Yönetici seçimi zamanı gelmişti, bu sene de sitemizde. On beş. yıldır burada oturuyordum, on senedir de adaylığımı koyuyordum ama bir türlü seçilmiyordum, hem de o kadar istememe karşın. Son beş senedir, Mahmut Bey kendini seçtiriyordu. Öyle ki, kazanmak için, sitede boşalan dairelere kendi akrabalarını yerleştirmek de dahil her yola başvuruyordu. Aslında kimse onu sevmiyordu ama oylarını da veriyorlardı. Siteye yeni bir şey yaptırdığı da yoktu, hatta gelen giden misafirlerinden, yaptığı gürültülerden herkes yakınıyordu. Toplanan paraların hesabını ise hiç vermiyordu. Bu sefer şeytanın bacağını kırmalı, yönetici seçilmeli, siteyi Mahmut Bey’den kurtarmalıydım. Ama nasıl yapacaktım, düşünmem gereken çok şey vardı. Önce insanları kendi tarafıma geçirmenin yolunu bulmalıydım.
Bir yandan ev gezmeleri yapıyor, diğer yandan da seçim için gerekli belgeler, broşür, resim ve magnet hazırlıkları için görüşmeler yapıyordum. Bu ilk ziyaretimiz kendimizi tanıtmak ve tanışmak eksenli idi. İkinci ziyaretimizi seçime daha yakın bir zamanda yapmayı planlıyordum. Zaman ilerledikçe adeta seçim havasına girmiştik. Diğer yandan yönetici bizim çalışmalarımızı küçümseyici söylemler ile eleştirip, kendinin tecrübe ve işin prosedürünü çok iyi bildiğini, benim yapamayacağımı söyleyip beni dikkate bile almıyordu. Çabalarım ona göre boşuna idi. Yine kendinin yönetici olacağından çok emindi. Ben kararlıydım sonuna kadar çabalayıp yönetimi bu sahtekâr adamın elinden almaya. Böylece şeffaf bir yönetim anlayışı ile sitemizi yönetmek istiyordum. Kazanamasam bile komşularımı tanımış olacaktım. Belki de bu seçim ile kendime, çok iyi komşu, candan bir dost, ya da arkadaş kazandıracaktım. Her şekilde kazanan ben olacaktım.
Sitemiz 10 ar dairelik 15 bloktan olusuyurdu.150 adet kat maliki veya kat sakini oy kullanacaktı. Ne yapıp edip bu oyların yarısından bir fazlasını almalıydım. Amacım yönetimin getireceği maddiyat değil, şeffaf bir idareyle site sakinlerinin sömürmesini önlemekti.
Önce, eşimle oturup konuştum. Onun desteği ile güzel bir program yaptık. İlk hamlemiz; her akşam yemekten sonra bir komşumuzu ziyaret edecektik. Tanışıp, plan ve programlarımızı anlatacağız, onların da desteğini, katkılarını alarak çalışmaya başlayacaktık. Bu gün işten geldim, Üzerimi değiştirip yemek yedikten sonra, eşimle birlikte bir numarada oturan komşumuzu ziyarete gitmek için çıktık.
İnsanlar kendi hayat meşgalelerinden etrafında olup bitenlerden habersiz görünüyordu. Sitemizde bulunanlar kültürlü ,hesap kitap bilir bilir, aklı başında kimseler olmasına rağmen ne apartmanın eksiğini gediğini takip ediyor ne de toplanan paraların nereye harcandığını araştırıyordu. Oysa her daireden 150 TL. toplanıyordu. Bir kapıcı ve bahçıvanımız vardı. Yönetim parası olarak aylık 750 TL ödeniyordu. Muhasebeciye yıllık 1500 TL ödenmekteydi. Kalan paranın ne olduğu belirsizdi. Bazı arkadaşlar kendi aralarında bir şeyler konuşuyorlarsa da bunlar sonuç vermeyen dedikodulardan ileri gitmiyordu. Site sakinlerinin durumu ayan beyan görmeleri için yapılması gereken her şey yapılmalıydı.
