Sıladan Gurbete Gönül Köprüsü 16. Bölüm Celalettin Ağırbaş

Almanya’da Son Öğrenci Grubu

Almanya’da Türkçe Derslerinin  50. Yıl Kutlamaları

Almanya’da ilk Türkçe Anadil derslerine, 1969 yılında Türkiye’den gönderilen öğretmenler tarafından başlandı.

Bu yıl (2019)Türkçe Anadil derslerinin 50. Yılı, Elçilikte, Başkonsolosluklarda, okullarda, derneklerde; çeşitli etkinliklerle görkemli bir şekilde kutlandı. Bu kutlamaların ilki 3 Mayıs 2019’da Münster Başkonsolosluğu, Eğitim Ataşeliği ve Gelsenkirchen Öğretmenler Derneği’nin ortaklaşa hazırladıkları bir programla Gelsenkirchen’de kutlandı. Programa Şehir idaresi, bakanlık temsilcileri, çok sayıda öğretmen ve eski öğrenci katıldı. Konuşmacılar, bugüne kadar bu konuda yapılanları anlattılar ve bundan sonra izlenecek yöntemler üze- rinde açıklamalar yaptılar. Türkçe derslerinin önemini vurguladılar.

Bu arada Türkçe derslerini başlatan ilk öğretmen olmam nedeniyle, şahsıma Münster Başkonsolosu Sayın Pınar Gülün Kayseri, Eğitim Ataşesi Sayın Necmettin Güler ve Gelsenkirchen Öğretmenler Derneği adına Turgut Şimşek tarafından birer plaket takdim edildi. Bana bu onuru yaşattıkları için her üç kuruma teşekkür ediyorum. Ayrıca 50 yıl önce öğrencim olan bir grup da bir buket çiçekle beni onurlandırdı. Konu Türk ve Alman basınında da yer aldı.

23 Kasım 2019’da TV Avrupa kanalında, Tevfik Kara’nın sunumu, öğretmenlerden Celalettin Ağırbaş, Tolga Kalkan ve veliler federasyonu başkanı Kadir Dağlar’ın katılımıyla Türkçe dersleri tartışıldı.

Aynı günün akşamı Essen Başkonsolosu Sayın Gener Cebeci’nin konutunda, davetlilerin katılımıyla Türkçe derslerinin 50. yılı ve 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlandı.

Ertesi gün Ruhr Öğretmenler Derneği tarafından hazırlanan bir programla, 24 Kasım Öğretmenler Günü ve Türkçenin 50. Yılı kutlandı. Dernek tarafından, Emekli üç öğretmene onur plaketi takdim edildi.

3 Mayıs 2019 Türkçe Derslerinin Başlangıcının 50. Yıl Sunumu

Sayın Bayanlar, Baylar, Değerli arkadaşlar,

İçinde bulunduğumuz Kuzey Ren Westfalya Eyaleti’nde, Türkçe Derslerinin başlangıcının 50. Yıl kutlamalarına hoş geldiniz. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.

Benim ve ailem için büyük anlam taşıyan bu günü düzenleyen başta, Münster Başkonsolosumuz Sayın Pınar Gülün Kayserili Hanımefendi’ye, Eğitim Ataşemiz Sayın Necmettin Güler Bey’e ve emeği geçen herkese teşekkür ederim. Bana verilen süre içinde sunu- mumu bitirmeye çalışacağım.

Adım Celalettin, Soyadım Ağırbaş. Üç erkek çocuk babasıyım.

1961’de Trabzon Öğretmen Okulu’nu bitirerek ilkokul öğretmeni oldum. Sırasıyla Muş, Sinop, Artvin, Bursa illerinde çalıştım. Almanca Biyografim, detaylı bir şekilde yazılı olarak sizlere verilmiştir.

İzninizle bundan sonraki sunumuma Türkçe olarak devam etmek istiyorum.

Öğretmenliğe ne zaman başladığımı, Almanya’ya ne zaman geldiğimi soranlara kısa bir fıkra ile yanıt vermeye çalışacağım:

Torun ninesine sorar:

“Nine, dedemi ilk gördüğünde ondan elektrik aldın mı?”

Nine içine çeker:

“Nerde… Bizim zamanımızda elektrik yoktu ki gaz lambası vardı,” der.

Benim öğretmenliğe başlamam işte bu gaz lambası devrine rastlar.

Almanya’ya ilk gelişim ise 3 Kasım 1969’dadır

Almanya’ya geldiğimizde ilk uğradığımız yer TC. Essen Başkonsolosluğu oldu. Beş kişiydik. Başkonsolos İlhan Bakay Bey, bizi sıcak karşıladı. Bize çay ısmarladı. Görevli, bir tepside içi buharı tüten sıcak suyla dolu beş fincan getirdi. Arkadaşlar birbirimize bakarak bu sıcak suyu ne yapacağımızı çözmeye çalışıyorduk.

İlhan Bey; “Buyurun hocalar çayınızı soğutmayın.” diye seslendi. İçimizde en tecrübeli ve yaşlı arkadaşımız; “Efendim biz büyüklerin yanında başlamayız, önce siz buyurun” dedi. İlhan Bey fincanın yanındaki çay poşetini eline aldı ve sıcak suyun içine daldırdı. Biz hayretle, sıcak suyun çay haline dönüşmesini izliyorduk.

Poşet çayla böylece tanışmış olduk. Anladık ki Almanya, tıpkı poşet çay gibi, bize her yönüyle yabancı bir ülkeydi.

