamak istedim.

FOLKLOR

İngilizceden gelen Folklor= Halk Bilimidir. Yani Folk: Halk ve Lor: Bilim… Yaklaşık olduğu görülen bazı tanımları da vardır.

Folklorun Tanımlarından başlayalım;

Folklor yani Halk Bilimi: İnsanların doğumundan ölümüne kadar ki, süreçte sosyal ve kültürel yaşantılarını inceler. Folklor yani Halk Bilimi; doğum, düğün, kına adetleri, köy seyirlik oyunları, kahvehanelerde oynanan kâğıt veya dama tarzı oyunlardan başlayarak kukla, Hacivat-Karagöz ve çocuk oyunlarına kadar; yemek kültürü, evlenme merasimleri, halk oyunları, müziği, şiir ve tiyatroları, orta oyunlar, ölüm törenleri, dini ayinler ile doğa ve hayvanlardan etkilenme biçimleri ve bağımlılıklar gibi tüm değerleri inceleyen bilim dalıdır.

Başka bir ifadeyle:

FOLKLOR; Bir milletin hayatında var olan gelenek ve göreneklerin dili yardımıyla hafızasında sakladığı manevi kültür ürünlerini –edebiyat ve müziğini– sakladığı yerdir.

Halka ait olan her şeyi içine alır. Halkın malı olmuş, kişilere ait olsa bile, çoğunlukla sözlü olarak nesilden nesle geçen ve bu geçiş sırasında yeni koşullara göre değişme eğiliminde olan edebiyat ürünleri, halk destanları, masalları, türkü, mani, fıkra ve tekerlemeler, hayat ve doğa olaylarına inançlar vb. her şeyi içine alır. Tür hafızasında sakladığı edebiyat ve müziğinin, daha geniş anlamıyla, manevi kültür

Her toplumun kendine özgü sosyal ve kültürel değerleri arasında tarih boyunca yaşanmış savaşlar, istilalar ve ticari ilişkilerle başlayan yakınlaşmalarla etkileşimlerin olduğu da bilinmektedir. Halk Bilimi, insanlarla tek tek değil, insanların doğumundan ölümlerine kadar ki süreçte toplumsal hayatıyla, toplulukların yaşantılarıyla, kültürleriyle ilgilenir.

Bu anlamda tarihin derinliklerinde büyük bir yayılma hareketi olan Göçler sırasında Orta Asya’dan batıya doğru hareket etmiş olan Kavimlerin en büyük kolunun Türkler olduğu tarihi yazıtlar ve Orhun Kitabeleri gibi belgelerle kanıtlanmıştır.

Batıya yedi koldan ilerleyen Polonya Ovası’na kadar yayılanlarla, Anadolu’ya ulaşan Türk Oğuz Boyları bu yürüyüşlerinde sahip oldukları tüm kültürel değerlerini, gelenek, görenek, örf ve adetlerini de getirmişlerdir.

Dünyanın her yerinde yaşayan tüm toplumların da kendi hayatları kapsamında geliştirdikleri örflerini, adetlerini, gelenek ve göreneklerini günümüze kadar getirebilenler bulunmaktadır.
Örneğin en eskilerden biri olan ve Mayalara kadar dayandığı bilinen Aztek Kültürü ile Batıda, Avrupa ve Balkan kültürünü yaşatan toplumları ayrı ayrı ele almak gerekir. İspanyollar, Avusturya ve Macaristan, Polonya, İskoçya, Bulgaristan, Romanya, Kuzeyde Rusya ve Kafkaslar, Doğu’da Çin, Hindistan ve Japonya, Güneyde Afrika Kıtasındaki Arap toplumları ve Afrikalı Yerliler gibi toplumların da kültürel zenginliklere sahip olduğunu biliyoruz.

Türk Folklorunu, Misak-ı Milli sınırlarımız içindeki Türk Folkloru ile Sınırlarımız dışında kalan soydaşlarımızı konu alan Türk Folkloru şeklinde incelemek gerekir.