Bir numaralı komşuya gittiğimizde güler yüzleriyle karşılaştık. Havadan sudan çocuklardan söz ettik bir süre. Sıra yönetici seçimlerine gelince biraz çekimser kaldılar sanki. Her ay toplanan paraların ne kadar olduğunu, nereye harcandığını hiç bilmediklerini söylediler. Ailece çok çalıştıklarını, zaten kiracı olduklarını belirttiler ve çoğunluk hangi adaya oy verecekse, onlar da oylarını ona vereceklerini söylediler. Bu komşudan bize hayır yoktu sanki, etliye sütlüye karışmak istemiyorlardı. Yine de notumu aldım, seçimde rüzgar benden yana dönerse, çoğunluğun bende olduğunu bir numaralı komşuya anımsatacaktım. Bir oy bir oydu.
İki numaralı komşuya geçtik. Hal hatırdan sonra sözü yönetime kimin seçileceği konusuna getirdik. Mahmut Beyden onlarında memnun olmadığını sözlerinden anladım. Verilen aidatlara karşılık siteye hatırı sayılır bir şey yapılmadığının onlar da farkındaydı. Ancak insanlarla uğraşmanın zor olduğunu bahsediyorlardı. Herkesin ayrı telden çaldığını, ne kadar okumuş olursa olsunlar toplu yaşamın kural ve kısıtlamalarını bilmediklerini isim bildirmeden örnekler göstererek açıklıyorlardı. Fakat bu saydıkları apartman yaşamının çoğunda oluyordu. Genelde bütün uyarılarda para etmiyordu. Anlaşılan onlar için bir başkası aday olursa ve söz konusu sıkıntıları göğüs gerebilecekse yönetimin değişmesinden yanaydı. O gün altı daireyi ziyaret ettik. Genelde durum ortada görünmekle beraber, emin ve güvenilir bir kişinin yönetime getirilmesine sıcak bakılacağı kanaatine vardık. O halde daha planlı ve kapsamlı bir şekilde ev gezmelerimizi aksatmadan sürdürmemiz gerekiyordu.
Bir yandan ev gezmeleri yapıyor, diğer yandan da seçim için gerekli belgeler, broşür, resim ve magnet hazırlıkları için görüşmeler yapıyordum. Bu ilk ziyaretimiz kendimizi tanıtmak ve tanışmak eksenli idi. İkinci ziyaretimizi seçime daha yakın bir zamanda yapmayı planlıyordum. Zaman ilerledikçe adeta seçim havasına girmiştik. Diğer yandan yönetici bizim çalışmalarımızı küçümseyici söylemler ile eleştirip, kendinin tecrübe ve işin prosedürünü çok iyi bildiğini, benim yapamayacağımı söyleyip beni dikkate bile almıyordu. Çabalarım ona göre boşuna idi. Yine kendinin yönetici olacağından çok emindi. Ben kararlıydım sonuna kadar çabalayıp yönetimi bu sahtekâr adamın elinden almaya. Böylece şeffaf bir yönetim anlayışı ile sitemizi yönetmek istiyordum. Kazanamasam bile komşularımı tanımış olacaktım. Belki de bu seçim ile kendime, çok iyi komşu, candan bir dost, ya da arkadaş kazandıracaktım. Her şekilde kazanan ben olacaktım.
Site yönetimi ekip işidir. Başkandan başka 4 kişi daha yönetim kurulu üyesi gerekli. Ben bu 4 kişiye teklif götürmem gerekli. Ya da gönüllü bulmam lazım. Sitede sabah akşam saatlerinde karşılaştığımız insanlara eskiden beri selam verip hal hatır sorarım. Bazıları selamımı küfür !! gibi algılar öylece bakardı cevap vermeden. Ne iş yaptıklarını bilmezdim bazılarının. Ama iki kişiyi iyi tanıyorum, biri avukat diğeri mali müşavir. İkisi de serbest çalışan komşularım. Ayrı bloklardayız. Bu iki komşuya fikrimi açıkladım ve kendilerini yönetim listemde görmek istediğimi belirttim. Dört kişilik ekibin diğer ikisini de kendilerinin teklif etmesini söyledim. Muhasebeci olan önce çekimser dursa da avukat komşunun kabul ettiğini görünce O da kabul etti. Yalnız bu girişimler ve isimler aramızda gizli kalacaktır şimdilik.