Dört arkadaş, oraya gelen vatandaşlarla, görevli oldukları yerlere gönderilmişti. Sıra bendeydi. Görevli, Gelsenkirchen’de oturan birini bulup getirdi. Bu vatandaş arabasıyla beni Gelsenkirchen’e getirdi, evinde 10 gün misafir etti.

Bu süre zarfında okul idaresi ile yaptığım görüşmelerde, ayrıca sürekli kalabileceğim bir yer bulmakta bana tercümanlık yaptı.

Bu, 87 yaşında ve aynı zamanda Kore gazisi ve eski velimiz olan, Yusuf İşbilen’di.

Kendisi işe gitmek zorundaydı. Bana; “Tercümana ihtiyacın olursa, tren istasyonunda bulursun,” demişti. Ben de dediği gibi ilk günlerde Tercüman ihtiyacını, tren istasyonunda bulduğum vatandaşlar aracılığıyla çözmeye çalıştım.

İlk Türk sınıfı, 20 Aralık 1969 da Grundschule Danzigerstr’deki okulda açıldı. Çocuklar, haftada bir gün otobüsle bu okula taşınıyordu. Gurupta her yaştan ve her sınıftan çocuklar vardı.

Münster Eğitim Ataşesi Sayın Necmettin Güler’le

 Bu sınıflarda, Türkçe Kültür Dersleri adı altında ders verilecekti. Bu dersler şunlardı:

-Türkçe Okuma Yazma

-Türkçe

-Türk Tarih ve Coğrafyası

-İslam Din Bilgisi

-Müzik ve Milli Oyunlar

-Milli ve Dini Bayramların Kutlanması

Şunu da belirtmekten geçemeyeceğim. Yukarıda saydığım branşlarla ilgili ne bir program ne de bir ders kitabı vardı. Öğretmene burada büyük iş düşüyordu.

Programı da derslerde uygulanacak konuları da kendi hazırlamak zorundaydı.

24 Kasım Öğretmenler Günü Kutlaması

Yeri gelmişken söyleyeyim; Gelsenkirchen’de Gelsenkirchen Öğretmenler Derneği’nin hazırlamış olduğu programlarla, milli Bayramlarımız 50 yıldır kesintisiz kutlanmaktadır. Yarın da Gelsenkirchen’de 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve çocuk Bayramının 50. si kutlanacaktır.

Şimdi sizlere o günkü gruplardan bir tanesini takdim etmek istiyorum. Bu grupta olan öğrencilerden birkaçı, beni kırmayarak buraya geldiler.

Ayşegül İşbilen, Semra Aslan, Ayşe Taşkıran ve Muharrem Taşkıran…

Milli Bayramları kutladığımız günlerden birkaç resim ve bizim çocuk korosunun söylediği‚ “Oynaya oynaya gelin çocuklar” adlı şarkıyla, sunumuma devam etmek istiyorum.

İki yıl sonra mesleği öğretmenlik olan arkadaşlardan Halim Çepni ve Yakup Acar burada göreve başladılar. Onların göreve başlamasıyla benim yüküm biraz daha hafiflemiş oldu.

Gün geçtikçe hem öğrenci sayısı, hem de göreve alınan öğretmen sayısı artmaya başladı. Artık öğrenciler öğretmenlerin ayağına değil; öğretmenler öğrencilerin bulunduğu okullara gitmeye başladılar.

Altı yıllık, daha sonra iki yıllık hazırlık sınıfları açıldı. Bu uygulamalar fazla uzun sürmedi. Çocuklar doğrudan Alman sınıflarına alınmaya başlandı. Bu çocuklara Türkçe dersleri haftada iki ile beş saat arasında veriliyordu.

40 yıllık görev süremde, çağdaş Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e bağlılığımdan ve sevgimden ödün vermedim. Devrimlerinin aydınlattığı yoldan hiç ayrılmadım. Bu duygu ve düşüncelerimi, öğrencilerime de hissettirmeye çalıştım.

Bizim kuşak, öğretmenliği, Köy Enstitüsü çıkışlı, üretken, çağdaş öğretmenlerimizden öğrendi. Onlar gibi olmaya çalıştık. Olabildiysek ne mutlu bizlere.

Görev yaptığım süre içinde, Türkçe Dersleri konusunda görevli olan ve çalışmalarımızda bizimle yakından ilgilenen; Münster bölgesinden Başmüfettiş

Bayan Ulischberger’e, Müfettişler Bay Dohrman, Bay Schnee, Bay Stremmel, Bay Höfer’e;

Yine sırasıyla okul müdürlerimiz: Bay Jerabeck, Bay Olschefski, Bay Hölscher, Bayan Faust, Bay Becktmann’a… Emeklerinden dolayı Türk Veli, öğrenci ve öğretmenleri adına teşekkür ediyorum.

Teşekkür etmek istediğim bir kişi daha var:

57 yıldır kahrımı çeken eşim, çocuklarımın anası Nariye Ağırbaş

Eşim ve Münster Başkonsolosu sayın Pınar Gülün Kayserili hanımefendiyle birlikte

Sözlerimi Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün iki cümlesiyle bitirmek istiyorum:

“Öğretmenlik, ömür boyu sürecek bir öğrenciliktir.” “Eğitim, çocuğu sevmekle başlar“

Saygılarımla…

Emekli Öğretmen Celalettin Ağırbaş

1

Bu yazıyı da okuyabilirsiniz

Çocukluk Çağımız Daha Güzeldi Sadi Geyik

Anı

Bir cevap yazın