Zaman nedir?
Zaman, insana sunulan bir vade midir?
Yoksa gezegenin bir günlük hareketliliği midir?
Zaman ve zamansızlığımız içerisinde zamana meydan okumadan, zamansızlığı bahane edip, kendimize ve değerlerimize sahip çıkmayıp, yabancı kalıyoruz, içinde yaşadığımız gezegene hakkını vermeyip.
Ve öylece yuvarlanıyoruz, yer küre ile beraber bize ayrılan süreye doğru.
Dünya dönüyor; hızlıca dönüyor ve bu dönüşünü yirmi dört saatte tamamlayıp tekrar tekrar dönüyor.
Dünya dönerken zamanı da döndürüyor, dönüşü saat yönündedir bu yüzden.
Dolayısıyla biz de dönüyoruz, farkında olmadan bu gerçeklik üzerinde.
Dolayısıyla kendimizi de döndürüyoruz zaman ve zamansızlık içerisinde.
Bizler de ömrümüzü tüketip.
Ancak dünyanın böyle bir kaygısı yok. O hep döner, biz yokken de.
Bizlerin yani biz canlıların ömrümüze biçilen bir zaman dilimi var.
Bir insan ömrü en fazla yüz yıldır, ötesi yok.
Bizler de tıpkı dünya gibi günleri geride bırakıp yine dünya ile birlikte bir sonraki güne yetişmeye çalışıyoruz.
Onun görevi sadece dönmek, bizim ise yaşamak.
Zamanı bu şekilde devirdiğimizin farkında olmadan.
Dolayısıyla insanın zamanı tüketme lüksü yok. Olmamalı da.
Zira biçilen süre belli.
Ancak bu lükse sahip olduğumuzu düşünüp zamanı zamansızlık içerisinde tüketiyoruz.
Ve bencil davranıp sadece ürüyoruz.
Gezegende çoğalıp diğer canlılara ayrılan mekana konup dengesizlik içerisinde zamanı tüketiyoruz.
Hırslarımıza ve güdülerimize kurban, giderek dünyanın da dengesini bozuyoruz.
Gezegenin sadece biz insanlara ayrıldığını zannedip ve birer talancı olup, yasadığımız atmosferi sadece bizim diye algılıyoruz.
Bizim olmayan toraklar için savaşlar çıkarıp kendi türümüze zarar veriyoruz.
Ormanları yok edip doğayı katlediyoruz, diğer canlılara yaşama hakkı tanımıyoruz.
Kendimizi dünyanın merkezi sanıp.
Zamanı bu kadar lüks tüketen en son insan topluluğuyuz, bu gezegende ve çağda.
Zamana yetişememek; teknolojinin getirisi mi, ya da yer kabuğunda fazla çoğalıp?
Gittikçe gereksiz birer insan yığını mı oluyoruz, bu zaman içerisinde ve bu gezegen üzerinde?
Veyahut hiç ölmeyecekmişiz gibi yaşamı algılama biçimimiz mi set koyuyor önümüze, zamanın kıymetini anlamamızda?
Zira zaman en son ne zaman değerli olur, ancak onu kaybetmeyi farkına vardığımız an.
Mesela ölüm pençesindeyken daha yakıcı şekilde ve daha derin hissederiz zamanın kıymetini.
Yapacaklarımız gelip yığılı verir önümüze.
Oysa geniş zamanlarda bir gün yok olacağımız aklımıza hiç gelmemiştir.
Zamanımız çok nasıl olsa deyip, zamanı lüks tüketiriz.
Aslında her an ölürmüşüz gibi düşünüp, hiç ölmeyecekmişiz gibi de hayattan zevk alıp, sevdiklerimize ve kendimize daha fazla zaman ayırmalıyız.
Zamanın da lüks tüketmeye hiç gelmeyeceğini ve her salisesinin değerli olduğunu belki o vakit anlarız ve ona göre yaşarız, dönen bu gezegende.
Diğer tüm canlıların da varlığına saygı duyup.
Ve böylelikle belki bilinir zaman denen ve insana sonsuzluk olmayan sürenin değeri.
Zeynep Kıyak
- Geç Kalma Zeynep Kıyak - 2 Ağustos 2022
- Yolculuk Zeynep Kıyak - 7 Haziran 2022
- Selam Götür Zeynep Kıyak - 1 Nisan 2022