Ben epey zamandır sitenin çözülmeyen aksaklıklarını maddeler halinde yazıyordum. Altına da çözüm önerisi ve tahmini maliyet de çıkarıyordum.
Bu siteye gelmeden önce oturduğum 64 daireli sitede 18 ay yöneticilik yapmıştım (bu gerçektir). Bu tecrübem arkadaşlara umut verdi. Mahmut Beyin despot yönetimini yıkmanız lazımdı. Her ay şeffaf paylaşımlar her blok girişine asılacaktı. Yönetim kurulu aidat ödemeyecek, başkan da “huzur hakkını” ilk dört ay almayacak. Daire sahipleri ve kiracılar yönetimden memnun kalırlarsa huzur hakkı ödenmeye başlanacak. Bunların hepsi karar defterine maddeler halinde yazılacaktır. Bu çalışmalarım arkadaşları umutlandırdı. Sıra diğer iki kişiyi onlar tarafından bulmaya geldi.
Eşim ile ziyaretlerimize de devam ediyoruz.
Ev gezmelerimize devam ederken denetim kurulunda görev yapmakta olan bir komşuya da uğradık. Biraz sohbetten sonra harcanan paraların nereye gittiğini açıklamasını kendisinden rica ettik. İki site görevlisinin siteye maliyeti fazla mesaileri, vergileri, sigortaları ile dokuz bin lirayı buluyordu. Ayrıca dairelerimizin Dask ve konut sigortaları tutarı daire başına 600 TL. oluşturuyordu. Ödediğimiz aidatların pek az bir kısmı dışındaki karşılığı kağıt üzerinde de olsa vardı. Galiba kalan diğer kısmı da kağıt üzerinde gösterilip, denge sağlanıyordu. En azından binalarımızın sigortalanması kat sakinlerinin tamamen sömürülmemesi yönünden içimi rahatlatmıştı. Mahmut Bey bu durumu toplantılarda açık bir şekilde söylemese bile binalarımızı koruma giderleri gibi genel bir şekilde açıklıyordu. Ben dahil toplantıya katılanların hiçbirisinin aklına bu giderlerin ne olduğunu sormak aklımıza gelmemişti. Zaten benim yönetime girmek istememin nedeni de, Mahmut Beyin toplanan paraların nereye harcandığını açıklamaması ve site sakinlerine tepeden bakmasıydı.
Eşimle birlikte gezmelerin dışında, bizim ki, hanımları ayrı toplamaya başladı. Bizlerin yanında konuşulamayan konuları daha rahat konuşabilirlerdi. Öyle de oldu, meğer ne çok istedikleri varmış. Sitedeki bankların, ağaçların yeterli olmadığından, oturacak yerlerin yetmediğinden, çiçeklerin de çok gelişigüzel dikildiğinden yakınıyorlardı. Çocukların parkına daha çok aletlerin gelmesini istiyorlardı, onların kavgasından, kendileri de birbirlerine giriyordu. Çocuklar barışıyor ama onları küslükleri devam ediyordu. Kadınlar arası ayrımcılığa da bir son verilsin istiyorlardı. Eşimin işi benimkinden daha zordu. Mahmut Bey’in eşi sanki bizim taraftaydı, öyle sezinlemişti bizim hanım. Öyleyse seçilmem daha kolay olabilirdi.
Öyle bir seçim havası esmeye başlamıştı ki herkes seçimi konuşur olmuştu. Karşılaştığı komşusuna, selamdan sonra sorduğu ilk soru, – sence kim kazanır? – Hatta ne çok bahisler açılmıştı. Bunların arasında tatlı, piknik, çay kahve vs. Ne yoktu ki? Siteye adeta can gelmişti. İnsanlar birbirlerini tanısa tanımasa da artık konuşacak ortak bir mevzu vardı. Seçim…Ne güzel bir yakınlaşma olmuştu. Seçim; siteye birlik, beraberlik en önemlisi de farkındalık getirmişti. Bu çok güzel bir kazanım olacaktı. Tabii herkes için. Sanki eski mahalle yaşamını hissettiren rüzgarlar esiyordu sitede. Sıcacık, samimi, içten, özlem dolu.
