Günler geçiyordu. Bahar gelmiş. Ortalık yeşermiş, ağaçlar çiçek açmış, her taraf renklenmişti.
Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerini açtı Hazan; Paris’teydi. Fransa’ya geleli üç hafta olmuştu. Birkaç gün otelde kaldıktan sonra, buraya daha önce gelen okul arkadaşı Meral’in aracılığı ile bir ev kiralamıştı. Küçük ama merkezi bir evdi. Devam edeceği kursa da yakındı üstelik.
Sabah ilk önce kursa gidiyor, arta kalan diğer zamanı da, Paris’i gezerek geçiriyordu. Oturduğu ev kentin tarihi evlerinden biriydi. Mimari yapısına dokunulmadan restore edilmiş, tuvaleti olmayan eve tuvalet ve banyo sonradan yaptırılmıştı. Öğrendiğinde ona çok ilginç gelmişti.
Fransa da bulunan ünlü Versay Sarayı ilk inşa edildiğinde, tuvalet veya banyo düşünülmemişti. Bunun sebebi o zamanki anlayışa göre, asilerin istedikleri yerde ihtiyaçlarını görebilmeleriymiş.
1789 yılında 700 odalı saraya kral ve ailesi için 9 tane tuvalet eklenmişti. Saraydaki diğer çalışanlar ise lazımlık kullanırmış. Bu kokular tüm saraya yayılırmış. Lazımlıklar çalışanlar tarafından sarayın pencerelerinden dışarı boşaltılırmış.
Sokaklar, avlular, parklar pislikten geçilmezmiş. Halk ise Sen Nehri’nde ihtiyacını giderirmiş.
Bunların yerini medeniyet almıştı. Fransız halkı artık yenileri yaşıyordu, eskilere çoktan sünger çekmişti.
Paris, bu nehrin çevresine kurulmuştu. Nehrin üzerinde 37 köprü inşa edilmişti. Düz ovadan oluşan şehir mimari yapısı hiç bozulmadan bugünlere gelerek tarihi belgeliyor.
Aslında bu mimari yapıyı, böylesi bir güzelliği inşa eden, insanları tebrik etmek gerekiyordu. Görkemli güzelliğiyle göz kamaştıran, Sen Nehiri akışıyla şehri daha da cazip hale getiriyor.
Hazan, Paris’in bu güzelliğine hayran kalmıştı. Özellikle de Eyfel Kulesi’ne. Yaşamın güzelliklerinden, eşitlikten, hak ve özgürlüklerden, yeryüzü nimetlerinden herkesin payını alması, en doğal haktır.
Fransızlar da bu güzel yapıyı inşa edip, tüm insanlara sunmuşlardı. Çok ihtişamlı bir yapıya sahipti Eyfel.
Işıklar şehri Fransa’nın gezilecek yerlerini her gün turluyordu Hazan.
Bu arada kurslarını ihmal etmeden, gününü dolu dolu gezerek, yeni yerler keşfederek geçiriyordu.
Her gün Türkiye’ye telefon açıp hem annesiyle hem de Turgay la konuşuyordu. Daha doğrusu annesiyle konuşmaya çalışıyordu. Aradaki soğukluk tüm şiddetiyle sürüyordu.
Turgay’ı çok özlemişti. Ayrıca annesi de de burnunda tütüyordu.
Hazan geleli neredeyse bir ay olmuştu. Bazen sabahları yoğun bir mide bulantısı ile uyanıyordu. Arada sırada, baş dönmeleri de oluyordu. Sabahları çok zor ve yorgun uyanıyordu. Buna bir anlam verememişti. Ne yerse kusuyordu. Benzi soluktu, kendini iyi hissetmiyordu.
O gün yataktan kalkar kalkmaz kendini sokağa attı. Etrafa bakınıyor, çevresindeki her şey sanki üstüne geliyor gibi oluyor, başı dönüyordu. O haliyle sokakları turladı. Gezerken bir parkta oturdu, başını ellerinin arasına aldı. Aklına Meral geldi. Meral’i arasam mı diye düşündü. Ne de olsa eski tanıdık, okul arkadaşıydı. Evini onun sayesinde bulmuştu. Ama şu anda o çocuklarıyla ilgileniyordur,diye düşündü. Biri okula gidiyordu galiba. Tam da hatırlamadı doğrusu.
Vazgeçti. O sırada orta yaşlı bir beyefendi yaklaştı ve yanına oturdu; ona doğru eğildi, “iyi görünmüyorsunuz” dedi adam Fransızca.
Hazan, ”iyiyim, teşekkür ederim” diye karşılık verdi.
“Yardıma ihtiyacın var mı?”
“İlginize çok teşekkür ederim, çok naziksiniz“ deyip kalktı yerinden.
Şimdi kendini biraz daha iyi hissediyordu.
“Kursum var, gitmek zorundayım, iyi günler.”dedi.
Adam da ona, ”aman dikkat edin” diyerek uyarıda bulundu….
VEDA Romanı’nından.
Esma Uzsoy
- Gemi Cehaletten Su AlıyorEsma Uzsoy - 25 Nisan 2021
- Veda – Esma Uzsoy - 3 Mart 2021
Yüreğinize, kaleminize sağlık.Okurunuz bol olsun.İnşallah kitabınızı okurum
Fransa’nın parfümün başkenti olmasının nedeni de üst bölümde anlattığınız şehrin kokudan geçilmez olmasıymış zaten. Bu kötü kokuları bastırmak için parfüm imalatı üst düzeylerde yer alıyormuş. Kaleminize sağlık. Kutluyorum.
Yüreğinize sağlık. sade akıcı bir anlattım. Dilerim tümünü okuma olanağım olur.
Avusturya semalarına selam olsun güzel dost. Romanınızı okumak istiyorum. Bu pasajla tadı damağımda kaldı. Kutluyorum sizi