Yani bunu; Dünya Türk Folkloru ve Türkiye Türk Folkloru  diye isimlendirebiliriz.

Bu kitapta, Dünya Kültürel yapısına, kültür zenginliğiyle damgasını vurmuş olan Türk Folklorunun kapsamı içerisinde, değerli bir “Zümrüt taşı” dediğimiz, Türk Halk Danslarının bölgelere ve yörelere göre etkileşimini ve içeriğini ortaya koymaya çalışacağım… Türk Halk Danslarımıza ciddi anlamda sahip çıkmanın toplumumuz ve gençliğimiz açısından ne kadar önemli olduğunu vurgulamaya çalışacağım. Muhtelif kaynaklardan derlediğim bölgesel ve yöresel zenginliklerimizi sunmak üzere bu kitabı hazırladım. Elbette ki, eksik olduğunu biliyorum. Çünkü adeta bir denizin enginliğine sahip olan Türk Folklorunun değerli nadide bir taşı olan Türk Halk Danslarımız, Türk Milletinin bağrında yaşatarak günümüze kadar getirebildiği değerli bir kültürel zenginliğimizdir. Bu tarihi kültürün aslına uygun bugünlere kadar gelmesini sağlayan, her türlü alanda emeğini esirgemeyen, tüm gönüllülere, yaklaşık 45 Yıl bu yolda yürümüş ve naçizane emeği geçmiş bir gönüllü olarak şükranlarımı ve minnet duygularımı sunuyorum.

TÜRK FOLKLORU VE TÜRK HALK DANSLARINA BAKIŞ

Türk Halk Biliminin (TÜRK FOLKLORU’NUN) içinde bana göre en renkli ve anlamlı olan TÜRK HALK DANSLARI hakkında bilgi ve düşüncelerimi, anılarımı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Folklor, Toplumlar halinde yaşayan insanların doğumundan ölümüne kadar ki süreçte geçirdiği sosyal hayatıyla ilgili her evreyi inceleyen, yasını, sevincini, coşkusunu, insanlarla, hayvanlarla ve doğayla ve de insanların inançlarla olan ilişkilerini, sanata bakışı dahil tüm sosyal yaşam tarzını içine alan sosyolojik konuların tamamını kapsayan geniş bir bilim dalıdır. Fertlerle değil, toplumlarla ve toplumsal hayatla ilgilenir.

Tüm bunları inceleyen, kaybolmaması için arşivleyerek yaşatılmasını sağlayan bir bilim dalından söz ediyoruz. Türk Halk Dansları, işte bu denizin içinde bir çakıl taşıdır.
Yıllardır yapıla gelen bir yanlış yorumu da düzeltmiş olalım;

FOLKLOR, ne oyun, ne de başka bir sosyal etkinliktir. Bu kelime her nedense toplumumuzda ve okullarımız da, her alanda, bu işle ilgilenenlerce de maalesef yanlış kullanılarak gelinmiştir.
Örneğin; “Folklor oynamak… Folklora gitmek gibi… Bu gösteriyor ki, okullarımızda da birçok ilgili kimselerin de bu konuda merak edip araştırmaya, bu konuda yazılanları takip etmeye gerek duymadığıdır. Bu tutum bize, kültürel zenginliğimizi gelecek nesillere layıkıyla aktarma sorumluluğunu duymadığımızı göstermektedir. Atatürk döneminde İstanbul Üniversitesi bünyesinde kurulan Konservatuvar sayesinde Batı Müziği yanında, Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği eğitimi başlatılmış merhum Mustafa Sarısözen ve arkadaşlarının Anadolu’yu baştan aşağıya dolaşarak yaptıkları derlemeler notaya alınmış ve arşivlenmiştir. Diğer bir yanlışlığın da Dans ile Oyun kavramlarının karıştırılmasıdır. Oyun denilince akla, halk arasında çocuk oyunlarından, köy seyirlik oyunlarına ve kahvehanelerde oynanan kâğıt ve taş oyunlarına, hatta orta oyunu ve tiyatro oyunları düşünülür.