Sitede böyle iyimser ve tatlı hava eserken, yönetime kattığım avukat arkadaş senin dış görünüşünü ve konuşmanı da düzenlemeliyiz. Apartman sakinleriyle sohbet ederken, onları etkilemeyi bilmelisin dedi. Ben sana konuşmayı, mali müşavir arkadaşımız da çekici giyinmeyi öğretebiliriz. Eyvah dedim içimden yazlık ev almak için biriktiğim paradan biraz tüketeceğim anlaşılan. Ama olsundu, siteyi yanlış bir yönetimden kurtarabilirsem, yazlığı bir yıl sonra almamda bir sakınca olmazdı. Önce kılık kıyafetimle başladı değişimim, çok ünlü olmasa da iyi bir mağazaya girdik ve mümkün olduğunca donandım. Arkadaşım spor yapmalısın, bu göbekle site içinde dolaşırsan nefes nefese kalabilirsin dedi. Aman Allahım ben ne işlere girişmiştim, aslında sadece yönetici olmak istiyordum, biraz kendimi kanıtlamak biraz işe yaramak istiyordum sadece. Daha sırada güzel konuşma dersim de vardı.
Ev gezmeleri arttıkça ummadığımız güzel durumlarla da karşılaşıyorduk. Büyükçe bir sitenin müteahhitliğini yapan bir mimar komşumuz bana olan sempatisinden olsa gerek sitemize yapmakta olduğu inşaatın çıkıntı kereste, profil, demir ve şingıl kiremitlerinden 10 adet kameriye yapmak istediğini söylemişti. Bu sözlerine çok sevinerek teşekkür ettik. Ancak zamanın ne göstereceği belli olmadığı için kendisine de bilgi vererek, bunu seçim vaatlerimizde söylemedik.
Kendimizi tanıtma ve komşularımızla tanışma ziyaretlerimiz planladığımız şekilde devam ediyordu. Bu gezilerden bizde memnun oluyor, ev sahipleri de memnun oluyordu. Öyle ki sitemizde oluşan heyecanlı ve ilginç seçim havası, hepimizi ılıkça esen bir meltem gibi sarmıştı.
Sıkıştığımız durumlarda oluyordu. Sanki benim elimde sihirli bir değnek varmış gibi kat maliklerinin isteklerinin ardı arkası kesilmiyordu. Siteye market benzeri bir alışveriş yeri isteyen, lokalimiz olsa ne güzel olurdu diyen, hatta sitemizde bir kreş olsa üzerimizden büyük bir yük kalkacaktı sözleriyle sıkıntısını dile getirenler vardı. Sitenin mevcut durumuna göre bunların gerçekleşmesi zordu. Gene de onlara doğrudan hayır demiyordum. Seçildiğim takdirde duruma bakar, olabilecek gibiyse gereğini yaparız diyordum.
Mahmut Bey kendi havasındaydı. Benim rüzgarı arkama aldığımın farkında değilmiş gibi duruyordu. Kendisinin seçileceğinden son derece emin olmalıydı ki, seçime yönelik gözle görülür bir çalışması yoktu. Görünüşü kibirli ve çevresine karşı soğuk , konuşulursa dil ucuyla cevap veren bir durum sergiliyordu. Site sakinleri de mecbur kalmadıkça kendisiyle konuşmuyordu.
Artık evlerine gittiklerimde henüz ziyaret etmediklerimde beni iyice tanımışlardı. Henüz evlerine gidip tanışmadıklarım bana ismimle hitap ederek selam veriyor ve seçimde başarılar diliyorlardı. Beni tanıyanların artması ve başarı temennileri beni sevindirip havalandırıyor, seçimi kazanmışım gibi koltuklarımı kabartıyordu. Bende Mahmut Beyi kötülemeden bu defada beni deneyin bakalım, herhalde pişman olmazsınız diyordum.
