Güneş yeni yüzünü göstermeye başlamış, sokak yoldan geçen satıcıların boğuk sesiyle çınlıyordu. Balkondan sarkıttığı kilimi çırpmaya başlayınca uçuşan tozlar gökyüzüne doğru yol alırken, oda açık kalan televizyonun sesini işitti. 8 Mart Dünya Emekçi kadınlar Günü bu cümle beyninin tüm kıvrımlarında dolaştı. Elindeki kilimi de dalgınlıkla sokağa düşürüvermişti. Karşı komşusu Sevim Hanım bas bas bağırıyordu. İrkildi fakat o televizyonun karşısına koştu.
Kadınlar sokaklarda ellerinde çiçekler gülümseyerek yürüyorlardı. Haber hava durumuna geçince banyo kapısının arasında asmayı bekleyen çamaşır sepetine bakındı. Derin bir of çekip çamaşırları güneşe karşı astı. Sepet dibinde, son kalan it çamaşırları gözlerini acıttı. Neden hep giysilerin arasında saklıyordu onları? Bir bez parçası utanç verici olabilir miydi? Ya da gizlenmesi gereken bir şey? Öfkeyle ipin en önüne kırmızı sutyenini astı. Boşalan sepet elinde odaya girdiğinde boyası dökülmüş duvarlar arasında kaç yılını harcamıştı. Sepeti yere bırakıp ellerini göz hizasına getirip hüzünle kalakaldı. Tırnak diplerinin derileri kalkmış, çatlamış parmakları yamru yumru olmuştu. Bugün dedi bugün emekçi kadınlar günüymüş. Benden ala emekçimi olurmuş diyerek yatak odasına girdi, dolabının önünde giysilerin en arkasına gizlediği bir yakın ahbabının düğünü için aldığı ama giyemediği elbiseyi çıkardı. Üzerine geçirip ayna karşısında, uçuşan mini eteğini bir o yana bir bu yana salladı. Başındaki siyah lastiği çıkarınca kestane rengi saçları bukle olup omuzlarına düşüverdi. Aynanın altındaki çekmece dibinden bulduğu ufak göz kalemini gözlerine sürünce bal rengi gözleri ışıldadı. Dudağına pembe ruju sürerken hiç esirgemedi boyayı, odadan çıkarken pespembeydi dudakları. Ayakkabı dolabına yanaştı topuklu bir pabucu vardı ama bulamadı. Saçlarını kaşırken, kullanmadığı için koltuk altına koyduğu aklına geldi. Odaya koştu topuklu pabuçlar ayağında zıplayarak geri dönüp kapıyı hızla çarpıp sokağa yol aldı.
Top oynayan çocuklar bağrışıyorlardı, kapı önünde laflayan kadınlar, bir anda susup önünden geçen Neriman’a ağızları açık bakakaldılar. Arkasından fısıldaşmaya devam ettiler. Sokağın başında kahvehanede oturan
Otobüs büyük bir gürültüyle kapısını açınca, garip bir koku yüzüne vurdu. Adım atacak yer yoktu ama yeni yolcular geldikçe kendini ortada buluverdi. Boyu kısaydı nefes almakta zorlanıyordu. Tüm vücuduna değen diğer bedenler
Burada nihayet bir grup kadınla karşılaştı. Ellerinde pankartlar ağır adımlarla yürüyorlardı. Çekinerek onların arkasından yürümeye başladı. Etrafına bakındı 15 kadın yoktu. Bu şehirde yalnızca bu kadar mıydık deyiverdi içinden. Elinde çiçek olan baştaki kadın konuşmaya başladı. O zaman, çemberin etrafı kalabalıklaşmaya, sesler yükselmeye başladı. Neriman kalabalık ortasında kalınca korkar gibi olup eline tutuşturulan pankartı indirdi. Bir şey göremiyordu ama polis sesi olduğunu işitiyordu.
Gruptan herkes hep bir ağızdan daha yüksek haykırmaya başlayınca bir kıyamet başladı. Polisler üç kadını sürüklüyordu. Diğerleri kol kola kenetlendiler. Onları ayırmak devirmek mümkün olmadı. Ta ki tazyikli suyla yere düşünceye dek. Neriman yuvarlanmış dizleri kan içindeydi. Grup yürümeyi başarmış sokak sonuna varmıştı, artık belirsiz bir sis dalgası gibiydiler. Yerden yavaşça kalktı kırmızı elbisesi su içindeydi, saçları dağılmış, gözlerinin siyah sürmesi yüzünü karaya bulamıştı. Sendeleyerek yere düşen çiçeği aldı, daha sonra yerdeki pankartı aldı. Bir elinde gülü, diğer elinde pankartını gözlerini kapatıp gökyüzüne kaldırdı. Harabeye dönmüş caddenin ortasında duran kadını tüm insanlar fotoğraflamaya başladı. Gökyüzüne uzanan pankartın da şöyle yazıyordu.
Bugün değil her gün bizim günümüz
Dünyayı rengarenk yapar, süsleriz
Kimisi fırçamızı kırar
Kimisi bize çiçek sunar
Yine de güçlüyüz, yine de güçlüyüz…
Arzu Aytan
- Gelecekten Bir Gün GelmeyecekYazan: Arzu Aytan - 12 Aralık 2021
- Pati ÜlkesiArzu Aytan - 10 Mayıs 2021
- Hayatın Çatlağı – Yazı: Arzu Aytan - 2 Nisan 2021
Kadının toplum baskısı altında ezilişine örnek hiç teklemeden okunan yazınızı kutluyorum.
Yazılan öykülerin hepsi ayrı bir tatta, ayrı bir yaşanmışlıklarla yazılır.
Sizinde emeğinize sağlık kutlarım.
Dünyayı süsleyen, güzelleştiren sizlersiniz. fırçanızı kıran zihniyet karanlık çağında henüz uyanmamış ,yarasalar gibi karanlığa alışık zihniyetlerdir. Ne yazık ki çoğu kadımız da bu zihniyetin değirmenine su taşıyor. Nerimanlar bu ülkede çoğalmadığı sürece bu devam edecektir. Ne güzel Türkiye’nin tomografisini çekmişsin GENÇ KALEMDAŞIM, kutlarım.
Kutluyorum kaleminizi yüreğinizi sağlık
emeğinize yüreğinize sağlık.
Emeğinize sağlık kutluyorum.