Benim gibi uzun yıllar bitkilerle haşır neşir olan kişilerin çok iyi tanıdığı bir yaratık vardır, yeşil tırtıl. Çeşitli boylarda olabilir, çok minikleri olduğu kadar, kimseye fark edilmeden iyi beslenme fırsatı bulduysa 3-4 cm boyunda, 1 cm çapında olanlarına bile rastlanır. Rengi fosforlu açık yeşildir, bir sürü minik ayağı olan boğum boğum yumuşak bir canlıdır. Genellikle işi çığrından çıkarıp iyice çoğalıncaya kadar gün ışığında yaprak altlarına saklanır, gece karanlıkta faaliyet gösterir. Çok dikkatli ve tetikte değilseniz değerli bitkinizin üstünde onu göremezsiniz. Ne zaman ki o güzelim yapraklar delik deşik olur, kenar ve ortalarında onun kaç gecedir tırtıkladığı, etrafları kurumaya başlamış çirkin delikler fark edilmeye başlar, işte ancak o zaman ürkütücü varlığı açığa çıkar. Eğer yetişkin bir ağacı sardıysa, mücadele hiç de kolay değildir üstelik.

Aslında ne kadar mendebur olduğunu bilmeseniz, görünüşü sevimli bile sayılabilir. Kıtır kıtır yaprak yerken suç üstü yakalayabilirseniz, şefkatle de dokunsanız, bir anda kıvrılır, başı içeride, hareketsiz, sert bir helezona dönüşür. Niyetinizi bilmesine gerek yoktur. Sizin onu rahat bıraktığınızdan tamamen emin olana kadar eski haline dönmez, döndüğünde de bir daha yakalanmadan hızla ortadan yok olur. 

Kaplumbağalar da benzer davranış sergilerler. Bahçede sakin sakin yürüyen bir kaplumbağanın yanına gider, sevmek niyetiyle bile olsa ona dokunur veya elinize alırsanız hemen başını ve ayaklarını kabuğunun içine çekip gizlenir. Kendi haline bırakıp uzaktan izlerseniz, gittiğinizden iyice emin olana kadar bekler, kafasını tedirgin, yarıya kadar çıkarıp etrafı kolaçan eder, yakında olmadığınıza kanaat getirdiğinde usulca ortaya çıkar, daha önce gitmekte olduğu yolu değiştirir, hızla otların arasına karışır kaybolur.

Bir de kendi içine kapanmakla kalmayıp, başını, gıdısını okşayana tırnak atan, elini kolunu yırtan kediler ve onlara benzeyen insanlar da var ama burada konumuz onlar değil. 

Ben tanıdığım bazı insanları bu tırtıl ve kaplumbağaya benzetiyorum. Belli bir mesafeyi koruyarak ilişki sürdürdüğünüz kişiler vardır mesela, bazen bir olay olur, daha bir yakınlaşma teşebbüsünde bulunursunuz, bir derdinizi açarsınız veya bir duygu paylaşırsınız. Şaka yapmak istersiniz, teklifsiz davranır, daha sık ararsınız veya şefkat gösterirsiniz. O kişi hiç bir açıklama da getirmeden, tıpkı yeşil tırtıl gibi kendi içine doğru sarmal oluşturup sertleşiverir. “Ben ne yaptım şimdi?” diye şaşırır kalırsınız. Acaba gerçek niyeti bana fark ettirmeden taze yapraklarımı mı kemirmekti, deşifre mi oldu diye düşünmeden de edemezsiniz. 

Veya bir kaplumbağanın, dokunmanın sıcaklığını algılamayan sert kabuğunu okşamak ister gibi, bütün içtenliğinizle sevgi dolu bir hareket yaparsınız birine, bir anda dört ayağını ve kafasını kabuğunun içine toplar ve gözünüzün önünde hareketsiz bir taşa dönüşür. Aynı kişiyle benzer deneyimi daha önce de yaşadıysanız, “kabuğuna saklanmasan ne olacak, yavaş, kararsız ve korkak bir taştan başka nesin ki?” diye düşünüp, bulunduğu yerden zarar vermeden kaldırır, başkası ezmesin diye güvenli bir köşeye bırakır, ilginizi, sevginizi hak etmeyen o kişiden, tümden elinizi çekersiniz.

Sonra bu beyhude gayreti bırakır, anlayışınıza anlayış, şefkatinize şefkatle karşılık veren, doğal, rahat insanların arasına dönersiniz.

Canan Alican Tekpınar