Hemen hemen seçime bir ay kalmıştı. Kendimi iyice seçim çalışmaları içinde bulmuştum, o kadar ki işimi bile doğru dürüst yapamıyordum. Neyse ki müdürüm emekliliğime az kaldı diye ses etmiyordu, Tüm site sakinlerini dolaşmış, neredeyse çoğunun onayını almıştım ya da öyle görünüyordu. Bir akşam yönetimdeki arkadaşlarımı topladım ve bazı isteklerin yerine getirilip getiremeyeceğimizi konuştuk. Bazıları olabilecek durumdaydı, öyleyse bunları seçim konuşmaları içinde yapabileceğime söz verebilirdim. Umarım site sakinleri, yapamayacağım istekler için neden konuşmadığımı anlarlar. Bu arada Mahmut Bey de çalışmalara başlamıştı sonunda. Bakalım neler yapacaktı?
Yok giyim kuşanmış, yok efendim güzel konuşmaymış, bir de göbek işi girdi devreye… Hanım, sen bu işin hakkını verebilecek mısın, diye sorunca; niye yalan söyleyeyim, ürktüm gibi… Avukat iyi ki; yöneticilik bana daha çok yakışır, siz en iyisi sadece kurulda olun, demedi. Bu da bir şeydi. Eleştiri insanın kendisine olan güvenini törpülüyormuş, öğreniyordum. Neyse ki kendimi toparlamam uzun sürmedi. Bu işi başarmalıyım. İnsanlarla olan iletişim bile bana iyi gelmeye başlamıştı.
Sanki devletin başbakanlığına soyunmuş gibiydik. Aramızdaki fark otobüslerle konvoy şeklinde mitinglere gitmiyor oluşumuzdu. Bakalım onun yandaşları kimler olacaktı? Böyle giderse yandaş komşularla karşı karşıya kalacaktık.
İlk tur tanışma ziyaretimiz tamamlanmıştı. Herkes yönetici adayı olduğumu bire bir ya da girişte ki afişlerden öğrenmişti. Belki de bir başka komşudan. Şimdi son tur ziyaretlerine başlama zamanı gelmişti. Beni ve adaylığımı tanıtan kart, magnet, kalemden oluşan paketlerimizi alarak ikinci tur seçim ziyaretlerine devam ediyorduk. Görüşmelerimiz tamamen seçim odaklı olup, öneri, istek, tavsiyeleri not alıyor, her ziyaret sonrası nelerle karşı karşıya geleceğimizi daha iyi algılıyorduk. Tahmin etmediğim, bilmediğim konular ortaya çıkıyor, sürekli daha fazla ne yapabiliriz? Ne eksik? Ne yapmadık? gibi sorularla kendimizi sorguluyorduk. Daha daha ne kadar daha vardı. Bu işin standardı neydi? Sonu gelmeyen istekler listeleniyordu. En küçüğünden en büyüğüne hep bir istek vardı. Seçilirsem tüm bunları yapabilecek şartlar mümkün olur muydu acep. Ya yerine getiremez de insanlara mahcup olursam. Ya da bunca emek seçilemezsem… Artık uykularım kaçmıştı. Seçim gelip hayatımıza değil, yatağınıza dahi girmişti. Biraz frenlemek gerekli sanırım. Her şeyin hayırlısı. Her şey olacağına varır derler. Bu düşüncelerle kendimi teselli ederken, aklıma bir şey geliyor, tekrar seçimi düşünüyor, plan yapıyordum. Şu seçim bir bitse dediğim anlar da olmuyor değildi.
Seçim günü yaklaştıkça, Mahmut Bey de hazırlıklarını hızlandırıyordu. Özellikle seçilmesini istemeyen eşi, bize bazı ipuçları veriyordu eşinin yapacakları hakkında. Seçime bir hafta kala tüm siteye maske ve kolonya dağıtacağını, belki de sandıkta bir oyun oynayabileceğini güvenilir bir kaynaktan bize ulaştırmıştı. Bu durumda bizim de karşı atağa geçmemiz gerekiyordu. Yağmur sularının bir depoda toplanıp bahçe sulamasında kullanılması, böylece su parasında bir azalma sağlanması bize sempati kazandırabilirdi. Doğa dostu olduğumuzu ispat edebilirdik.
