Yolculuk Zeynep Kıyak

Şehirler arası otobüs
Yolculuğundayım.
Götürüyorum kendimi bir başka umuda
Üşüşüyor aklıma düşünceler
Henüz yolun başında.

uzuyor yollar,
Başlıyor özlemlerim,
Kalıyor aklım ise İzmir’de.

Bir hasreti bitirmeden,
Açıyorum
Bir başka hasrete yelken.

Güzel bir tatilden geriye,
elimde Samsung telefon,
Gözlerim fotoğraf karelerine
Sevdiklerime doyamamanın
Kederi de oturuyor gelip sineme.

Yarım kalmış bir düş de
Pazarlıyor kendini
Yolculukta bana eşlik etmek için.

Mürdüm kızılı koltukların konforunda
yol alıyoruz sessizce
Kafamdakilerin voltajı yüksek
Gürültüsüyle
Muş ovası otobüsünde.

Saat 02.45 arkamızda
yaşlı amcanın horlaması deliyor düşlerimi.
Amca uyan ne olur
horlama diyesim geliyor.

Otobüs de;
iki tekerlek üstünde sendeler gibi,
Ani frenleri ile sarsıyor arada hülyalarımı.

Bazen durup yolcu alıyor,
Yeni yolcuyla beraber,
Hafif bir soğukluk da gelip yapışıyor tenime.
Mola vermeden inenlerin, binenlerin meşguliyetleriyle devam ediyoruz yolculuğumuza.

Kucağımda Jiyan’ım
tatlı bir rüyanın içinde
Kıpırdamak büyüyü bozmak istemiyorum.
koltuğa kurulmuş
yolların ve sessizliğin verdiği mutlulukla
Beynimi kemiriyorum.

Ara sıra
Cama değen çakıl taşlarının sesiyle,
irkiliyor yavrum.

Yükü kendinden bezgin, bir kamyon hışımla
Solluyor neşemi, tozu dumana katıp.
Karşıdan selektörlerini yakmış,
bir tır da, efkar dağıtıyor,
mutluluğunu ezip.
Belli ki onlar da karışmış yorgunluğun anavatanına.
taşıyorlar düşlerini gittikleri yere
Yolları yuta yuta.

Düşlerim ise,
asfaltın un ufak olmuş yorgunluğuna
ve katran karası mıcırlarına
arkadaş olmuş bu gece.

eziyorum ev sahibimi sevinçlerimle
düşlerimin refakatinde süzülüp giderken.

Yol zaten yorgun
Üstüne bir de ağırlığımı katıp gidiyorum üzerinden.
Yol da; yorgunluğuna karşın, acısını katıyor yüreğime.
Çoğalıyoruz birlikte umutların içinden.
Bir güzel.

Önden müziğin hafif tınısı uzayarak
on üçüncü koltuğa gelip siniyor,
yılan misali kıvrılan düşlerime
eşlik etmek için.

şoför ve muavinin konuşmaları arasından
Gözlerim takılıyor tabelalara
Okuyamadan kaybolup gidiyor
meçhule giden cinayetler gibi yazılan yazılar.

Sallıyor loş ışıklar uzaktan el
bilemediğim bir şehrin içinden
Küçülmüş gözlerle neoun ışıklarının
ev sahipliğinde,
camdan kolaçan ediyorum şehirleri.

Akşehir’den geçiyoruz…
Konya’dan geçiyoruz.
Sivas şehrine girmek üzereyiz.
Derken…
bir şehir daha arkamızda yitip gözden kayboluyor.

Kenarlarda
Bodur ağaçları dinlenmeye vermiş yapraklarını
gün boyu güneşe açmış olmaktan
Mutevellit sararmış yüzünü.

Umudum, kah artan kah azalan
Işık hüzmesinden bir demet koparmayı tam başarmış, bol keseden,
üzerime boca ederken,
Bereket,
Tiz bir ses ihtiyaç molasını anons ediyor.
Genzinde;
akşamdan kalan yemek artıkları sanki,
Çatallaşan sesi ile tırmalıyor
mahmurluğumu.

Otobüsten inmiş,
Jiyan’ı lavaboya götürmüş
Yine hareket halinde düşlerim.

Sabaha saatler kala,
Nihayet,
oturuyor bir şekerleme gözlerime
En arka koltukta,
bir bebek acıktığını haber veriyor.
Annesi hışırtılar içerisinde
biberonu hazırlıyor,
Baba kim bilir kaçıncı rüyada.

Elinde valizi ile
Muavin bir yolcuyu daha geride bırakıyor.
Osuruk, parfüm, ağız kokusuyla
aroma tadında son buluyor
Nihayet umut yolculuğumuz.

Şöför cümleten geçmiş olsun diyor,
Şöyle bir gerinip.
yirmi dört saatlik bir düş,
Daha gerçekleşemeden usumda bitiyor.
Geçip giden ömrümün treninden.

Zeynep Kıyak

ZEYNEP KIYAK
İzleyin
ZEYNEP KIYAK son yazıları (Hepsini Gör)
10

Bu yazıyı da okuyabilirsiniz

Söyleyemediklerim Hazal Kader Barın

Şiir

Bir yorum var

  1. Uzun bir otobüs yolculuğu,hem de kucağında çocukla zordur.Siirinde bu yolculuğu ne güzel anlatmissin Zeynepcim.Eline,emegine sağlık.Kutluyorum seni.

    1

Bir cevap yazın