Afyonkarahisar - Başmakçı İlçesi - Yukarı Beltarla Köyünde, 1949 Aralık ya da 1950 Ocak ayında (zemheride) doğmuşum.
1971 yılında öğretmen okulunu bitirdim, aynı yıl 5 Eylül’de Nurfil Altınay ile evlendim. Zonguldak- Ulus- Kirsinler Köyünde müdür yetkili öğretmen olarak göreve başladım.
1982 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesini bitirdim.
1983 yılında yurtdışında öğretmenlik sınavlarını kazandım.
1 Eylül 1986 günü Almanya'ya gönderilmek üzere Ankara'ya çağrıldım Almanya - Augsburg kentine öğretmenlik için gönderildim.
Augsburg Üniversitesine giriş dil sınavını kazanarak Almanca dersleri gördüm. Eğitim ve Kültür Bakanlığından -çokiyi- dereceli Almanca diploması aldım.
İki kızım birden öğretmen olunca, 2000 yılı Şubat ayında emekli oldum.
"YAZI DÜKKANI AKADEMİK ETKİNLİKLER DERNEĞİ" kurucu üyesi ve yazarıyım.
Bu kitaba Hasan Bey’in yaptığı değerlendirmeye yorum yazamamıştım. Konuları akademisyen titizliği ile irdelen Nurettin Bey’in kitabının başlığı bile içeriği hakkında bilgi veriyor. Her konuda olduğu gibi bu konuda da karanlığı bizden önce yırtıp atan Avrupa’ya bakınca, düşünürlerin, aydınların, sanatçıların kilise ve kralın despotluğuna karşı, soylular tarafından korunduğunu görüyoruz. Bizde ise günümüzde bile böyle bir koruma olmadığı gibi kültürle ilgilenen iş insanı birkaç taneyi geçmiyor.
Aydınlara, yazarlara, sanatçılara yapmadığımız kötülük yok. Cumhuriyet’in yetiştirdiği aydınlar çok acılar çektiler. Böyle olunca ardılları baktılar ki bilen, anlayan, destekleyen yok; çıkarcı oldular. Özgürlüğün olmadığı yerde ahlak da olmuyor. Egemen güce yaranmak İçin “mış” gibi, “muş” gibi ikiyüzlü görünenlerle toplum çürüyor. Benim vicdanım aydınlara, “ benim için kendi yaşamını” feda et demeye elvermiyor.
Bu kitaba Hasan Bey’in yaptığı değerlendirmeye yorum yazamamıştım. Konuları akademisyen titizliği ile irdelen Nurettin Bey’in kitabının başlığı bile içeriği hakkında bilgi veriyor. Her konuda olduğu gibi bu konuda da karanlığı bizden önce yırtıp atan Avrupa’ya bakınca, düşünürlerin, aydınların, sanatçıların kilise ve kralın despotluğuna karşı, soylular tarafından korunduğunu görüyoruz. Bizde ise günümüzde bile böyle bir koruna olmadığı gibi kültürle ilgilenen iş insanı birkaç taneyi geçmiyor.
Aydınlara, yazarlara, sanatçılara yapmadığımız kötülük yok. Cumhuriyet’in yetiştirdiği aydınlar çok acılar çektiler. Böyle olunca ardılları baktılar ki bilen, anlayan, destekleyen yok; çıkarcı oldular. Özgürlüğün olmadığı yerde ahlak da olmuyor. Egemen güce yaranmak İçin “mış” gibi, “muş” gibi ikiyüzlü görünenlerle toplum çürüyor. Benim vicdanım aydınlara, “ benim için kendi yaşamını” feda demeye elvermiyor.
“Önce beyinler özgürleşmeli” Kalıcı yapıtlarda, iz bırakan derinlikte òzgün fikirlerin üretilmesi son derece önemli. Emeğinize teşekkürler Nurettin hocam. Hem yazınsal hem söylemsel yorumlar, her eserde olduğu gibi yine çok güzel. Kutluyorum