Seçime bir hafta kala çevremizde büyük bir sevgi halkası oluştuğunu hissediyorduk. Kazanacağıma olan inancım artmıştı. Sanırım Mahmut Bey de aynı kanıda olmalı ki bir gece kapımız çaldığında. Mahmut beyin denetçiliği görevinde olan Selim bey ve eşinin geldiğini gördük. Nevin Hanım’ın elinde kocaman bir buket vardı. Eşimle sarılıp öpüştükten sonra suya koyması için eşime verdi.
Bu ziyarete bir anlam veremedim. Bunca yıldır evimize gelmiş değildiler. Hatta çoğu zaman sabahları arabalarımıza binerken bile selamlaşmazdık.
Karşılıklı hatır sorma merasiminden sonra Selim bey dilinin altındaki baklayı çıkardı. Mahmut Bey, adaylıktan çekilirsem yönetici yardımcılığını öneriyordu bana. Selim bey, gelirlerin herkes için yeterli olduğunu söyleyerek Mahmut Bey’in önerisini üstü kapalı da olsa biraz aydınlattı.
Demek Mahmut Bey, benim adaylık ve kazanma olasılığı sorununu kökünden çözmeye karar vermişti. Hatta bunun için haksız kazançlarından bir kısmını bölüşmeye bile razıydı. O an aniden aklıma gelen bir planı hemen uygulamaya koydum.
-Selim bey, biz eşimle aramızda konuşalım. Kararımızı daha sonra size bildirelim.
-Evet ama seçime çok az kaldı. Kararınızı çok geciktirmeyin.
Bu konuşmayı yaparken eşimin yüzü doğrudan görüş alanımda olmamasına karşın bana yönelttiği öfkeli bakışlarını sırtımda hissediyorum. Tabii Selim bey ve Nevin hanım çıkar çıkmaz bana söylenmek için ağzını açmıştı ki, işaret parmağımla sus işareti yapıp göz kırptım. Şaşıran eşim bir süreliğine susunca Selim Bey ve eşi uzaklaştılar.
Eşime sakin olmasını benimde kendisi gibi düşündüğümü söyledim. Ben bu yola siteye ait Mahmut Beydeki paranın nereye harcandığı site sakinlerine açıklanmadığı için çıkmıştım. Mahmut Beyin bu güne kadar kimseye hesap vermediği siteye ait paranın bir kuruşunda bile gözüm yoktu. Hele denetçi Selim Beyin evimize kadar gelip resmen site parasından bana pay ayırması son derecede canımı sıkmıştı. Benim evine gittiğim denetçinin durumu ile ilgili bir şey diyemiyordum. Ancak evime gelen denetçi Selim Beyin Mahmut Beyle site parasını kitabına uydurarak zimmetlerine geçirdiklerine kani olmuştum. Mahmut Beyin demek başka ortakları da varmış.
Bir iki gün Mahmut Bey tarafını beklenti içinde bırakmak için cevabımı geciktirdim. Buna rağmen yönetim kurula adaylarım seçim faaliyetlerini sürdürmekteydi. Bu karşı tarafın beklentisini daha sıkıntılı bir hale sokuyordu.
Nihayet eşimle Selim beylere iade-i ziyaret yaparak fikrimi söyledim. Bizim seçim faaliyetlerimizde belirttiğimiz gibi parada pulda gözümüz yoktu. Koskoca sitenin yalnız olmadığını, haklarını koruyacak birinin olduğunu, Mahmut Beyin yapmadığı şeffaf yönetimi bizim yapacağımızı, siteyi sakinlerine layık olarak çağdaş bir şekilde yöneteceğimizi, bize Mahmut Beyden getirdiği tekliften ve Mahmut Beyle yapageldiği işbirliğinden son derecede üzgün olduğumuzu söyledim. Selim Beyle eşi karşımızda ezim ezim eziliyor, renkten renge giriyordu. Selim Bey nihayet birazcık kendine geldi. Titrek ve zayıf bir sesle;
-Haklısınız Hikmet Bey Bende çok pişman oldum. Keşke bu işlere bulaşmak değil yanından bile geçmeseydim, dedi. Beş on dakika daha oturduktan sonra evlerinden ayrıldık.