Halk Dansları (Oyunları)

“Halk Dansları (oyunları), çok eski ve genel bir oluşumdur. Bunlara “halk dansları” da denilmektedir. Halk oyunlarında esas, ritmik, gösterişli ve zaman zaman dramatik unsurlar taşıyan, ilk çıkış kaynağı bilinmeyen ve bu nedenle anonimleşmiş toplu veya bireysel bir dans biçimidir. En yalıtılmış ve modernleşmenin herhangi bir türüyle tanışmamış topluluklardan, en gelişkin topluluğa kadar her toplum tipinde halk danslarına rastlanır. Ancak modernleşen ve bireyselleşen yeni hayat koşullarında, bu tür dansların genel bir eğlence biçiminden çıkıp, birer gösteri unsuru haline geldiği, halk dayanışma ve özdeşiminin bir parçası olmaktan çıkarak yabancılaştığı görülmektedir. Artık bu dansların, kendiliğinden, kültürleme ve toplumsallaşma süreci içinde bireyin öğrendiği biçimler olmaktan çıktığı ve yabancılaşmaya koşut biçimde özel olarak öğrenilen, bunun için yeni kurumların teşekkül ettiği ve özel bir zaman ayırmanın gerektiği yeni bir şekil almaktadır. Bu nedenle halk dansları, kaybolma ve unutulma durumuna gelmemeleri için, özel olarak yaratılmış (Resmî kültür, turizm ve tanıtma kuruluşları, özel halk oyunu ve halkbilim toplulukları, okullar, etnoloji ve halkbilim bölümleri öğrenim programları gibi) yeni toplumsal bellek türleri içinde yaşatılıp aktarılmaktadır. Bu nedenle, bu dansların kendiliğinden ve kendi ortamlarında (geleneksel düğün, bayram vs. törenleri) icra edilme biçimlerindeki “doğallık” giderek kaybolmakta; özel kostümlerle, ses ve ışık efektleri ve yeni katılmış dramatik ve koreografik unsurlarla zenginleştirilerek veya değiştirilerek icra edildiğine tanık olmaktayız. Bu danslar da, tıpkı halk müziği uygulamaları gibi, “modern” formlara bürünmekte ve bu modern formlara kaynaklık eden ilk kayıtlar, otantik biçimler sayılmaktadır. Ancak bu otantiklik iddiası daima şüphe taşır. Zira halk müziği örneklerinde de görüldüğü gibi, “ilk kayıt” daima belli bir yere, kişiye ve zamana bağımlıdır ve ondan önceki ya da başka yerlerdeki “farklı” biçimlerin varlığı olasılığını ortadan kaldırmaz. Halk danslarının kaynağında pagan inanç ve tapımlarını, çeşitli bereket ve bolluk ayinlerini bulabiliriz. Bunlar dönüşerek veya çeşitlenerek bugünkü halk oyunları formunda karşımıza çıkmaktadır. Halk dansları, bu bakımdan zengin dramatik unsurlar taşır. Sevinç, öfke, savaş, dayanışma, yakarış, dostluk, aşk, karşı cinsler arasında yakınlaşma gibi insanlık durumları bu danslarda canlandırılır. Türkiye’de gördüğümüz yaygın dans formları arasında halay, zeybek, Seğmen, bar, horon, hora, köçek, Kafkas dansı, karşılama gibi biçimleri sayabiliriz. Bu formlar, genellikle yöresel ve tarihsel unsurların dansa yansıması biçiminde karşımıza çıkar ve yöresellik ağır bastığı için, farklı etnik grupların aynı dansı icra ettiklerine şahit oluruz.”

Serinin diğer yazıları için tıklayınız:

Artvin Yöresi Halk Dansları

Kaynak:

Özbek, Mehmet.,. Folklor ve Türkülerimiz, İstanbul: Ötüken Yayınları, 1981.

Namık Kemal Osmanağaoğlu
5

Bu yazıyı da okuyabilirsiniz

Çocukluk Çağımız Daha Güzeldi Sadi Geyik

Anı

Bir cevap yazın