Ama ceketimin iç cebine yerleştirdiğim ses kayıt cihazından haberi yoktu tabii. Bunları söylerken Selim Bey’i de konuşturmuş, kendi ağzından tam bir itirafname kaydetmiştim. Bildiğim kadarıyla mahkemeler bunu kanıt saymayabilirdi ama kullanmam gerekirse toplantıda işime yarayacağı kesindi. Evet, namusluların da namussuzlar kadar cesaretli olma zamanı gelmiş de geçiyordu. Ancak bütün umudum bu ses kayıtlarına hiç iş düşmeden, sonsuza kadar kayıtta kalmalarıydı.
Sonunda beklenen seçim günü geldi. Bütün gece kötü rüyalar içinde boğuşmuştum. Bir rüyadan diğerine atlıyor, yöneticiliği bir kazanıyor bir kaybediyordum. Seçime katılım nasıl olacaktı acaba? Mahmut Bey kötü emellerini uygulamaya koyacak mıydı? Hanımı onu alsa, kırlara pikniğe götürseydi keşke. Sabahın dokuzunda yönetim odasına, seçimin olacağı yere gelmiştim bile. Henüz kimse yoktu tabii. Günlerden pazardı, herkes daha derin uykudaydı. En az 13.00’e kadar kimse gelmezdi. Onların yerine ben oy kullansam, bir kaç tane oy da Mahmut Bey’e versem, olay bitse, her şey normale dönseydi artık. Nefes almayı bile unutmuştum. Neyse artık akşam olmaya başlamış, site sakinlerinin çoğu oylarını kullanmıştı. Ama henüz Mahmut Bey gelmemişti, merak içindeydim, yoksa seçimden çekilmiş miydi? Ama olamaz, onun seçmenleri oy kullanmıştı, hatta bir tanesi iki kere kullanmak istemişti. Sonunda Mahmut Bey buyurdular, son oy kullanan kişi olmak istemişti anlaşılan, yüzünde garip bir ifade vardı. Sanki benden bu kadar diyordu ya da ben öyle anlamak istiyordum. Evet, sandık açıldı ve oy sayımı başladı. Mahmut Bey önde gidiyordu. Sakin olmaya çalışıyordum, sonunda ölüm yoktu ya, seneye bir daha şansımı denerdim, kalbim izin verirse. Birden benim ismim çoğalmaya başladı, sandığın dibine doğru inerken, bana oy kullananlar çoğalmıştı. Bunlar erken gelip, oy kullanan, beni seven anlayan arkadaşlarımdı. Evet ben kazanmıştım, ben kazanmıştım. Çalışmalarımın sonucunu almıştım. Karşı tarafın tembelliği işime yaramıştı. Sadece maske ve kolonya dağıtmak yetmemişti Mahmut Bey’e. Benim yaptığım, yapmak istediğim yararlı işler bulmalıydı o da. Sitenin geleceği için çalışmalıydı, kendi geleceği için değil.
O günden sonra Mahmut Bey ve çevresi bir daha görünmediler, taşınmışlardı. Kimse de onları aramadı zaten, unutulmuşlardı hemen. Ben, bana verilen görevleri ve sözlerimi yapmaya koyuldum, burada rahat çalışayım diye emekliliğimi istedim. Sadece yöneticilikle ilgilenirsem daha yararlı olabilirdim. Bir yıl sonra her şeyi düzene koymuştum, çalışkan ve bilgili yardımcılarımın sayesinde. Her şeyin hesabını şeffaf bir şekilde verebiliyorduk. Site sakinleri mutlu gözüküyorlardı. Çok güzel bir iş başardığım için ve insanları mutlu edebildiğim için ben de mutluydum.
BİTTİ.
Bu hafta ORTAK ÖYKÜ’müzü yazan yazarlarımız;
Nurcan Yüksel Öçal, Sadi Geyik, Melahat Atlamaz, Mehmet Sönmez, Suzan Kuyumcu,
Kalemlerinize sağlık arkadaşlar.